Hareket eden bir şeyin, kendisinin 'ne olduğunu' anlatması pek de kolay değil tabi. Praksis Müzik Kolektifi'ni 2012'nin sonunda kurduk, ilk katıldığımız etkinlik olan 1.Amed Müzik Festivali'nde, bir de baktık ki çaldığımız sahnede, arkamızdaki pankartta "Praksis" yazıyor ama fotoğraftakileri tanımıyoruz. Etkinliği düzenleyenlere soruyoruz, anlatıyorlar. Böylece aynı isimli bir müzik grubunun, zaten olduğunu öğreniyoruz. Aradan zaman geçiyor diğer Praksis ile tanışıyoruz, zamanla isim anlamında karışıklık başlıyor ve bir güzellik yapıp isimlerini değiştiriyorlar. Hatta şu sıralarda da Mençuna olarak devam ediyorlar çalışmalarına.

Tekeri döndürelim biraz, Gezi İsyanı'nın başladığı gün, Mersin'deyiz, konserimiz var. Sokak kalabalıklaşıyor, konseri iptal edip eyleme gidiyoruz, ilk #ÇalgılarYanımızda hashtagi böyle çıkıyor. Zaman bu, bazen de hızlı geçiyor. İzmir Müzisyenler Derneği ile birlikte yaklaşık 2 ay neredeyse eve girmiyoruz, #HerYerSahneHerYerMüzik hashtagiyle eylemler, forumlar, çocuk etkinlikleri, grevlerdeyiz. Derken bir ayılma: Tarsus/Boğazpınar, HES karşıtı mücadele eden köylülerin çocuklarıyla birlikte "HES yapma boşuna, yıkacağız başına" şarkısını yazıyoruz, çocuklarla şarkıyı kaydettikten sonra hepimiz aynı fikirdeyiz, "Buranın praksisi buydu, sahneye çıkmanın özel bir anlamı yok". Bir kavram arası vermek iyi gelebilir özel şeylerde boğulmuş, genelleşememelerimize; çünkü  Praksis kavramının da "ahlaklı pratikten", "bilinçli pratik"e ve nihayet "(...) aslolan anlamak değil değiştirmektir"e gelene kadarki yolculuğu da bizimkine benziyor. Konserlerde bir süre böyle anlatıyouz: "Üniversitede bize hep 'tez-antitez-sentez' anlattılar, tamam da ne yapacağız ortaya çıkan bilgiyi eve götürüp? İşte Praksis burada lâzım, dünyanın en önemli sorusu olan 'eeee?'nin cevabı olmaya adaylıkların toplamı olarak". Yeniden pratik, yeniden teori, yeniden pratik, nesnellikle sınanmak sürekli ve yeniden pratik, hareket... Böylece ilk albümümüz 'Sokaklarda İsyan Var' 2014'te çıktı, hemen ardından 'Bilmiş Çocuğun Şarkıları' isimli bir çocuk şarkıları albümüyle karşı-hegemonya meselesine güçlü bir pratik üretiyoruz. Sonrasında "Evrim müfredattan çıkarılıyorsa repertuvara girer" deyip 'Çocuklar için Evrim Şarkıları' ve son olarak da "Baltalar Elimizde Dönemini Kapattık" şiarıyla 'Gökyüzü Kimin?' isimli 'Çocuklar için Doğa ve Ekoloji Şarkıları' albümünü çıkarıyoruz. Hem kendi müziksel ihtiyaçlarımız, hem de devrimci söylemin çeşitli şekillerde derinleşmesini önemsediğimizden 2015 yılında Terane'yi kuruyoruz. Toplumsal bellekte yer etmiş filmlerin görüntüleri arkada, biz önde filmleri mırıldanıyoruz.

Teker dönsün biraz daha, araları başka yazılarda anlatırız belki. 1 ay boyunca bir külüstürle (Ali duymasın!) ülkenin her yerini müzik, tiyatro, pantomim ve çocuk etkinlikleri ile dolaşıyoruz, doğayı ve kentleri savunanlarla birlikte 'bir sanat siperi' iddiasında bir kervan oluyor bu: Üç-Beş Ağaç Kervanı. 2 yılda, kent merkezleri, köyler, mahalle aralarını da içeren, İzmir'den Diyarbakır'a, Artvin'den Adana'ya kadar yaklaşık 60 yerde etkinliklerimizi yapıyoruz. Merhaba Sanat Tiyatrosu, Mimbaz Tiyatro, Derme Tiyatro, Seyri Sokak ile bu yolculukta birlikte yürüyoruz. Sadece kervanda değil her daim, muhalefet ortaklıklarımızın olduğu ekiplerle biraradalığı savunuyoruz, tabi aslolan savunmak değil, gerçekleştirmektir :) İşte onun için İzmir Forum Fest'te 15 müzik grubu, 3 tiyatro ekibi sahne alıyor. Suriye'deki savaşa karşı 'Barış için Sanat' etkinliği, Şengal'e yardım konserleri vb. birçok ortak çalışa yapılyor. Bunun dışında üşenmiyoruz Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu ve Yenikapı Tiyatrosu'nun oyun şarkılarını yapıyoruz. Dost müzik gruplarının ses kayıtlarına yardımcı oluyoruz, Bunları yapmaya da devam edeceğiz. Piyasa kurallarıyla şekillenen bu sanat ortamı içerisinde ancak kendimize muhalif bir alan yaratarak varolabiliriz, geri kalan mini çakallıklar :) Onun için 'kolektif popülerleşme' kavramını kullanıyoruz. Ahura, Sokak Orkestrası, İMD, Yel Değirmeni, BandoSol, Bandista sıkça ortak konserler yapıyoruz, birbirimizi görünür ve daha güçlü kılmaya çalışıyoruz.

Praksis'e Sık Sorulan Sorular bölümünde ilk sırada şu soru var: "Tamam, iyi güzel de, bütün bunların masraflarını nasıl karşılıyorsunuz?" Bizim gibi sanatçılar kıt kanaat insanlardır, bilirsiniz. Böyle açıklanamaz tabi :) . "Albümler, kiralar, yeme-içme filan nasıl oluyor?" sorusu, hem doğal olarak merak konusu, hem de cesaret (ya da delilik miydi?) bulaşıcıdır ilkesi üzerinden başkalarının da yapmalarına feyz alması için cevaplanası. Cevap belki şöyle daha şık olur: Praksis'in artık neredeyse ilke haline getirdiği iki kavramı var: CopyLeft ve Halk Sponsorluğu. Tüm Praksis ve Şubadap albümleri CopyLeft, yani bizim deyimimizle "tüm hakları halka aittir", tek sınırımız 'ticarileştirilemez' oluşu. Öte yandan, tek başına CopyLeft, yöntemimizi anlatmaya yetmiyor. Bu albümleri üretirken açık çağrılar yapıyoruz ve albümlerin masraflarını, bizim yaptığımız çalışmaları bilen, takip eden, onaylayan kişilerin katkılarıyla birlikte çıkarıyoruz. Çünkü bu albüm sadece bizim albümümüz değil, hepimizin, nefes almak isteyen herkesin albümü. Ürettiğimiz çocuk şarkıları, hele de son gündem göz önünde bulundurulduğunda daha net görülebilir ki tüm toplumun ihtiyacı olan şarkılar.

Belki anlatım sırasını tersine çevirmek daha iyi olurdu. Önce Halk Sponsorluğu, ardından CopyLeft konuşulmalı. Bunlar sadece iki kavram, mevcut kapitalist ilişki biçimini tehdit eden bir potansiyeli var ikisinin de. Bu sisteme mahkum değiliz, kapitalist olmayan yaşamsallıklar kurabilir ve bunları genelleştirebiliriz. Elbette bütünen devrim diye çağırdığımız bu hamleler bütününü yapmak büyük çaba istiyor. Sıklıkla 'daha kolay' olduğunu duyduğumuz 'Fonlu muhalefet' biçimiyse gerçek değil. Gerçek bir mücadele ancak özkaynak ile mümkün, yani meselenin yükünü beraber çekersek/çekeceksek... 'Emperyalist-Kapitalist sistemin odaklarına bağımlı, güdümlü STK' biçimine sıkışmamak için bu 'Halk Sponsorluğu' meselesini önemsiyor, bu yazıyı okuyan herkesi de bu vesileyle dayanışmacı olmaya çağıralım.

Neyse uzattık mı biraz? Anlatacak çok şey var. Yine de 140 karakterden buraya epeyce yol kattettik. Son olarak tekeri biraz daha döndürelim. Arada kaynayanlar, ilgilisinin bakınısına kalsın. Belki şansa, belki çok doğru tercihlerle bugüne kadar geldik. Hep birlikte açık faşizm koşulları altında yaşıyoruz, toplumsal moral düşük, konserler OHALde, en basit basın açıklaması bile TOMAlı. Akılda kalsın diye: Bu zulüm AKP ile başlamadı, AKP ile de bitmeyecek ama enişte gitti gidecek!

Bu arada, yeni bir Praksis albümü geliyor: "Sözcüklerle, silahlarla kavga devam ediyor!"

 

İZ DERGİ'YE İZMİR'DEN YA DA ŞEHİR DIŞINDAN NASIL ABONE OLUNUR? TIKLAYIN

Editör: Haber Merkezi