Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Murat Bakan ve eşi Selin Bakan’ın öncülüğünde başlatılan ‘Kadından Kadına Mektup’ projesi kapsamında İzmir’in köylerinde yaşayan 100 bin kadın seçmene mektup gönderildi. El yazılarıyla yazdıkları mektupları kendi imkanlarıyla gönderen kadınlar,  mektup gönderdikleri kadınların kapılarını da çaldı. 106 köye gidip yaklaşık 10 bin kapı çalan Bakan ve ekibi, binlerce kişiye ulaştı ve birebir ‘hayır’ı anlattı.

YÜZ BİN MEKTUP YAZDILAR!

İzmir’in şehir merkezinde yaşayan emekli öğretmen, avukat, ev hanımı, doktor, mimar, işletmeci, hemşire, mühendis gibi farklı meslek gruplarından oluşan gönüllü 700 kadın CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan ve eşi Selin Bakan’ın çağrısıyla bir araya geldi. Neden ‘hayır’ dediklerini el yazılarıyla yazdıkları mektuplarda anlatan kadınlar; duygu, düşünce ve gelecek endişelerini kaleme aldıkları mektupları İzmir’in köylerinde yaşayan 100 bin kadın seçmene kendi imkanlarıyla postaladı.

ON BİN KAPI ÇALDILAR!

Kadından Kadına Mektup’ projesinin ikinci ayağında ise, mektup yazan 700 gönüllü kadından 200’ü ile sahaya çıkıldı. Bakan ve ekibi her gün; stratejik olarak tespit edilen köylere gitti ve kapı kapı Anayasa değişikliğine neden ‘hayır’ dediklerini anlattı. Kendi imkanlarıyla tuttukları iki minibüs ile Menderes, Torbalı, Selçuk, Ödemiş Kiraz, Beydağ, Tire, Kemalpaşa, Bergama ve Çiğli’ye bağlı onlarca köye giderek 10 bin kapı çalıp binlerce insana bire bir ulaşan kadınlar, birlikteliklerini korumaya devam ediyor.

MURAT BAKAN: ‘BUGÜNÜN KEDERİNİ YAŞAMAK YERİNE YARINI BİRLİKTE YARATMALIYIZ’

“Bir referandum süreci yaşadık, Son 3 yılda bir Cumhurbaşkanlığı seçimi, 1 yerel seçim, 2 genel seçim, 1 Anayasa değişikliği oylaması yaşadık. Türkiye'de bitmeyen bir seçim maratonunun içinde tüm bu seçimlerin içinde beni en çok etkileyen bu son seçimdi. Hem kazandığımız bir seçimi kaybettiğimizin ilan edilmesi, hem de Türkiye’de yargının her kademede tükenmiş olduğunu görmüş yaşamış olmanın yarattığı keder, öfke, hayal kırıklığı; öte yandan ise ise haritanın renginin kuvvetli bir şekilde daha çok demokrasi, özgürlük, insani gelişmişlik isteyenlerin lehine değişmesinin verdiği umut...

Öncelikle bu referandum sürecinde Erdoğan ve ekibinin bugüne kadar her seçimde sürdürdüğü karşı tarafı yani kendisine oy vermeyen seçmeni ikna etmek üzere bir stratejisinin olmadığını, tam tersine kendi seçmeninin saflarını sıklaştırarak, bizim muhkem surlarında delik açmamızı engellemek, yani onun seçmenini ikna etmemizi engellemek üzerine bir strateji kurduğunu düşünüyorum. Saldırgan tavrı aslında savunmaya yönelik bir saldırganlıktı. Kendi kitlesini elindeki sonsuz olanaklara ve kamu gücüne rağmen zar zor konsolide ederek kağıt üzerinde toplam 61.5 lik oy oranını yüzde 51.3 e düşürmüş yani 10 puanlık bir kayıpla burun farkı ile referandumu "belki" almış oldu. Yeryüzünde hiçbir diktatör, tiran, tek adam adına ne derseniz deyin tüm gücü elinde toplamış bir iktidar yok ki yıkılmasın ve hiçbir hareket yok ki ilk seferinde başarsın. Ben Türkiye’de toplumsal muhalefetin, sokağa çıkmanın, kendi kaderini kendi eline almanın bu referandumla başladığını düşünüyorum. Daha önce evlerinde oturan endişeli vatanseverler artık sokaklara çıktı, gruplar kuruldu, hareketler oluşturuldu, asıl mücadele bundan sonra başlıyor. Toplumsal mücadelelerin zafere ulaşması tekil eylemlerle değil kolektif bir birliktelikle mümkündür. Bundan sonra dün olduğundan çok daha güçlüyüz.

Sadece sosyal demokratlar değil Cumhurbaşkanı’nın cennetten yer vaat eden evet kampanyasını elinin tersi ile iten muhafazakâr seçmen, evet demeyenin vatan haini ilan edilmesini umursamayan ülkücüler, her türlü baskıya rağmen, elinde kalaşnikoflar ile sandık başında nöbet tutulmasına rağmen parlamenter demokrasiye sahip çıkan Kürtler bu ülkede yurttaşlık temelinde güçlü bir demokrasi isteyen yüzde elli... Bu bir son değil bir başlangıç, zafer elbette zaman alacaktır. Sayın Cumhurbaşkanı’nın balkon konuşmasında olduğu gibi ayrıştırıcı üslup devam edecek, üstü örtülü tehditler devam edecek, zorbaca tavırları göreceğiz ancak bu bizleri yıldırmayacak ve durdurmayacak. Umutlarımız yeşerdi soldurmayacağız. Tüm dünya şunu biliyor: Ne onlar kazandı, ne de biz kaybettik. Biz bugünün kederini yaşamak yerine yarını birlikte yaratmalıyız, ben Murat Bakan olarak buna hazırım. Tek başımıza dünyayı değiştiremeyiz ancak suya büyüyerek halkalar yaratan bir taş atabiliriz. Biz kadından kadına grubu ile ilk taşımızı attık Yarın kaldığımız yerden mücadeleye devam edeceğiz ve nihayetinde biz kazanacağız.”

SELİN BAKAN: “HAYATIMIZ BOYUNCA UNUTAMAYACAĞIZ”

“Her şey politikayla doğrudan ilgisi olmayan hatta kimilerinin mesafeli durduğunu bile söyleyebileceğim pek çok arkadaşımın beni arayıp, ülkemizin içinde bulunduğu durumdan duyduğu üzüntü, çocuklarımızın geleceğine dair içimizde gün geçtikçe büyüyen kaygı sebebiyle, ‘Bir şeyler yapmak istiyoruz, ne yapabiliriz?’ sorularıyla başladı. Eşim CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan'ın da seçildiği 1 Kasım seçimlerinde pilot bölge olarak belirlediğimiz Torbalı'daki 8 bin 300 kadın seçmene yine ben ve bir grup kadın arkadaşım mektup yazmış ve bunun pozitif sonuçlarını görmüştük.

Bugüne kadar sadece kendi mahallesinde, kendi gibi düşünenlerle konuşmuş, tartışmış pek çoğu da eşimiz dostumuz olan kadınlarımıza ‘Bu ülkede gidişatı değiştirecek sizsiniz, toplumsal olaylara çözüm üretmek için eleştirmek yetmez, bir adım atma cesaretini göstermek gerekir’ dedik. Hayatı boyunca belki askerdeki eşinden mektup almış belki onu da almamış, sosyal medya kullanmayan, akıllı telefonu olmayan, gazete okumayan kadına neden ‘Hayır’ dediğimizi yürekten, tepeden bakmayan, karşıtlık ve kutuplaşma yaratmayan bir mektup yazarak, gönülden gönüle bağ kurabileceğimizi anlattık!

Bu kadınların hayatlarında iki satır kitap okumamış da olsalar, bu mektupları okuyacaklarını, hatta saklayacaklarını düşünüyorduk ve haklı da çıktık. İzmir'in köylerinde yaşayan bu kadınların tamamına mektup göndererek sadece o kadına değil kırsaldaki tüm evlere de ulaşmayı hedefledik... Biz bu köylerde gücünü topraktan alan bilge Anadolu kadınının olduğunu biliyorduk. Gönüllülerimiz çığ gibi büyüdü ve inanılmazı başardık! 700 kadın arkadaşımız ile İzmir çevre ilçelerdeki köylerden 100 binden fazla kadına mektup gönderdik. Projemizin ikinci aşamasında ise mektup yazdığımız köylere gittik, mektup yazdığımız kadınlardan ulaşabildiklerimizle yüz yüze görüştük, konuştuk, tanıştık, mektup yazarak anlatmaya çalıştıklarımızı bir de yüz yüze anlattık. ✌

Bugüne kadar her biri kendi konusuna hakim, üretken, vatansever yaklaşık 200 gönüllü kadın arkadaşımızla, kendi imkanlarımızla organize ettiğimiz 3 minibüsle kahvemiz, lokumumuzla, en duru halimiz ve gülümsememizle birlikte ‘kadından kadına buluşmalarını’ gerçekleştiriyoruz. (Eşim Murat Bakan'ın bu esnada köy kahvelerinde beylerle konuştuğunu ve yorulmadan ‘neden hayır demeliyiz’i anlattığını da belirtmeliyim.)

İşin aslı öyle hikâyelerle dönüyoruz ki sanırım hayır’lısıyla bu iş bittiğinde pek çoğumuz bir şeyler karalamak isteyecektir, en azından ben böyle bir duygu yoğunluğundayım. Bugüne kadar riskli bulup filtrelediğimiz köylere yaptığımız ziyaret sonucunda, ziyaret ettiğimiz 106 köyde (bazıları hayli büyükçe eski belde belediyeleri) tahmini 10 bin kapıyı çalmış bulunuyoruz. Bununla yetinmedik, 1300 öğrencimizi ‘Hayır’lı oy kullansın diye, yine bize bu konuda destek olan 1000’in üzerinde gönüllümüzle memleketlerine gönderdik. Son olarak sandıklarımızı bekledik.

İçtenlikle söyleyebilirim ki hem ben hem arkadaşlarım yaşadığımız tarifsiz mutluluğu hayatımız boyunca unutmayacağımızı biliyoruz. Politik iklimin kara kış olduğu ülkemizde, iktidarın geri adım attığı, havanın yumuşadığı konuları hatırlarsak pek çoğunda kadın gücünü gördük, en aşılmaz sandığımız duvarları yıkabilmemiz hiç de zor değil, buna kalpten inanıyorum!

Yol arkadaşlarımızla birlikte yürüttüğümüz bu hayır’lı projede gayret, özveri, başarı, yaşama sevinci, işbirliği ve naifliği gördüm, ha bir de bir amaç için bir araya gelmiş kadınların ilham veren güzelliğini…

Garip ama onca yorgunluğumuza rağmen istisnasız hepimiz neşe, mutluluk ve gururla döndük yollardan. Sonuç bizim için mutluluk verici olmasa da, büyükşehirler, ekonominin lokomotifi olan bölgelerde uyanışın başlaması, umutlarımızı yeşertti. Kaybettiğimiz pek çok değer için mücadele zeminimizi oluşturdu. Çalıştığımız her yeri özenle seçtik, pek çoğu oyumuzun düşük olduğu yerlerdi. Bakın sonuçlara açık ara hayır, çalışınca oluyor, ışığımızı yaktık, devam edeceğiz tüm yurt aydınlanana kadar.”


İZ DERGİ'YE İZMİR'DEN YA DA ŞEHİR DIŞINDAN NASIL ABONE OLUNUR? TIKLAYIN

SUNU YAZISI İÇİN TIKLAYIN

HAYIR DAHA BİTMEDİ: ‘KÖY KÖY UMUDU ÖRÜYORLAR’

 

Editör: Haber Merkezi