Alagöz, Savranoğlu dahil, sendikalaşma süreçlerine dair örnekler vererek; zor şartlar altında mücadele etmek zorunda kaldıklarını fakat işçilerin büyük bir direnç gösterdiğini ifade ederek, mevcut sorunların tek çözümünün birleşmekte olduğunu inandıklarını söyledi.

“Savranoğlu mücadelesi belki Türkiye işçi sınıfı tarihinde en uzun, en kararlı mücadeleydi” diyen Alagöz, şöyle konuştu: “Savranoğlu’ndaki işçilerin, sırf sendikaya üye oldukları için başlarına gelmeyen şey kalmadı. Neden sendikalı oldular? 8 saat çalışma süresi ve ekonomik talepler. Ustanın iki dudağı arsındaydı her şey. Hatta kadınları gece 3’lere kadar çalıştırıp, Menemen’de sokak köpeklerinin atıldığı bir alan var, oraya bırakırlardı. Çok ciddi sıkıntılı bir alan; alkolik, esrar, eroin içen insanların aralarından ellerinde taşlarla, sopalarla geçerlerdi, servis yoktu. Böyle bir işletmede sendikal mücadele kaçınılmazdı.

Orada örgütlenme oldu, örgütlenme için çok çaba harcadılar. İşçiler çok farklı bir direnç gösterdiler. Paralar teklif edildi, bir sürü şey yaşandı.  En sonunda şöyle bir şeyle karşılarına geldiler: Fabrikayı kapatıyoruz, tazminatınızı vermek istiyoruz. Ama çalışmak istiyorsanız İstanbul’a sizi davet ediyoruz. İşveren işçilerin İstanbul’a gelmeyeceğini düşündü. İşçiler büyük bir kararlılıkla, ‘Evet, biz İstanbul’a geliyoruz’ deyince, şaşkınlıkla, ‘Siz ailelerinizi, çocuklarınızı bırakıp oraya mı geleceksiniz?’ dedi.  Ve bütün işçileri yolcu ettik oraya gittiler. 15 gün sonra da işçileri tazminatsız kapı önüne koydular ve mücadele Menemen’de başladı tekrar.  425 gün gece gündüz bir mücadele sürdü. Orada kısa, öz bir hikâye var. Çadırda bir resim asılıydı; bir direnişçi kardeşimizin 6 yaşındaki çocuğu, okulda öğretmenin, sevindiğiniz ve üzüldüğünüz anı resmedin demesi üzerine, okul, bayrak yapmış, yağmur yağınca okulumu çok seviyorum diye sevindiği resmi yapmış. Üzüldüğü an ise, yerde kertenkeleye benzettiği yatay bir şey var. O adam benim babam demiş, niye yatay yaptın demiş öğretmeni, benim babam sanırım öldü, artık eve hiç gelmiyor demiş. İşte o resim mücadelede bir direnç yarattı.

600 BİN TL’LİK DAVA

Bir işyerinde mücadele başlatıldı. Pankart asıldı, atılan işçileri işe al, sendikayı tanı oldu. Komedi de burada başlıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin 51. maddesi, Anayasal hakkı. Türk Ceza Kanunu, bütün sendikal hak ve özgürlükleri aslında kâğıt üzerine almış. Bir baktık ticaret mahkemesi, pankarta tedbir kararı almış. Açılan bir davada, pankarta haksız rekabetten dolayı el koydular. Arkasından tüm işçilere ve sendikamıza, bana, genel başkana 600 bin TL’lik dava açtılar. Böyle olunca işçiler aslında sistemde veya anayasal haklarında veya 4850 iş yasalarında sendika özgürlüğü olduğu anlatırken karşılaştıkları bu durumdan dolayı tedirgin oldular. İnançla ve mücadeleyle bütün davalar geri çekildi. Çıkarılmış işçilere tazminat verildi.

Sendikacılar mevcut durumu korumak için, yeni örgütlemelerden korkuyorlar. Herkes kendi sendikasına bağlı mal varlığını açıklaması lazım. Ne kadar maaş aldığını kamuoyuna açıklaması lazım... Bir kişi sendikada yönetici olduğunda evini, arabasını değiştiriyor ve uzaklaşıyor. Bu zaten başlı başına bir sorun oluyor. Şöyle bir yanlışlık var: Kim kimin patronu? Randevu almadan bir işçi başkanıyla görüşemiyor. Senin bir ay boyunca emek sarf edip, alın terinden ailene çocuğuna götürmen gereken aidatı, sen sendikaya veriyorsun, sendika yöneticileri maaşını oradan alıyor. İşçi için tamam ama sendika da yöneticisi de işçinin kendisi. Bu iş tam tersine dönmüş durumda. Bence ilk önce bunu değiştirmek gerekiyor. Bunun değişimini yeni örgütlülüklerle sağlamak lazım.

Sendikalar arasında bir rekabet var. Ben daha iyiyim, sen sarısın ben kırmızıyım; ben daha mücadeleciyim, o sınıfta kalmış gibi bir sendikal ayrım söz konusu. Yıllardan beri 1 Mayıs’a tek bir pankart altında çıkıyoruz. Çünkü mevcut sorunların tek çözümünün birleşmekte olduğunu inanıyoruz. İzmir’de mücadele ettik, birliktelik kurduk. İzmir sendikalar birliği adı altında birlik kurduk. Ortak mücadeleler yaptık. Birliktelikle beraber, dayanışmayı ördük ama ne yazık ki sistem ve sendikal bürokrasi bu sıkıntının kendilerine geleceğini hissederek dağılması için her türlü mücadeleyi verdi ve dağıttı.”

 

 

İZ DERGİ MAYIS 2016 BAŞYAZISI İÇİN TIKLAYIN

İZMİR'DEN YA DA ŞEHİR DIŞINDAN NASIL ABONE OLUNUR? TIKLAYIN

Editör: Haber Merkezi