Ender GündüzGezi Direnişi döneminde İzmir sokaklarında tanıdık onları; mücadeleye omuz vermek için ellerine aldıkları gitarları, saksafonları ve davullarıyla birlikte ‘Biz de varız’ dediler. Kendilerini tanıtırken, özellikle vurguladıkları bir nokta var; ‘Biz’, hiçbir zaman isimleri ön planda olmayan bir müzik grubu Praksis.

Eminiz ki bu soru çok soruluyordur size. Praksis sizin için ne ifade ediyor?

Marx’ın dediği gibi “Aslolan dünyayı anlamak değil onu değiştirmektir!” Bizim için Praksis tam olarak bu. Örneğin; sömürü vardır bilgisi dünyayı değiştirmek için tek başına hiçbir şey ifade etmez. Evet, sömürü vardır ve biz sömürünün olmadığı o güzel dünyayı bu köhnemiş düzeni yıkarak kuracağız. Biz de bu mücadelenin içerisinde en iyi bildiğimiz şeyle; yani müziğimizle yer alacağız.

Türkiye bugünlerde zor bir süreçten geçiyor. Her gün bombaların patladığı, yüzlerce insanın hayatını kaybettiği bir dönemde size müzik yaptıran şey nedir, motivasyonunuzu nereden alıyorsunuz?

Gezi döneminde sokakta TOMA’lara karşı gitar, saksafon ve davulla müzik yaptık. Devletin mahkemeleri bizi yargıladı.Soma’da iş cinayetine kurban giden işçiler için sokakta müzik yaparken gözaltına alındık... Elbette bu kadar yıkımın olduğu bir ortamda bizim de düştüğümüz ve müziğin anlamsızlaştığını düşündüğümüz zamanlar oluyor. Böyle durumlarda hemen silkelenip ayağa kalkmamız gerektiğini de biliyoruz. Çünkü müzik bizim mücadele aracımız. Çünkü biz aynı zamanda yaşadığımız zamanın ve onun çelişkilerinin tanıklığını yapmaya çalışıyoruz. Motivasyon da buradan geliyor.

Kendinizi Praksis Müzik Kolektifi olarak tanımlıyorsunuz. Müzik kolektifi nedir, biraz açar mısınız?

Yaklaşık olarak 15 kişinin içinde olduğu bir müzik kolektifiyiz. Ortak düşleri ve dünyayı değiştirme iddiasında olan insanlar bunlar.  Kişilerin değil hareketin kendisinin esas olduğu, dayanışma temelli bir yapı oluşturmaya çalışıyoruz Bu yüzden müzik grubu değil müzik kolektifiyiz diyoruz. Aynı anda iki ayrı yerde konser yapabilen bir müzik grubu olamaz örneğin ama biz bunu başarabiliyoruz bu sayede.  Aynı zamanda “Praksis Müzik Kolektifi” çatısı altında yürüttüğümüz başka çalışmalar da var. Çocuk şarkıları ürettiğimiz “Şubadap Çocuk” bunlardan biri. “Terane Film Müzikleri Orkestrası” toplumsal bellekte yer etmiş filmlerin müziklerini yeniden yorumladığımız bir ekip mesela. Bir de “Deliler Teknesi” isimli, ağırlıklı olarak doğaçlama üzerine kurulu müzik yapan bir çalışmamız var. Bütün bu ekipler kolektif içindeki insanlardan oluşuyor.

Şubadap Çocuk’tan haberdarız. Çocuk şarkıları üretme ihtiyacı nereden geliyor?

Çocuklara dönük istismarın, çocuk işçiliğinin, savaşın, rekabetin olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Çocuklar dört bir yandan gelen bu saldırılar karşısında açık hedef durumundalar. Kültür alanı da bu bağlamda yoğun bir saldırının olduğu bir alan. Üretilen çocuk şarkıları ya çocukları tüketime odaklayan şarkılar ya da içinde gerici unsurlar barındıran şarkılar oluyor. Didaktik, soru sormayan, sorgulamayan çocuklar olsun istiyor birileri. Mahallelerde yaptığımız çocuk çalışmalarıyla birlikte bu durumu daha net gördük ve kendi çocuk şarkılarımızı yapmaya karar verdik. Barışı, ekolojiyi, çocuk haklarını anlatan şarkılar yaptık.“Bilmiş Çocuğun Şarkıları”, “Dino’nun Şarkıları” ve son olarak ta geçen Nisan ayında yayınladığımız “Gökyüzü Kimin” isimli üç albüm yaptık. Bu üç albümdeki bütün şarkıları çocuklar söylüyor. Bütün albümler internetten ücretsiz bir şekilde indirilebiliyor.

Müzik dışında bir iş yapıyor musunuz?  Ekonomik meseleleri nasıl çözüyorsunuz?

Aramızda öğrenciler de var ama ağırlıklı olarak çoğumuz temel yaşamsal ihtiyaçlarımızı müzikle alakalı işler üzerinden karşılıyoruz. Çalgı dersi verenler de var, bir takım yerlerde müzik yaparak para kazanmaya çalışanlar da var aramızda. Bir de ortak bir havuz oluşturduk. Ücret aldığımız etkinliklerden gelen paranın yarısını o havuzda topluyoruz. Böylelikle örneğin barınma, ulaşım, sağlık gibi konularda ihtiyacı olan arkadaşlarımız bu ortak havuzu kullanabiliyorlar. Ayrıca bütçesi olmayan dayanışma etkinliklerine, eylemliliklere bu sayede gidebiliyoruz, çıkardığımız albümlerin maliyetini de buradan karşılayabiliyoruz. Bir de bize inanan ve her daim bizim yanımızda olan düşte ortak dostlarımız var. Sorduğunuz sorunun ‘özetle’ diyebileceğimiz cevabı da bu aslında.  Rekabet değil dayanışma! Bizi büyüten ve ayakta tutan temel mesele.

İzmir’de müzik yapmak size ne ifade ediyor; müziğinize nasıl etki ediyor?

Esasen İzmir bizim hareket noktamız ama ülkenin dört bir yanında müzik yapıyoruz. İzmir’de müzik yapmak, Kuzey Ege’de sözde enerji ihtiyacı yüzünden yok edilen yaşam alanlarını savunan halkın yanında olmak; Limontepe’de kentsel dönüşümle evlerinden edilmek istenen insanların mücadelesine omuz atmak bizim için. Yoksul mahallelerde çocuk koroları kurmak, konserler yapmak ayrıca bizim için İzmir’de müzik yapmak. Sonuçta biz bir mücadele grubuyuz. Beslendiğimiz ve bizi biz yapan alanlar da bu alanlar. İzmir veya başka bir kentte olmanın bu anlamda bizim için özel bir anlamı yok.

“Üç Beş Ağaç Kervanı” adını verdiğiniz bir turne yaptığınız. Bize biraz bundan bahseder misiniz?

Turne değil de içinde sanatın olduğu bir ekoloji eylemi dersek daha doğru olur. Bu yıl Ağustos ayında üçüncüsünü gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Doğa, kapitalizmin yoğun saldırısı altında. Derelerin önüne setler çekiliyor, halka ait kıyılar sermayeye peşkeş çekiliyor. Mevcut iktidar yaşayan ve nefes alan bütün canlılara savaş açmış durumda. Gölgesinden kar edemediğin ağacın kellesini keseceksin vahşiliğiyle sürdürülen bir savaş bizim gördüğümüz. Bu yıkıma karşı durmak boynumuzun borcu dedik ve üç yıl önce yola çıktık ilk defa. Eski bir minibüse atladık ve iki yılda 15.000 Km’ye yakın yol yaptık. Bunu bizim “halk sponsorluğu” diye tanımladığımız dayanışmayla başarabildik elbette. Yıkımın olduğu her yerde, oranın direniş unsurlarıyla birlikte kendi eylemimizi gerçekleştirdik. Bunu da sanatla yaptık. İçerikte çocuklara dönük etkinlikler, pandomim, müzik ve tiyatronun olduğu bir “eylemce” ,bir sanat siperi Üç Beş Ağaç Kervanı. Kervanın bileşenleri arasında Mimbaz Tiyatro, Merhaba Sanat Tiyatrosu, Derme Tiyatro, Seyr-i Sokak ve Praksis Müzik Kolektifi bulunuyor. Önümüzdeki günlerde bu yılın kervanına dair çalışmalara başlayacağız. İlgilenenler internet üzerinden bağlantıda kalabilirler.

“Sokaklarda İsyan Var” isimli bir albümünüz var. Yeni bir albüm düşünüyor musunuz?

İlk albümümüzü iki yıl önce evde kaydetmiştik. Geçen bu süreçte biriken şarkılar oldu. Bunları kaydedip ikinci albümü yapmayı ve Eylül ayı gibi internetten yayınlamayı düşünüyoruz. İlk albümde olduğu gibi bu albüm de sponsorsuz, ücretsiz, telif hakları halka ait olan bir albüm olacak.

 

AĞUSTOS SAYISI SUNU YAZISI İÇİN TIKLAYIN

İZMİR'DEN YA DA ŞEHİR DIŞINDAN NASIL ABONE OLUNUR? TIKLAYIN

Editör: Haber Merkezi