Dilan Taşdemir - İzmir Büyükşehir Belediyesi 2012’den beri kentte yaşayan tüm 0-5 yaş arasındaki çocuklara ‘’Süt Kuzusu’’ projesi ile ayrım yapmadan ücretsiz süt dağıtımı yapıyor.

Çocukların sosyo-ekonomik koşulları gözetilmeden sadece süt içme hakları temeliyle uygulanan proje örnek bir belediyecilik çalışması.

Sistem şöyle işliyor. Merkezi Nüfus İdare Sistemi’ne (MERNİS) kayıtlı her 0 –5 yaş arasındaki çocuk tespit edilip iki haftada bir dört litre süt çocukların evlerine kadar götürülüyor. 2015 yılında 125 bin çocuğa bu şekilde süt dağıtılmış ve hala dağıtılmaya devam ediliyor. Projenin bir güzel yanı çocukların düzenli süt içebilmelerinin imkânının sağlanmış olması. Esas güzel yanı ise projenin odağındaki çocukların yalnızca çocuk olması… Yani ‘’maddi durumu kötü, yetim, öksüz, engelli…’’ gibi bir mağduriyet aranmadan, ailelere kaymakamlıkların veya belediyelerin sosyal yardım bölümlerinde kuyruklara girmesini dayatmadan, çocukların çocuk olduklarından gelen ‘’süt içme hakkı’’nın verilmesi. Bu tutum toplumsal bir  ortaklık  da getiriyor. Yani annesi doktor olan çocukla babası inşaat işçisi olan çocuk aynı sütü içiyor. Bu tutum ‘’Herkes ikamet ettiği beldenin hemşehrisidir. Hemşehrilerin, belediye karar ve hizmetlerine katılma, belediye faaliyetleri hakkında bilgilenme ve belediye idaresinin yardımlarından yararlanma hakları vardır. Yardımların insan onurunu zedelemeyecek koşullarda sunulması zorunludur.’’ diyen ‘Hemşehri Hukuku’nun en iyi örneklerinden biri esasında. Kimseye ‘’eğer çocuğunun süte ihtiyacı varsa önce bize kanıtla’’ diye dayatmaması, kişinin yalnızca İzmir’de ikamet ediyor olmasının yetmesi, diğer sosyal yardımların da pekala bu şekilde yapılabileceğini gösteriyor.

İzmir’de son 5 yılda yeni hemşehrilerimiz yeni komşularımız oldu. Suriyeliler.

Resmi rakamlar 100 bine yakın Suriyeli’nin İzmir’de yaşadığını söylüyor. Resmi rakam demek Göç İdaresi’ne kayıtlanmış, geçici koruma kimlik belgesine sahip ve belgesinde kayıtlı olduğu il İzmir yazanlar demek. Kayıtlı her Suriyeli aynı zamanda MERNİS’e de kayıtlı oluyor. Resmi olmayan rakamlar ise 200binden fazla insanın İzmir’de yaşadığını söylüyor.

Bu ne demek oluyor peki derseniz eğer şöyle alıyım sizi;

Binlerce insan mevsimlik işçi olarak sınır şehirlerinden İzmir’e gelmiş kayıtları başka şehirlerde olduğu için burada kayıtsız görünüyorlar.

Yıllardır kimlik almak için Göç İdaresi’nin kapısında bekletilen ve hala kimlik verilmeyen on binlerce insan da kayıtsız görünüyor. Bir çoğu nereye kayıt yaptıracağını bile bilmiyor, çünkü yönlendiren, bilgi veren kimse yok. Bilenlerin ise  dili yok, yol parası yok. Kayıt olmak Suriyeliler için hayati. Çünkü eğer kimlikleri yoksa ne hastaneye gidebiliyorlar ne okula kayıt yaptırabiliyorlar ne de herhangi bir yardımdan faydalanabiliyorlar. Kısacası kimlikleri yoksa, tümden yok sayılıyorlar. Düşününki çocuğunuzu besin yetersizliği ve soğuktan dolayı 40 derece ateşle hastaneye götürüyorsunuz. Hastane görevlileri çocuğu hastaneye almıyor. Neden? Çünkü kimliği yok diye. Sonra çocuğunuz ölüyor. Düşünmesi bile bu kadar zorken Suriyeliler bunları her gün yaşıyor.

Türkiye’deki 3 Milyonluk Suriyeli nüfusunun neredeyse yarısı çocuklardan oluşuyor. İzmir’de de durum aynı şekilde. Resmi Suriyeli nüfusunun yarısı çocuklar. Çocukların eğitime ulaşımı çok güç. Dil büyük problem. Türkiye’nin merkezi eğitim sistemi daha büyük problem. Ama esas mesele ekonomik.  Hayatta kalabilmek için çok  küçük yaştaki çocuklar günde 12 saate kadar çalışıp ayda 300- 400 lira alıyorlar. 10 yaşında ev geçindiren çocuklar var. Tabi çok daha küçük çocuklar da var. Sisteme kayıtlı 15 bine yakın 0-5 yaş arasındaki Suriyeli çocuk bulunuyor. Sisteme yani MERNİS’e kayıtlı 15 bin çocuk. Yazıya Süt Kuzusu ile başladığımız için akıllara hemen bu 15 bin çocuk da projeden faydalanabiliyor mu sorusu geliyor. Cevap: Hayır.

Denklem ne kadar da basit oysaki… 0-5 yaş arasında olun. MERNİS’e kayıtlı olun. Evinize süt getirelim. Peki, Suriyeliler için değişen durum ne? Kayıtsız olanları bir kenara bırakırsak yasal olarak 15 bin çocuğun hakkı değil mi ücretsiz süt içmek?

Hemşerilik diyorduk?

Kayıtsız olanların bir kenara bırakılacak hali de yok ayrıca. Yeni doğum yapmış kadınlar bebekleri ile tarlaya çalışmaya gidiyor. Bebekler tarlanın kenarında annelerinin molalarda gelip kendilerini emzirmesini bekliyor. Binlerce çocuk tarla kenarlarına kurulmuş çadırlarda besin yetersizliği yüzünden büyüme geriliği yaşıyor. Sırf üzerlerinde isimlerinin yazdığı pvc kaplı bir kağıtları yok diye mi Süt Kuzusu olamıyorlar? Her çocuğun hakkı değil miydi süt içmek?

Konak ve Karabağlar Kent Konseyleri Süt Kuzusu projesinden mülteci çocuklar da yararlansın diye yıllardır çaba gösteriyorlar. Geçen sene verilen dilekçe Suriyeliler MERNİS’e kayıtlı değil bu yüzden projeye dahil edemeyiz diye reddedilmişti. Bu sene Konak Kent Konseyi Mülteci Meclisi öncülüğünde bir imza kampanyası başlatıldı. Yaklaşık 200 kurum, milletvekilleri, sendikalar, mülteci çocuklar da Süt Kuzusu olsun diye imza verdi. Dilekçe verileli neredeyse bir ay oldu fakat hala geri dönüş yok.

Korkulan cevap yine bir bahane ile talebin geçiştirilmesi. Beklenilen son ise, İzmir Büyükşehir Belediyesi daha şimdiden mülteciler ile yerel halk arasında izlediği ayrımcı tutumu sürdürmeye devam ederse ileride yaşanacakların önüne hiç geçilemeyeceği. Büyükşehir’in bir an önce mülteci dostu bir kent olmak için çalışmalara başlaması gerekmektedir.

Çünkü İzmir, biz bir arada yaşayabiliyorsak güzel. 

 

NOT: Bu yazı İz Dergi Aralık sayısı için, İzmir Büyükşehir Belediyesi dilekçelere olumlu yanıt vermeden önce yazılmıştır. Yazarın anlattığı tüm bu çalışmalar sonrasında karar alan İzmir Büyükşehir Belediyesi kentte yaşayan mülteci çocuklara da süt dağıtımı yapacak.

İLGİLİ HABER: Mülteci çocuklar da artık süt kuzusu

ARALIK SAYISI SUNU YAZISI İÇİN TIKLAYIN

İZMİR'DEN YA DA ŞEHİR DIŞINDAN NASIL ABONE OLUNUR? TIKLAYIN

Editör: Haber Merkezi