Bir kaç gün önceki yazımda Belediye İş 2 No’lu şubenin şube yöneticisi Sinan Yaman önderliğinde olağanüstü genel kurula götürüldüğünü yazmıştım. Bu yazımda da neden böyle olduğunu ve işiçinin nasıl yalnız kaldığını yazacağımı belirtmiştim. İlk yazım da özetle şunlardan söz etmiştim;

“...Şube tarihinde şirket personeli olup başkan adayı olan tek üyesiyim...
Rahmetli Mutoğlu Hakk’a yürüdükten sonra şubenin mücadele ve yönetilme konusunda bir kaos yaşayacağını herkes biliyordu...
Nitekim öyle de oldu...
Hatta daha ileri gitti; şube, sendika olma yetisini kaybetmeye taraftar derneği halini almaya başladı...
Şube, sendika olma yetisini kaybetmeye taraftar derneği halini almaya başladı...
Gelinen bu noktadan sonra şube mevcut yönetimle devam ederse emekçi dostlarımızın yılgınlığ, kendilerini sahipsiz hissetmeleri şubenin üye kaybetmesine bile neden olabilir...
Hak kaybı yaşayan, grupları konusunda belirsizlik yaşayan, senelik izinlerine hafta tatili girdiği için oransal olarak maddi kayıp yaşayan, kendini yalnız ve sahipsiz kalmış hisseden emekçinin şubeye küskünlüğü ayrılıklarla sonuçlanabilir...
emek cephesi olarak önümüze gelen bu olağanüstü firsatı başkan adayından yönetimine, delegesinden üyesine iyi değerlendirmek zorundayız aksi halde köprüden sonraki son çıkış burasıdır...”

***
Evet burası gerçekten son çıkış bu defa.
Şunları hatırlarsak burasnın gerçekten son çıkış olduğunu daha iyi idrak edebilriz;
Belediye İş iki No’lu şube yönetimi olağan genel kurulda seçilip göreve geldiklerinden kısa bir süre sonra khk ile kadroya geçiş süreci başladı.
Bu süreçte khk ile geçen arkadaşlar ve diğer şirket personeli olan arkadaşlar öylesine çaresiz kaldılar, o kadar yalnız bırakıldılar ki tarih bir daha böyle çaresiz zamanlar yaşatmasın.
Birçok arkadaşımız kendi sendika şubesinden alamadığı bilgiyi başka şubelerden ve başka sendikalardan almak zorunda kaldı.
Şube yönetimi bu konuda o kadar hazırlıksız ve bilgisizdi ki birçok arkadaşımız kendi göbeğini kendi kesmek zorunda kaldı.
Bizler fahri sendika şubesi görevini üstlenmek zorunda kaldık.
***
Olağan genel kuruldan sonra başarılı sayılabilecek bir toplu sözleşme süreci geçti.
Aslında bu toplu sözleşmeyi seçilen mevcut şube yönetimi değil yine rahmetli Ahmet Mutoğlu yapmıştı.
yani bu başarı yine Mutoğlunundur.
Ölümünden sonraki ilk toplu sözleşme de patron vicdana gelerek verilebilecek en iyi oranları verdi.
Yani aslında duygusal bir oturumdu ve hızlı bir şekilde sonuçlandı.
Önümüzdeki toplu sözleşme aynı duygusallıkta geçmeyecek ve mevcut yönetim bu kavgayı verebilecek vizyona sahip değil.
***
Sendikalar dinamik oluşumlardır, üyeleri en az şube yöneticisi kadar gündemi takip eder, en az yönetici kadar konu hakkında bilgi sahibidir.
Şube yöneticisi arkadaşların da bu vizyonda olmalarını bekler.
Kendisinden hep bir adım önde olmasını talep eder.
Şu an Türkiye gündemin de kıdem tazmnatları ile ilgili yapıalacak düzenlemeler konuşuluyor.
Üye arkadaşlarımıza soruyorum; şifa niyetne tek bir söz, tek bir hazırlık duydunuz mu şube yönetiminden, kıdem tazminatları ile ilgili?
Ben duymadım!
Bundan sonra duyacağımızı, hatta bu konuda bir fikirleri bile olduğunu sanmıyorum.

***
Sınıf mücadelesi tarihinde 1 Mayıs gücü ve mücadeleyi temsil ediyor.
1 Mayıslar da patron alanlara bakarak o seneki gücünü konumlandırıyor.
Sadece bizim sendikamız ya da bayrağımız altında katılmak zorunda değil işçi.
işçi olma bilincine sahip herkesin kendi kentinde bir mayıs alanında olması gerekiyor.
Bunu da örgütlemesi gereken kişiler sendika yöneticileridir.
Bence artık bayram ya da festival havasında geçmesi gereken 1 Mayısla ilgili şubenizden bir yazı, bir çağrı aldınız mı?
1 mayısların ne olduğunu, artık nasıl olması gerektiğini anlatan bir sohbetiniz oldu mu?
Benim hiç olmadı.
Klasik fikirlerin haricinde fikirleri olduğunu da sanmıyorum.
***
İşçi temsilcileri yöneticilerden daha fazla iş yükü altındadır.
Her daim patron ve işçi arasında pres yiyen işç temsilcileridir.
Birçok sıkıntıyı göğsünde ilk yumuşatan.
Ya da ilk darbeyi alan hep işçi temsilcileridir.
Şube yönetiminin de eli ayağıdır.
Ben bir şube başkanı olsam temsilcim yöneticimden önce gelir.
Sağolsu şuan ki mevcut yönetim temsilci dostlarımızı patrona yem etmiştir.
Bir çok yerde patronla karşı karşıaya getirmiş ve tavırlarını da patrondan yana almıştır.
İşte bu asla kabul edilemezdir.
Temsilcisni ezdiren üyesine neler yapmaz.

***
Dostlar, şunu bilmenizi isterim ki ben kimseyi suçlamıyorum.
Sadece mücadelenin doğru birşekilde kanalize olmasını ve iyi yönetilmesini istiyorum.
Evet burası gerçekten son çıkış bu defa.
Daha önce ve hep söyledğim gibi ezber bozan kazanır ve kazandırır.
Sendikal mücade klasik kalıplarından çıkarılıp, yeni mücadele alanları yaratılmalı, bu en büyük şarttır.
İsyan bayrağını açan Sinan Yaman bu konuda doğru isim midir?
Evet şuan doğru isimdir.
Sinan’ı yaklaşık on senedir tanırım her alanda demokrasi ve hak mücadelesi içinde olmuş, çizgisini bozmamış, inandığının peşinden yüksek sesle gitmiş bir arkadaştır.
Bir çok defa demokratik olarak karşı karşıya gelmemize rağmen hiç tavrını ve ahlakını bozmıştır.
Mücadele konusunda azimli ve kararlıdır.
***
Olağanüstü genel kurula iki başkan adayı ile girileceği artık kesin gibi.
Listesi klasik kalıpların dışında olan
Vizyon sahibi.
Her alanda hak mücadelesi içerisinde olmuş.
Samimi, içten ve sınıfına inanan.
Sendikacılığı kabadayılık ve kavaga olarak nitelemeyen,sınıfın çıkarları söz konusu olduğunda bürokrat gibi ya da gerekirse savaşçı gibi davranacak.
İyi ve kötü günde işçinin yanında olacak.
Sürekli kendini geliştirecek ve yeni eylem yöntemleri planlayarak kamuoyu desteğini de yanına alabilecek kimselerden oluşan yönetim açık ara seçimi alır.

Not:işçi olmak sadece bizim üyelerimize verilmiş bir hak değildir. Sendikacı olmak da sacede kendi işçinin hakkını savunmak değildir. Nerede bir işçi kıyımı ve patron zulmü varsa sınıf ve sendikal bilinci olan herkesin orada omuz omuza olması gerekir. Buğün Aliağa Belediye Başkanı 122 tane işçiyi; “yetkiyi halktan aldım ister alırım ister atarım” diyerek işten atmıştır. İşten atılan arkadaşlarımız Aliağa Belediyesi önünde çadır kurdular ve haklarını geri istiyorlar. Bizler işçi sınıfı olarak Aliağa daki dostlarımızın yanında olmalıyız.
Kentin her bir zerresinde Belediye Başkan’ından daha fazla emeği vardır onların. Ben yarın kendilerini ziyarete gidiyorum gelmek isteyen herkesi beklerim. Aliağa İşçisi yalnız değildir. Esas yalnız olan Belediye Başkanıdır. Bu vebal yakasını asla bırakmayacaktır.