Bir önceki gün İsmet İnönü Kültür Merkezinde İzmir Düşünce Topluluğunun düzenlediği Ekoloji Forumu vardı. Foruma Belediye Başkanımızın yanında birçok milletvekili, çevre örgütleri, akademisyenler ve aktivistler katıldı.

Foruma ölen tüm canlılar için, deniz kirliliği nedeniyle ölmüş bir fok balığının fotoğrafının eşliğinde, alkışlı bir dakikalık saygı duruşu ile başlandı. Birçok saygı duruşunda bulunmuşluğum vardır, ama en çok etkileyenin bu olduğunu itiraf etmeliyim.

Sonrasında CHP örgütü içinde, beni zamanından beri eğitimiyle, duruşuyla, düşüncesiyle, yaptıklarıyla,o içten gülüşü ile benden 20 yaş büyük olmasına rağmen daha genç enerjisiyle, tek etkileyen kişi Tunç Soyer kürsüye çıkıp konuştu. Bu adam için günlük zaman dilimi 24 saatten daha fazla olmalı ona hepimiz için bir ayrıcalık yapılmalı. Konuşmasında ‘ Biz doğanın tam kendisiyiz ‘dedi. Ardından birçok platformun sözcüleri, küresel bir çalışma olarak, her Cuma iklim krizine dikkat çekmek amacıyla okul grevi gerçekleştiren, ‘Fridays for future’ temsilcisi liseli gençler konuştu. Konuşmalarda ortak olarak paylaşılan, geleceğin olmadığı elimizden gittiği, şu anki gençlerimiz 30 yaşına geldiğinde yani bundan yaklaşık 15 yıl sonra bu çevre politikalarıyla gidilirse insan için yaşanılacak doğa şehir kalmayacağı idi.

Ekoloji platformunda kürsüye çıkan birçok konuşmacı ekoloji sorunlarında genel bir bakış sunarken bir kaçı ‘ Evet bu genel duyarlılığa devam etmek gerekir. Ama bunun yanında da kent yaşamımızda, kendi kişisel hayatımızda bazı değişiklikler yaparak, daha az fosil yakıt kullanarak, temiz enerji kullanımını artırarak, tüketimi azaltarak küçük gibi görünen ama aslında en büyüğü olan katkıyı yapmalıyız’ dedi.

Bence de genel duyarlılık yanında doğaya, yaşamak zorunda olduğumuz, nefes alanlarının az da olsa bulunduğu kentimize, İzmirimize verdiğimiz zararı minimize etmeliyiz. Kültürpark Platformu adına konuşan Altan Köse’nin de dediği gibi yereldeki sorunlarla daha iyi baş edebilmek, dile getirmek, bir an önce sorunların çözümü için kent uygulayıcılarını durumdan haberdar etmek için kent muhalefetine, kent meclislerine ihtiyaç var. Örneğin ben kendimi bildiğimden beri Pınarbaşı taş ocaklarının kapatılması kaldırılması için Pınarbaşı halkının çalmadığı kapı kalmadı ama bu arayış çok dağınık ve düzensiz idi bildiğim kadarıyla. Başkanlığa aday olan Binali Yıldırım’dan hükümetten bile medet umdular. Ama hala zehirlenen yaşam alanı yok edilen onlar. İşte bu çalışmaların başı bozukluktan kurtulması bir düzene girmesi için kent konseylerinin oluşturulması gerekir. Mahalle mahalle semt semt.

İnsan türünün devamlılığı, kaynakların hunharca tüketilmesi, temiz enerji kullanımının teşvik edilmesi ile ilgili beni en çok etkileyen konuşma Mete isimli genç bir arkadaşımızın konuşması idi. En başta yapılabilecek, uygulaması basit olan somut önerileri çok seviyorum. ‘Gayet basit’ dedi Mete. ‘İlk önce kentimizden kendimizden başlamalıyız. Temiz enerji kaynaklarını kullanmalıyız ve tüketimi minimuma indirmeliyiz. İlk önerim artık şehir planlamacılığında çim alanlarının kullanılmasından vazgeçilmelidir. Başka uygulanabilir alternetiflere gidilmelidir. Neredeyse tüm şehrin su şebekesi bu çim alanlara çalışıyor.’ Bu basit yapılabilecek, ve etkisi çok büyük olan öneriler insanı çok mutlu ediyor. Mete’nin bir diğer muhteşem önerisi, kış aylarında eshot otobüslerinde radyatörlerden çıkan o cehennem sıcağına artık bir son verilmesi. Benimde canımı sıkan ve sağlımı da tehlikeye atan uygulamalardan bir tanesi bu. Aynen Mete’nin dediği gibi otobüslere montlarına sarılmış halde tıkış tepi otobüslere binmiş olan insanların bu cehennem sıcağına ihtiyacı yok. Bu uygulama sağlık sorunlarına sebep olduğu gibi çok büyük bir tüketime ve hava kirliliğine sebep oluyor. Buna sebep olan o kadar çok hat ve bu hata bağlı durmadan çalışan o kadar çok otobüs var ki sebep olduğu zararı hesaplamak bile mümkün değil. Bir taraftan hava kirliliğini minimize etmek için toplu taşımayı indirim günleriyle teşvik etmeye çalışıyoruz, bir taraftan da özel taşıma araçlarının sebep olduğu hava kirliliğini ve enerji israfını bu cehennem sıcağı uygulaması ile katlamış oluyoruz. Bir zahmet eshot şoförlerimiz de kış aylarında giyinik otobüs sürerek katkıda bulunsunlar.

Eshot eğitimi şart. Geçen gün karşılaştığım bir uygulamayı yine çevre kirliliği ile ilgili olduğu için araya sıkıştırayım. Bisiklet kullanımını teşvik eden bisiklet yolları vs , yanlış kullanılıyor ve bu yüzden arkadaşlarımızın da maruz kaldığı hazin bisiklet kazaları meydana geliyor olsa da, hep şehir merkezlerinde, biz onlara zengin semtleri diyoruz.  Ama bizim kamyonların vızır vızır toz attıra toz attıra geçtiği, hız tatminlerinin yapıldığı kesimlerde bırakın bisiklet yollarının olmasını, bu konuda eğitim almış olması gereken belediye çalışanı eshot şoförlerimiz bile araba yolunda en sağ şerit demiyorum en sağ kenarda bisiklet sürene kaldırıma geçmesi için art arda bastığı kornalarla bir engel.

Hep insandan, kent yaşamından, kent yaşamının sebep olduğu kirlilikten, böyle devam ederse insan türünün yaşayamayacağı bir ortamla bundan 20-30 yıl sonra karşı karşıya kalacağından, insan merkezli olarak bahsettik. EGEÇEP sözcüsü Alime Mİtap’ın da konuşmasında dediği gibi ‘Biz doğaya insan olarak zarar veriyoruz. Ve hala bu soruna insan merkezli bakıyoruz. İnsan merkezli bakmamalıyız.’ İşte o zaman, insan merkezli bakmadığımızda bu da ancak tamamen yok olduğumuzda mümkün olacakmış gibi görünüyor, birçok şey temelden değişecek ve yeni bir süksesyonla dünya kendini yenileyecek.

Ekoloji kurultayı güzeldi. Buradaki amaç çevre kirliliği, ekoloji alanındaki çalışmaların başlangıcı veya sonucu olmak değil, olabilirse bir toplayıcısı, birleştiricisi olmaktı. Ve bu konuda ortaya atılan fikirlerin, çalışmaların, bulguların düzenlenip, bir rapor haline getirilmesi, kişilere, kurumlara, uygulayıcılara bu raporların ulaştırılması. Daha temiz, yaşanılabilir bir çevre tüm canlılar için.