Asya Yaşarikiz - Gitar vokalde Ertan Elmalık, basgitarda Özgür Ercan ve davulda Sedat Yalınkılıç’tan oluşan PatiTone müzik grubu, son yıllarda şehrin önde gelen Blues, Funk, Soul&Rock’n’Roll gruplarından. Grup üyeleri ile müzik ve İzmir üzerine konuştuk.

PatiTone ne zaman kuruldu, nasıl tanıştınız?

Ertan: Fikir aslında 2009 yılında oluştu. O zamanlar başka gruplarda sadece gitar çalıyordum. 2014 Temmuz ayında hayalini kurduğum projeyi gerçekleştirmek için Facebook'ta bir sayfa açtım ve evdeki kedilerin tehditleri ile grubun adı PatiTone oldu. Özgür ve Sedat'la daha önce de birlikte çalışmıştık. Provalar, repertuar falan bir altı ayımızı aldı. Bilinen ama daha önce pek çalınmayan parçalardan oluşan bir repertuarımız var; Jimi Hendrix, Steve Ray Vaughan, John Mayer,Gary Clak Jr çaldıklarımızdan birkaçı.

Nerelerde çaldınız bu zamana kadar?

Hep İzmir'deydik. PatiTone aslında Mavi Bar'da başladı diyebiliriz. Isınma döneminden sonra Drunkn' Duck Bar ve şu anda 6:45 Kaybedenler Kulübü.

Müziğe ne zaman, nasıl başladınız?

Ertan: Müziğe, babamın Sony marka teybi ve kocaman kabinlerinde (tabi bana o zaman büyük geliyordu) sesi açıp mahalleye şarkılar çaldığı zamanlarda başladım diyebilirim. Hep davul çalmaktı hayalim. Sonra 70'lerin sonuydu, kaset teyp zamanları… İlk kasetimi bir yüzü pop diğer yüzü rock and roll olsun istemiştim. Kasetçi de kafasına göre doldurmuştu. Bill Haley, Elvis, Chuck Berry, Little Richard, 50'ler 60'lar beni o zaman baya bir büyülemişti. Diğer taraftan, Abba,Bee Gees,Bony M, sonra Deep Purple, Led Zeppelin, Emerson Lake and Palmer, Pink Floyd derken 83'te ilk gitarımı bir eskiciden alıp gitarla tanıştım.

Özgür: Müziğe ortaokul yıllarımda flüt çalarak başladım. Daha sonra mandolin gitar ve en son bas gitar olarak devam etti. Ancak profesyonel müzik hayatıma, yani bu işten para kazanmaya üniversite yıllarında başladım.

Sedat: Ortaokul yıllarında yoğun bir şekilde müzik dinlemeye başladım. Devamlı yeni tarzlar ve yeni müzikler keşfetmeye başlamıştım. Tabi o zamanlar müziğe tek tuşla ulaşılamıyordu şimdiki gibi. Kasetçilerden liste yaptırmalar sonrasında cdciler türemiş, derken mp3 gitgide kolaylaşmıştı. Lise yıllarında gitar çalan bir arkadaşım vardı, Emre. Kendisi koyu bir Nirvana hayranıydı, ben pek sevmezdim Nirvana'yı ama zaman zaman dinlerdim onunla. Ritme karşı içimde bir istek olduğunu keşfetmem uzun sürmedi tabi. Derken Emre sayesinde stüdyo ile tanıştım o sıralarda. Müzik dinlemeye çok küçük yaşta başlamıştım ama o zamanlarda enstrumanistlik eğilimim hiç yoktu sadece çok iyi bir dinleyiciydim.

Emre ile stüdyoya giriyorduk zaman zaman, ben solak olduğum için ilk zamanlar davul çalmakta güçlük çektim, sonra davulu tersine çevirip çalmaya başlamıştım böylesi tam da rahatlatmıştı beni ve her şey yerli yerine oturmuştu. Zaten zahmetli olan bu enstrümanı daha da zahmetli hale getirmiştim, ders aldığım hocalarım beni bu yüzden hiç unutmazlar. Ayhan Öztoplu’ya buradan selamlar,  az kahrımı çekmedi. :)

1996-1997 yıllarında 9 Eylül devlet konservatuarında tanıştığım arkadaşlarımla beraber napoliten, çigan ve jazz standartları çalmak için bir grup kurduk ve böylece artık günümüze kadar yapmaya çalıştığım müzisyenliğe ilk adımlarımı atmıştım.

İzmir’in müzik piyasası ne durumda, eksik gedikleri neler?

Ertan: Son 4-5 sene içinde çok fazla canlı müzik mekanı kapandı ya da format değiştirdi. Mekânlar popüler ne ise ona yöneliyor. Eskiden canlı müzik yapılan yerler artık club dj müziği yapıyor ve bu yüzden müzisyenler çalacak mekân bulamıyor. Gruplar da genelde çok tutulan repertuarlarla hayatta kalmaya çalışıyor. Jazz, deneysel ya da alternatif müziklerin çalındığı mekân yok gibi

Özgür: İzmir 'de müzik yaparak geçiminizi sağlayabileceğiniz yerler sadece barlar. Eksiklik sadece İzmir'den kaynaklanmıyor. Genel olarak insanları alım güçleri azaldıkça ilk tasarruf edilen yer eğlence sektörü oluyor. Bu nedenle sadece İzmir'de değil bütün Türkiye'de müzik piyasasında ciddi sıkıntılar var. Ülke genelinde yaşadığımız binbir türlü olayları saymıyorum bile.

Sedat: İzmir müzik piyasası durgun tabi ki ve ülkenin içinde bulunduğu durum geldiği nokta pek vahim. Sadece İzmir için değil tabi bu durum. Bitmek bilmeyen zamlar, vergiler herkesin belini bükmüş kimseyi hareket ettiremez duruma getirdi. Ne zaman yas tutacağımız da belli olmuyor tabi bizim, her an her şey olabiliyor. Sanatçının kaderi...

İzmir için özellikle bahsedeceğim eksiler, canlı müzik yapılabilecek mekânların sayısının az olması, akustik durumlarının pek uygun olmamaları ve ses sistemlerinin yetersizliği ve bu ses sistemleri ile ilgilenen kişilerin olmamaları ya da bilgisiz ve yetersiz olmaları büyük sıkıntı tabi ki. Bir de bunlara işletmecilerin ücret politikaları eklendi mi tadından yenmiyor tabi ki. Zaten az olan ücretlerin verilmemesi ya da geç verilmesi içinde bulunduğumuz piyasanın bazı eksileri. Tabi bu eksileri yaşatmamaya çalışan ve İzmir'in canlı müzik piyasası için direnen nadir ve kaliteli işletmeler de mevcut. Bir de dinleyicilerimizin az olma sorunsalı var. PatiTone grubu olarak müslüman mahallesinde salyan… Neyse…

Program öncesi şarkılarınızı seçerken daha çok dinleyici beğenisi mi, kendi tercihlerinizi mi ön planda tutuyorsunuz? Nasıl oluyor şarkı seçimleriniz?

Özgür: Şarkıları seçerken genelde tarzımıza uygun şarkıları seçmeye çalışıyoruz. Bu beğenilir mi beğenilmez mi diye sorgulamıyoruz. Kendimiz beğenip de güzel çalabildiğimiz şarkıları zaten herkes beğeniyor.

İzmir’de takip ettiğiniz müzisyen ve gruplar kimler?

Özgür: Takip ettiğimiz özel gruplar ya da müzisyenler yok. Ancak İzmir'de bu işi yapan neredeyse bütün grupları tanıyoruz. Birçoğu da yakın dostlarımız.

Kendinize ait besteleriniz var mı?

Ertan: Beste eskizleri ve fikirleri var. Üzerinde çalışıyoruz.

Özgür: Beste denebilecek düzeyde değil ama denemelerimiz var. Bir an önce üstüne düşüp onlara çeki düzen vermek istiyoruz.

Blues, Funk, Soul&Rock’n Roll yapıyorsunuz. En çok kimlerden etkileniyorsunuz?

Ertan: Benim etkilendiğim Blues müzisyenleri Jimi Hendrix, Stevie Ray Vaughan, Freddie King, Albert King, Muddy Waters, Matt Schofield, Albert Collins, Ray Charles, BB King ve daha say say bitmez... Çok iyi gitarist ve gruplar var.  Seni alıp bir yerlere götürür. Hepsi birer kitap gibi.

Özgür: Lise yıllarında Pink Floyd'un bütün albümlerini alıp dinlerdim. Beni en çok etkileyen grup o oldu. 

Bir kitap okudum, bir film izledim, albüm dinledim hayatım değişti diyebileceğiniz bir sanat ürünü var mı?

Ertan: İlk zamanlar Jimi Hendrix’ten çok etkilenmiştim. Özellikle Band of Gypsys albümü.

Sedat: Öyle hayatımı değiştirecek bir film ya da şarkı vb. olmadı ama tabi ki çok etkilendiğim filmler oldu seyrettiğim. Bunlardan bir kaçı şöyle; Schindler list, English patient, Artificial Intelligence, Interstellar aklıma gelenlerden bazıları.

Bu aralar takıldığınız şarkı, albüm, soundtrack?

Ertan: Son zamanlarda ders niyetine modern blues gitarcılardan olan Matt Schofield dinliyorum.

Özgür: Electro Deluxe adlı grubu bu aralar çok dinliyorum.

Sedat -Bir yığın var ve dönem dönem değişiyor. Sürekli karıştırıyorum. Yeni eski ya da tarzı fark etmiyor, kafama göre takılıyorum.

Müzik dışında neler yapıyorsunuz?

Ertan: Şu sıralar pek olmasa da studio mix mastering ve diğer mesleğim olan elektronik lambalı amfi pedal vesaire işleriyle uğraşıyorum. Bir de kendime bir gitar yaptım, ufaktan bir luthierlik'e giriş oldu sanki.

Özgür: Müzik dışında en sevdiğim şey bisiklete binmek. Hem spor hem seyahat hem eğlence. Bundan daha keyfli bir şey olamaz.

Sedat: 2004’ten beri bir elektronik firmasının ar-ge bölümünde çalışıyorum, bir de fotoğraf işleri var. Üründür kıldır yündür bazı şeylerin fotoğrafını çekiyorum. Kimini para kazanmak kimini de zevk için...  

İzmir’in sevdiğiniz ve sevmediğiniz yanları neler?

Ertan: Arkadaşlarım, alışkanlıklarım, işim, hepsi burada. Köyümü seviyorum :) Sevmediğim tarafı da İstanbul ve Ankara'ya göre tembel ve biraz heyecansız oluşu sanırım. En azından müzik camiasının öyle olduğunu düşünüyorum.

Özgür: Bir İzmirli olarak İzmir'in sevmediğim bir yanı yok. Bir tek kaygı var. İzmir çok hızlı büyüyen bir şehir. Bunu yükselen gökdelenlerden anlayabiliyoruz. Umarım İstanbul gibi yaşanamayacak, kaynakları tükenmek üzere olan bir şehir haline gelmez.

Son zamanlarda pek bir yoğun ama yine de İzmir'de ulaşım rahat, doğduğum yer olduğundan da olsa gerek her zaman farklı bir şehirdir, gerek insanı gerek havası ile. Sanatçıyı biraz üzen şehirdir İzmir, biraz emekli biraz köftehor ama yine de iyidir.

En güzel soruyu sona sakladım. Ne olacak bu memleketin hali?

Ertan: Ben de size sorayım; hal mi kaldı memlekette?

Özgür: Şu anda Türkiye'de kimse önünü göremiyor. Hepimiz çok endişeliyiz. Belki birçoğumuz farkında değiliz ama ülkemizin doğusunda ciddi bir savaş var. Ve bu savaş sona erene kadar birşey söyleyebilmemiz mümkün değil.

Sedat: Umutsuz.

 

KASIM SAYISI SUNU YAZISI İÇİN TIKLAYIN

İZMİR'DEN YA DA ŞEHİR DIŞINDAN NASIL ABONE OLUNUR? TIKLAYIN

 

Editör: Haber Merkezi