Zeynep Altıok Akatlı**** - O gün Ankara’da olacaktım. 

Birkaç gün öncesinden sosyal medyadan paylaşılan “#10EA Haziran” otobüsleri afişlerini hatırlıyorum.  Çok hoşuma gitmişti. Uçakla gitmek yerine İzmir‘den otobüsle gidenlere katılacak şarkılar, türküler, sabaha dek süren uzun uzun sohbetler eşliğinde Ankara’ya gidecektim.  Olmadı, yoğun gündemde plan dışı gelişmeler araya girdi, derken otobüslerin arkasından el sallayabildim ancak, Ankara’ya gidemedim. O gecenin sabahına tarifi imkansız bir acıyla uyandım. Afiş artık çalışma odamda tam karşımda asılı. Acıyı da umudu da o afişle birlikte her gün hatırlamak için...

Bu ülke bizi acıyla sınıyor. Ömrümden geçip giden günlere baktığımda "İnsan böylesi bir acıyla kaç kez karşılaşır?" sorusu düşüyor aklıma. Oysa kaç aile adalet peşinde her gün bu acıyla yaşıyor. 10 yıllar süren mahkeme salonları giderek tenhalaşıyor. Cumartesi anneleri 600 haftadır yanıtsız çağrısını yineliyor. Yeni acılar yaşanmasın dedikçe sınav zorlaşıyor. Sözcüklerin tanımlamaya yetmediği çok ağır bir yük 10 Ekim'de Ankara'da yaşanan. 10 Ekim kent isimleriyle anılan sayısız katliama yeni bir ek değil, barış için toplanan masum insanların hedef alındığı BARIŞ katliamı.  

103 insanımızı vahşice öldürdüler. Çıktıkları yol, açtıkları alan katliamı adım adım getirdi. IŞİD tehlikesini göz önüne seren raporlarımızı, uyarılarımızı, taleplerimizi yok saydılar. Göz göre göre bilinçli ve örgütlü bir şekilde geldi katliam. Tarihimiz faili meçhul katliam ve cinayetlerle dolu. Öykümüz hep aynı. Reyhanlı’nın da , Suruç’un da failleri belliydi. Sadece failleri değil bu failleri besleyip büyütenler, her türlü desteği sağlayanlar, sınırlarımızı ardına kadar açanlar, şüphelileri yakalayıp serbest bırakanlar, takas için kullananlar, onlara MİT tırlarıyla silah gönderenler de belliydi. Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren akbabalar, o akbabaların kuklaları, kirli savaşların tüccarları da belliydi. Her şey gün gibi açıktı aslında. Şebnem’in gülüşünü bizden çalan Şebnem’lerin bu topraklarda zulmü, işkenceyi, katliamı hak ettiğini düşünen gerici ve faşist karanlıktı.

Katliamın istihbaratı günler öncesinden alınmıştı, öyle ki katliamcının ismi bile ulaşmıştı. Ama tıpkı Hrant Dink cinayetinde olduğu gibi sakladılar. Üstelik saklayan da tesadüf o ki Hrant Dink cinayetinin istihbaratını alıp suskun kalan, saklayan  emniyet müdürü çıktı. Katliamın olduğu sabah istihbarat bilgisini emniyet birimlerine gönderdiler… Katliam biliniyordu, önlem almadılar. Can havliyle kaçışan, dostlarının, yoldaşlarının ölü bedenleri arasında yaralılara sarılan insanlara biber gazıyla, gaz bombasıyla, TOMA’yla saldırdılar. Hatırladıkça acım, yazdıkça isyanım büyüyor… 

O polisler kusursuz bulundu. Oysa kim bilir kaç yaralı insan o gaz bombasının etkisiyle, kaç insan TOMA’dan sıkılan suyla, kaç insan gelmeyen ambulanslarla yaşamını yitirdi katliam meydanında. O meydanda barışın sesi olmak için toplanmıştı insanlar. Barış olsun, insanlar ölmesin, bir arada kardeşçe yaşayalım demek için gelmişlerdi. Barışın sesi ancak bu kadar vahşice kısılabilirdi. Türkiye tarihinin en kanlı katliamını gerçekleştirdiler.

Şebnem’in gülüşünü bizden aldılar ya hani, Cumhurbaşkanı’na hakaretten dolayı babasını 3 saatte yakaladılar ve tutukladılar. Bazen insan nasıl bu kadar acımasızlaşabilir diye sorarız ya kendimize, dönüp de sadece 7 Haziran - 1 Kasım arasında ülkede yaşananlara baktığımızda aslında hiç de şaşırmamamız gerektiğini görürüz. Daha da geriye gidersek hafızamız bize Fatsa’yı, Çorum’u, Maraş’ı, Gazi’yi, 19 Aralık’ı, Roboski’yi, Reyhanlı’yı, Gezi’yi, Suruç’u getirir. Nasıl şaşıralım ki bu acımasızlığa? 

Konya’da milli maçta Ankara Katliamı için saygı duruşu ıslıklandı bu ülkede… Vicdansızlık, merhametsizlik iktidar tarafından ödüllendirildikçe, kin ve nefretle yetiştirilen kuşaklar palazlandı. "Kanlı Pazar" ağıtlarını bilmeyen cahil troller eliyle “Onlar kendilerini patlatmıştır, oy için yapıyorlar, meydanda söyledikleri şarkı  parolaydı” diyen insanlığın on binlerce yıllık birikmiş erdeminden tek kalem nasiplenmemiş barbarlar çöreklendi bu ülkenin köşe başlarına. Katliamı günler öncesinden bombayı patlatan IŞİD’linin ismi netliğinde  bilen devlet ve onun başı, katliamı "Müslüman kardeşlerimiz", "öfkeli gençler" diye tanımladığı IŞİD’in gerçekleştirmediğini söylemek için ne diyeceğini şaşırdı, en sonunda her zaman yaptığını yaptı. Herkesin kendisine karşı olduğu algısını da pekiştirecek kokteyl terör örgütleri icat etti canlı yayın kürsülerinde. Asla yan yana gelmeyeceklerin isimlerini birlikte sayarak IŞİD vahşetinden daha büyük ve cani bir yapı tanımlamaya çabaladı. Dünya bu kadar acımasızlığı, bu kadar vahşeti, bu kadar katliamı taşıyamaz. Bu dünyanın iyi insanları var. Mağduriyetlerin artışı ile iyilik özlemi büyür ve ortaklaşır. "Bir gün gelir bu kör acı kendisine bilenir. Zamana katmer katmer bir gül anlam eklenir. " ***  İyilik her kötülükten güçlüdür.

Bir gün gelecek bu katliamda en küçük payı olan herkes yargılanacak , ihmali olan herkes katledilen her bir insanımız için ayrı ayrı hesap verecek. Bir gün gelecek bu topraklarda savaşlar ve gözyaşları bitecek, adalet terazisi yüzleşme ve hesaplaşma için kurulacak. İşte o gün Şebnem’in gülüşünü yeniden hatırlatacağız. 

*1992 Konya doğumlu Şebnem Yurtman 10 Ekim 2015 sabahı Ankara Katliamı’nda katledildi. 

**Aşkla Sana - Arkadaş Z. Özger

***Zor zamanda gazel - Metin  Altıok  

****CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili 

 

 

EKİM SAYISI SUNU YAZISI İÇİN TIKLAYIN

İZMİR'DEN YA DA ŞEHİR DIŞINDAN NASIL ABONE OLUNUR? TIKLAYIN

Editör: Haber Merkezi