Ozan YeşiltepeBazı insanların ömürleri sert rüzgârlara gebedir. Öyle serttir ki rüzgâr toprağa düşene kadar savrulur insan oradan oraya...

Bu rüzgârlarla ülkemize savrulan ve buradan nereye savrulacağını kendisinin de bilmediği İranlı bir müzisyeni tanımanızı istiyorum. Tanımanızı istiyorum çünkü çok kısa zamanda onu herkesin tanıyacağına inanıyorum. 3 senedir bizimle birlikte İzmir'de yaşayan dost gülüşlü bir müzisyen Mohammad Nooran.

1984 yılında Tahran'a bağlı Shemiran kentinde dünyaya geliyor. Hayali futbolcu olmak ilk başlarda... Sonra müzik giriyor hayatına, futbolu müziğe finans olarak kullanma hayaline kapılıyor. Talihsiz bir trafik kazası sonrası futbol hayatı bitiyor ve yarım kalan Tiyatro ve Sinema bölümünü bitirmeye karar veriyor tabi hayallerinde ufak bir değişiklik daha gerçekleşiyor. Artık müziği sinema ve tiyatro için finans aracı olarak kullanmaya başlıyor...

BÜYÜK BİR MEVLANA VE İZMİR AŞIĞI

Babası İranda top koşturan iyi bir futbolcu, 1984 yılında Türkiye 1. liginde oynayan bir takımdan teklif alıyor (hangisi olduğunu hatırlayamıyor) ancak İran'ın iç siyasi karışıklığından dolayı bu transferi gerçekleşemiyor. Nooran da babası gibi futbolcu olmak istiyor ilk başlarda. İran'da Esteghlal takımında top koşturmaya başlıyor.

İyi bir futbolcu olacağına kesin gözüyle bakılan Nooran 15 yaşında tesadüfen gitar ile tanışıyor. Bu esnada müziğe hiç bir ilgisi yok. Hatta yeteneği olmadığını da düşünüyor. ‘Çünkü ilkokulda Kur'an dersi aldığımızda ben Kur'an okumaya başlayınca herkes odadan kaçardı' diyor. Sesinin kötü olduğunu düşünüyor ama futbolun yanı sıra hobi olarak gitar öğrenmeye başlıyor. Bir gün altyapısında oynadığı takımın ligdeki maçını izlemeye gidiyor abisi ile birlikte, orada yaptığı tezahüratta abisi Nooran'ın sesini farkederek; 'Sesin çok kuvvetli bu sesini tezahüratta değil müzikte kullanmalısın' deyince müziğe olan ilgisi biraz daha artıyor.

Müziğe ilgisi artan Nooran bir gün futboldan para kazanırsa o parayı müziğe yatırmayı hayal ediyor. Başladığı hayalini bulduğu hayaline finans olarak kullanmak istiyor yani… Bir taraftan futbolda da yüksek başarılar gösteriyor. Bir Dubai takımı olan Nadi Ahli'den transfer teklifi alıyor; yaş 18. Kabul ediyor bu teklifi çünkü para kazanıp müziğe yatırmayı arzuluyor. 8 ay boyunca top koşturduğu Dubai takımından annesinin bir telefonuyla ayrılıyor: "Özledim oğlum" 

Zaten takımda dil ve adaptasyon problemi yaşıyor ve İran'a baba ocağına geri dönüyor. Döndüğünde İran Milli takımından teklif alıyor ama Türkiye’deki gibi orada da askerlik problemi var. Hem orada bizdekinden daha büyük problem; askerlik 24 ay...

Takımda oynayabilmek için yarım bıraktığı okula yeniden kayıt yaptırması ve oradan bir evrak alıp takıma vermesi gerekiyor. Bu işleri halletmek için aynı okulda okuduğu beş arkadaşı ile birlikte bir araba kiralayıp yola koyuluyorlar. Arabayı, kiraladıkları arabanın sahibi kullanıyor. Yolda talihsiz bir trafik kazası yaşanıyor ve arabanın sahibi de dâhil beş kişi olay yerinde hayatını kaybediyor, Nooran ağır yaralı.

Ağır yaralı kurtulduğu bu talihsiz kaza sonucu 2 ay komada kalıyor. Komadan çıktıktan sonra uzun bir süre hafıza kaybı yaşıyor ve kendi ifadesine göre; "hayat artık benim için bitmişti" dediği günler başlıyor. Çünkü bırak futbol oynamayı yürümesinin bile mucize olduğu düşünülüyor. Hastanede yattığı esnada bir edebiyat hocası ziyaretine geliyor ve ona Mevlana'nın Mesnevi’sini hediye ediyor. Yattığı hasta yatağında Mesnevi’den çok etkilenen Nooran kısa bir süre sonra sağlığına kavuşuyor, artık futbol oynamasına imkan yok ve yarım bıraktığı Tiyatro bölümünü okumaya karar veriyor.

Mevlana’nın Mesnevi’si onu öylesine etkiliyor ki hayata tutunmasının en büyük kaynağının bu olduğunu düşünüyor. Okula yeniden döndüğü esnada hayatının aşkı ve şuan eşi olan Sanaz Taj ile tanışıyor. Eşi de Nooran gibi Mevlana aşığı... Zamanla Mesnevi’den o kadar çok etkileniyor ki, Mevlana sözlerini çıkardığı melodilerle sürekli mırıldanmaya başlıyor. Mesnevi ve Mevlana hayatının her alanında artık Nooranla birlikte yaşıyor. Hatta yine kendi ifadesine göre, "her gün mutlaka Mevlana okumadan yatağa girmem" diyor... Okulun bitirme tezine geldiği esnada ne yazacağını bilmediği için kara kara düşündüğü sırada yine abisi yol gösteriyor; "Mevlana sözlerinden bir şeyler çıkarsana"

Ve böylece bitirme tezine de Mevlana’nın ışığı yansıyor, ilk oyununu yazıyor. Oyunun adı: "Kian Amadano Raftan" (Niye Geldik Dünyaya)

Okul bitip askerlik kapıyı çalınca İran ordusuna katılıp 24 ay askerlik yapıyor; tabi ki müzisyen olarak. Dönünce sevgili eşi Sanaz ile evlenip Hindistan’a gidiyor, yüksek lisans yapmaya. Gitmeden önce eşi ile birlikte kurdukları müzik ve tiyatro grubu olan Kian Art Grup'u da götürüyor. Hindistan’da çeşitli konserler ve tiyatro oyunlarıyla oldukça tanınır hale geliyor. Beş sene kaldıktan sonra okul bitince İran'a dönmek istemiyor ve bir arkadaşının tavsiyesi ile İstanbul’a yerleşiyor. Pek de sevemediği İstanbul’da 2 ay yaşıyor ve adaptasyon problemi sonucunda geride bıraktığı eşi Sanaz'ın yanına Tahran’a dönmeye karar veriyor. Döneceği esnada bir arkadaşı ‘İzmir'i görmeden gitme’ diyor. Böylece 3 sene önce İzmir'e geliyor.

İlk olarak Kordon’u görüyor. Kordon’da oturduğu arkadaşı İzmir’i anlatırken şöyle söylüyor: "Türkiye’nin diğer kentlerinde yaşayan kimseler burası için ‘gâvur’ der haberin olsun" etrafa baktığında kimsenin gâvurluk bir durumu olmadığını seziyor, herkes modern görünüşlü, modern fikirli ve burada yaşamaya karar veriyor. Çünkü insanlar İstanbullular gibi nereden gelip nereli olduğuyla pek ilgilenmiyor. Burada kalabilmesi için iş bulması gerekiyor. İngilizce eğitim veren bir eğitim kurumuna yaptığı başvuru hemen kabul edilince eşini yanına aldırıyor. Tabi yeniden hayat kurmanın bin bir zorluğuyla birlikte...

‘En zor geçen günün hangisiydi İzmir'de?’ diye sorduğumda başlıyor anlatmaya: "Cebimde iki lira vardı ve Kordon’daydım, orayı çok sevmiştim. Birisi yaklaştı yanıma ve benden bir lira istedi. Ben de cebimdeki iki lirayı ona verdim benim hiç param kalmadı. Karşıya Bostanlı’ya geçmem gerekiyordu ama geçemedim kent kartım boştu çünkü. Bir gece orada sabahlamak zorunda kaldım. Kimseyi tanımıyordum ve dilinizi çok az biliyordum. O gece orada bira şişesi toplayan insanlarla ve sokak insanlarıyla sabahladım. Onları izledim ve konuşmaya çalıştım. Aslında en zor günüm en iyi günüm oldu. Bir gün onlarla ilgili bir senaryo yazmayı planlıyorum"

Türkiye’de en sevdiğin müzisyen hangisi diye sorduğumda ise Sezen Aksu cevabını veriyor. ‘Biliyor musun Sezen de İzmirlidir?’ dediğimde; ‘Evet sonradan öğrendim ki o da İzmirliymiş’ cevabını veriyor, büyük bir mutlulukla…

Üç senedir sevgili eşi Sanaz ile İzmir'de yaşayan Nooran çok kez konserler ve tiyatro oyunları sergiledi. Nooran, son olarak şunu ekledi: “Ben müzikten para kazanmak istiyorum çünkü bu parayı tiyatro ve sinemaya harcamak istiyorum.” Futbolcu olup kazandığı parayı müziğe harcamak isterken, müzisyen olup kazandığı parayı tiyatro ve sinemaya harcamak isteyen bir Nooran’a dönüşüyor.

Yaptığı her işi alçakgönüllülükle, başarıyla yapan bu adamı bence bir gün bütün dünya tanıyacak. İzmir’de bizimle birlikte yaşayan bu adamı iyi izlemenizi tavsiye diyorum.

 

AĞUSTOS SAYISI SUNU YAZISI İÇİN TIKLAYIN

İZMİR'DEN YA DA ŞEHİR DIŞINDAN NASIL ABONE OLUNUR? TIKLAYIN

Editör: Haber Merkezi