AV. AYDIN ÖZCAN *

Cumhuriyet, Atatürk ve silah arkadaşlarının Türk Milletine bıraktıkları en büyük miras ve vazgeçilmez bir değerdir.

19 Mayıs 1919’da Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkarak başlattığı milli mücadele, Türk milletinin inanç ve azmiyle başarıyla sonuçlanmış, 29 Ekim 1923 tarihinde cumhuriyetin ilanıyla, milli mücadele taçlanarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur. Atatürk “Türk Milletinin karakterine ve adaletine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir, Cumhuriyet; düşüncesi hür, anlayışı hür, vicdanı hür nesiller ister” demek sureti ile ancak temel hak ve özgürlüklerinin esas alınıp hayata geçirildiği demokratik hukuk devletinde cumhuriyetin var olacağını ve Türkiye’deki siyasal rejimin bu yönde şekillenmesini arzu ettiğini anlamaktayız. Tarihsel süreçte bize bunu göstermektedir;

23 Nisan 1920’de Ankara’da kurulan TBMM ile “egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu” ilkesi ilan edilmiş, 29 Ekim 1923’te ise bu ilkeye dayalı olan Cumhuriyet kabul edilmiş, böylece halka dayalı ve laiklik ilkesine yönelen yeni bir yönetim biçimi oluşturulmuştur. Atatürk “Türk Milletinin karakterine ve adaletine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir, Cumhuriyet; düşüncesi hür, anlayışı hür, vicdanı hür nesiller ister” demek sureti ile ancak temel hak ve özgürlüklerinin esas alınıp hayata geçirildiği demokratik hukuk devletinde cumhuriyetin var olacağını işaret etmiştir. Demokrasi ve Cumhuriyet anlayışı birbirini tamamlayıcı ve birbirinden ayrılmaz iki unsur olarak, hem toplumun hem de toplumu oluşturan bireylerin temel güvencesi biçiminde günümüze kadar gelişimini sürdürmüştür. Özgürlük ve demokrasi Cumhuriyet sistemi içerisinde birbirinden ayrılmaz, birbiri ile özdeşleşmiş unsurlardır.

Demokrasi varlığını, ancak hukuk devletlerinde sürdürebilecek bir yönetim biçimidir. Hukuk devletinin olmadığı bir coğrafyada demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. Atatürk Devrimlerinin alt yapısını oluşturan hukuk düzenimize karşı teokratik devlet düzeni özlemi içinde gelişen saldırılar ciddi tehlike oluşturmaktadır. Laik devlet ve Hukuk Devrimi ülkemizin onurudur. Cumhuriyetimiz ancak bu hoşgörü ve özgürlük düzeni içinde varlığını sürdürmek olanağına sahiptir.

Bu nedenle de tarihsel süreç içerisinde gerçekleşmiş bulunan bu temel hak ve özgürlüklerin değerini çok iyi bilmek ve cumhuriyetin niteliklerine sahip çıkmak gerekmektedir.

Geçmişini çok iyi bilmeyen toplumların geleceğine çok güçlü ve güvenli bir biçimde bakması mümkün değildir. Bu topraklarda barış ve kardeşlik duygusu içerisinde asırlardır birlikte yaşayan, ülkenin bağımsızlığı ve kurtuluşu için birlikte omuz omuza kanı, canı pahasına mücadele ederek bir millet oluşturan insanlar, yine aynı duygularla, bu çok zor koşullarda kurulmuş bulunan Türkiye Cumhuriyeti Devletini koruyup, kollayarak, ülkenin birlik ve bütünlüğünü her şeyin üzerinde tutacaklardır.

Cumhuriyet değerlerinin kıymetini bilerek, tüm yıldırma ve saldırılara karşı geleceği birlikte yaşama ülkümüzü, Mustafa Kemal Atatürk’ün hayalini kurduğu ve temellerini attığı laik, demokratik, çağdaş hukuk devleti ilkesini hayata geçirmek için yılmadan mücadele edeceğimize dair verdiğimiz sözün sonuna kadar savunucusu olacağımız bilinmelidir. Cumhuriyetimizi ve Atatürk Devrimlerini her koşulda korumayı amaç edindiğimizi bir kez daha ifade etmekteyiz.   

*İzmir Barosu Başkanı

Editör: Haber Merkezi