RÖPORTAJ: BÜŞRA DOĞRAMACI - Bergama Belediyesi ile çok özel ve anlamlı bir projeyi hayata geçirdiklerini belirten Timuçin Şahin’e göre; Eğitimi olmayan müzik yapamaz, bu müzik için eğitimli kulak gerekiyor gibi ifadeler doğru değil. Vermediğiniz bir şeyi insanlardan isteyemezsiniz. Sağlık hizmeti nasıl bir haksa müzikte bir haktır. Bu hakka sahip olmak için paranızın olması ya da büyükşehirlerde yaşamanız gerekmiyor.”

“Bergama Kolektif Hayal Gücü Müzik Merkezi” projesi için Bergama’dasınız, bize bu projeden bahseder misiniz?

Beni çok heyecanlandıran bir proje. İsminden de anlaşılacağı üzere birçok şeyi kapsayan bir proje. Ses, sanat ve doğa duyarlılığı olan herkesin bu projede yer almasını gönülden istiyorum. Bu projede birbiriyle ilintili dört tane ünite yer alıyor. Dokuz tane eğitmenimiz dönüşümlü olarak Yaşam Boyu Eğitim Merkezi’ne gelip gidecekler. Bergamalı çocukların ve yetişkinlerin müzikal ve sanat farkındalıklarını arttırmak için bu projeyi tasarladık. Sadece Bergamalılar değil yurtdışından da katılımcılarımız var.

Dört adet üniteden bahsettiniz, neler var bu ünitelerde?

Birinci ünitemiz çocuklar için “Bergamalı Çocuk Müzisyenleri Kolektifi”. 7-14 yaş aralığındaki her çocuğumuzun katılmasını sağlamaya çalışıyoruz. Çocukları bu yaşlarda böyle güzel projelerle tanıştırmak çok önemli. Eğitimin çok önemli olduğunu her fırsatta vurguluyoruz ancak eğitim her şeyden önce bir hak. Bu projeyi neden Bergama’da gerçekleştirdiğimize dair yani büyükşehir de yapılabilecekken neden küçük bir şehri tercih ettiğimizi merak ediyorlar. Bu bana göre yanlış bir algı çünkü müzikle buluşmaya herkesin hakkı var. Hatta maalesef bu onlardan gasp edilen bir hak. Sosyal adaletsizlik ve sağlıksız politikalar nedeniyle yüksek sanata hakları olmadığına dair bir görüş ortaya çıkıyor. Müziği tartışmak, eleştirmek için illa bir eğitiminizin, paranızın olması veya belli bir zümreye ait olmanız şart değil. Biz bu proje vesilesiyle onlara hakları olan bir şeyi teslim ediyoruz aslında. Bence bu da bu projenin en önemli tarafı.

İkinci ünite enstrümantalistler için atölyeler, bu daha farklı bir atölye çalışması mesela bir davul atölyesine her türlü enstrüman çalabilen kişilerin gelmesini istiyoruz ki böylelikle daha değişik bir vizyon ile karşılaşabilsinler. Diğer bir önemli nokta ise bu proje kapsamında buraya dünyaca ünlü yabancı yerli müzisyen arkadaşlar da geldi onları her zaman görme şansına sahip olamayabilirler. Bir dünya vatandaşının hayatını nasıl sürdürdüğünü, önemli bir caz müzisyeninin, bir müzik yazarının, ses teknisyeninin hayatındaki dinamikler ve yaptığı iş gibi konuları da konuşuyoruz. Sadece teknik anlamda içsel bir terminoloji ile değil daha kapsamlı bir terminoloji ile konuşuyoruz bu bakımdan müzisyen olmayan insanlarda kendilerini dışlanmış hissetmeyecekler.

Üçüncü ünitemiz, “dinleme sanatı atölyeleri” bu atölyede de aslında işi müzikle alakası olmayan insanları bu tür müzikle tanıştırmak, onlara uzak gelen bu seslerin açıklamasını biraz daha yapabilmek ya da müzikal farklılıklarımızı yukarıya çekmek. Neden bazı müzikleri çok daha rahat dinliyoruz, bunun sebebinin hafızamızda, kültürümüzde yaşadıklarımızla ne kadar ilintili olduğuna dair konuları masaya yatırmış oluyoruz. Dördüncü ünitemiz de caz kulüp performans platformu, ustalarla çalışan çocuklarımız ve lokal müzisyenler haftada bir bizimle beraber sahneye çıkacaklar. Onlar için de çok heyecanlı bir durum bu. Beraber otak bir müzikal, bir dil oluşturabiliyor muyuz önemli olan bu. Bir ay süresince bunları ele alacağız bakalım nasıl olacak bizler de çok heyecanlıyız.

Bu projeyi başka şehirlerde de hayata geçirebilirdiniz. Neden Bergama?

İki tane önemli nedeni var. Ben yerelde yapılan kalıcı etkinliklerin büyükşehirlerde yapılan etkinliklerden çok daha önemli olduğunu düşünüyorum artık. Her şeyi büyükşehirlerin üstüne yıkmak sanki aynı bahçeyi sulamak gibi bir şey, etrafının çöp kaldığı bir yeri oraya taşımak. Daha önce de dediğim gibi bu müziğe herkesin hakkı var. Sonuçta baktığınızda müzik bir ses ve insanların bu sese ihtiyacı var. Bu hakka sahip olmak için illa İstanbul’da veya New York’ta yaşamanıza gerek yok.

BERGAMA’NIN KÖKENİNDE MÜZİK VAR

Aslında bu benim yerelde bir şey yapma isteğimden dolayı ortaya çıkan bir proje ama tabi bunu Bergama’da gerçekleştirmek de doğru frekansların oluşması. Bergama’nın çok önemli bir Belediye Başkanı var ve Belediye yönetimi çok duyarlı. Özellikle çocuklar, eğitim, sanat konularında son derece girişimciler. Onun yanında Bergama’nın kökeninde müzik var, taşı kaldırıyorsunuz yetenekli müzisyen çıkıyor. Bizim yapmamız gereken sadece buraya farklı müzik araçları getirmek. Bergamalı müzisyenlerin ve Bergamalıların olanla yetinmemesi gerekiyor. O yüzden Bergama özel bir yer ve doğru bir evlilik oldu. Projenin mantığı, idealizmi ve projeye destek veren Belediye aynı şeyleri düşünüp ve hissettiği için bunu gerçekleştirme fırsatını yakalamış olduk ve bu fırsatı iyi değerlendireceğimizi düşünüyorum.

Böyle bir proje Türkiye’de ilk defa gerçekleştiriliyor peki bu projenin devamı olacak mı?

Bence devamı olması gereken bir proje ama diyelim ki devamını getiremedik ama illaki bir şekilde devamı gelecektir, bıraktığımız bu iz genç arkadaşlarımızda her şekilde ortaya çıkacaktır. Biz genelde sonuç odaklı düşünen insanlar olduk halbuki sonuca varasıya geçen o süreç çok önemli. Bir sanatın içine girebilmek, bir enstrüman çalmayı öğrenmek orada başka bir insana evrilirsiniz. Çok iyi bir piyanist, gitarist, besteci veya ressam olmanın yanı sıra asıl önemli olan o yola giderken yaşadıklarınızdır, bunu gerçekleştirirken etrafınıza saçtığınız ışıktır. O bakımdan en önemlisi sadece müzikal değil kolektif bilinç, yardımlaşma alanında da insanlarla bu konuları tartışabilmektir. İnsan ırkını başarılı kılan iki özellik var. Biri yarışmacı özelliği, diğeri ise birlikte bir şey yapabilme yani kolektif özelliğidir. Yarışmacı ve kolektif özelliği arasında büyük bir asimetri oluşuyor o yüzden biraz daha kapsamlı bakmak gerekiyor. Bu yüzden bu projenin devamının olacağına inanıyorum.

Siz kendi müziğini yaratmış ve müziğe farklı dokunuşlar ile değişiklik katmış birisiniz. Peki sizin gibi kendi müziğini yaratmak isteyen insanlara tavsiyeleriniz nelerdir?

Tabi ödünsüz müzik yapabilmek büyük bir şans ve çok zor bir şey. Hayatta birçok şeyden feragat etmeniz gerekiyor. Ama tabi ki size geri dönüşü çok farklı boyutlarda oluyor. O yüzden başlarken düşündüğünüz şeyler farklı gelişecektir, şanslı veya şansız olacaksınızdır, doğru kişiler ya da yanlış kişiler ile karşılaşacaksınızdır yani insanın müzik serüveninin hayatla çok örtüşen bir benzerliği söz konusu durumda. Tabi ki bir geçmişi bilmeniz gerekiyor. Ustalar ne yapmış, bir geleneği çalışmak çok çok önemli ama kulaklarınız kadar algılarınızın da, kafanızın da açık olması gerekiyor. Müzik çok başka yerlere gitti özellikle 40’lı senelerden sonra. İnsanlar sesi alıp üzerinde değişiklikler yaptılar ve ses değişti. Bazen bir geleneğin içine girdiğimizde diğer tarafları görmüyoruz, benim burada da gözlemlediğim o. Bir geleneği çok iyi çalıp dünyada olan diğer gelişmelerden haberdar olmuyoruz. Kendi sesinizi yaratmak için kim ne yapmış onlara bakmak gerekiyor. Aynı geleneğin içinde kalıp kendi sesinizi de yaratabilirsiniz ama her müzisyenin araştırmacı olması, meraklı olması gerekiyor ve o çocuk sezgiselliğini koruması gerekiyor. Hani çocuklar nasıl merakından gidip prize elini sokuyor aynı şekilde bizlerinde o prize elini sokması ve çarpan elektriği hissetmesi gerekiyor biz müzisyen olarak, mecazi anlamda söylemek gerekirse durum bu. Hayatınızı sadece müzik ile sınırlamamanız gerekiyor. Böylelikle bir şekilde kendi sesinizi kesinlikle bulacaksınızdır.

Peki “müzik haktır satın alınamaz” ifadesi sizce doğru bir tanım mı?

Tabi ki doğrudur. Müzik haktır, sağlık hizmeti bir haktır. Yani eğer medeniyet diye bir şey kurguladıysanız, insanlardan vergi gibi şeyler alıyorsanız bu hakkı onlara vermeniz gerekiyor. Öncelikle eğitim ve sağlık en büyük haktır o yüzden biz de öğrenilmiş çaresizlik algısı ile karşı karşıya kalıyoruz. Eğitimi olmayan müzik yapamaz, bu müzik için eğitimli kulak gerekiyor gibi ifadeler doğru olmaz. Vermediğiniz bir şeyi insanlardan isteyemezsiniz.

Yapmaya çalıştığım şey insanlara caz müziği sevdirmek değil. Benim derdim sadece algıların daha açık olmasını sağlamak. “Komşun açken sen tok yatma” gibi atasözlerimiz var bunlar lafta kalmamalı, öyle bir hayat kurgulanmalı ki bu sözlerin anlamı işlevselliğini kazanabilsin. Örneğin kötü bir olayın ardından Facebook’ta paylaşım yapılıyor, profil fotoğrafını değiştiriyorsun görevini yapmış gibi hissediyorsun ama senin hayatında bir değişiklik olmuyor, bu dünya için hiçbir şey yapmamış oluyorsun. Ben en azından müzisyen olarak ne yaptım yani şöyle iyi böyle iyi müzisyen diye anılmaktan ziyade bir şey yapmış olmam gerekiyor. Bu projeyi buraya getirip gerçekleştiriyorsam en azından birkaç kişinin hayatı değiştiriyorsa işte bir şey yapmak dediğimiz bu oluyor. Küçük aydınlanmalar bütün için çok çok önemli. Öldükten sonra güzel bir iz bırakabilmek esas husus. Çok büyük güç veya para ile sağlanacak şeyler değil bu dediklerimiz diktiğiniz iki üç ağaç bile sizin ardınızdan kalan güzel şey. Yani demek istediğim sadece bahçeyi sulamaktansa, her yere yağmur yağdırıp kaldırım taşlarının arasından bile yeşilliklerin fışkırmasını sağlamak.

Editör: Haber Merkezi