Tuana Uğuz* - 16 Nisan akşamı memleketin dört bir yanından tencere tava sesleri yükseldi. Balkonlardan mahalle aralarına, sokaklara hatta meydanlara kadar yankılanan ve yankılandıkça birilerini daha da korkutan bir sesti bu. Tencere tava seslerine sloganlar karıştı. Sloganlara alkışlar, alkışlara ıslıklar… Birbirine karıştıkça güzelleşen güzelleştikçe büyüyen bir inancın bir isyanın ayak sesleriydi bunlar. Kulakları çınlatan bu ayak seslerinin sahipleri Hayır’da ısrar edenler ve referandum sonucunu tanımıyoruz diyerek mücadeleye devam edenlerdi. İki ay boyunca devletin tüm olanaklarını kullanarak ülkenin her tarafını evet çağrılarıyla donatanlar bu süre zarfı içerisinde hayırcıları tehditler, saldırılar, ihraçlar, gözaltılar ile susturmayı başaramayınca çareyi 16 Nisan akşamı YSK ile işbirliğinde buldu. YSK referandum günü nereden geldiği, nerede basıldığı belli olmayan mühürsüz oy pusulalarının geçerli sayılacağını açıkladı. Ancak bunca ittifaka ve hızlıca devreye sokulan planlara rağmen sokaklardan, kampüslerden tek bir ses yükseldi: Hayır bitmedi biz kazandık!

ADALET BİR GÜN HERKESE LAZIM OLACAK

Ülkede iki yıldır süregelen fiili başkanlık sisteminin yasallaşmasına sessiz kalmayan üniversiteliler yine referandum sonuçlarının bu memleketin gençliği tarafından hiçbir karşılığı olmadığını göstermek için sokağa çıktı. Sokağa çıkan, hayır demeye devam eden üniversiteliler bunca yıldır çocukluğunu, eğitim hayatını AKP iktidarıyla geçirmek zorunda kalanlardır. Gözünü açtığı günden itibaren ömrünün anlatabileceği 15 yılını kaygı, endişe, korku ve patlayan bombalar ile tariflemek zorunda kalanlardır. Bunca yaşanmışlığa rağmen bu memleketin gençliğine sunacak hiçbir vaadi olmadan bizleri sandığa gitmeye zorlayanlar referandum çalışmaları süresince dillerinden bir türlü düşürmedikleri ‘18 yaşında siyasete katılma hakkı’ vaadi ile karşımıza çıktı. Bu vaatten önce ülkedeki bütün üniversitelere getirdikleri ucu bucağı olmayan afiş, bildiri kısacası siyaset yasakları tutarsız oluşlarını gözler önüne serdi. Bugün gençliğe bu vaadi sunarak kendilerine evet oyu yağacağını sananlar şunu atladı; bu memleketin gençliği Haziran İsyanı’nda düşlerindeki özgür dünya için sokağa çıkan yani siyasete katılma hakkını kullanan Ali İsmail Korkmaz’ı unutmadı, unutmayacak. Tutarsızlıkları bir yana ‘sokaktaki çocuğu meclise alıp milletvekili yapacak halimiz yok’ diyenler, üniversitede valilik emriyle hayır çalışması yapmayı yasaklayanlar, Hayır’ı anlattığı için birçok genci çeşitli yöntemler kullanarak sessiz kalmaya zorlayanlar bu vaadin yalandan, dolandan ibaret olduğunun kanıtıdır. ‘Evet meşru değildir, seçim sonuçları şaibelidir’ diyerek sesine ses gücüne güç katarak sokağa çıkan üniversiteliler ‘memleketin yarısıyız ve kazandığımızı biliyoruz, kaybettiklerini biliyorlar’ diye haykırdıkları için yani siyasete katılma haklarını kullanırken gözaltına alındıktan sonra tutuklandılar. Yalanlarla, türlü hesaplarla iktidarını sürdürenler polis tarafından savcıya verilen bilgi fişleriyle, ikinci bir gezi yaşanması korkusuyla sıra arkadaşlarımızı yanı başımızdan aldı. Arkadaşlarımızın adliyeye getiriliş anlarından itibaren mücadelemizi ve çocuklarının mücadelelerini paylaşan anne ve babalar elimizi sımsıkı tuttular. Yalnızca bir kere bile tereddüt etmeden bu ülkenin gençliğine güvenerek hem bizlerin hem çocuklarının yanında dimdik durdular. ‘Hayır tutuklanamaz’ diyen insanların arasına karışarak ‘20’li yaşlarda gencecik bir üniversite öğrencisinin gülüşünden korkuyorlar’ demekten çekinmediler. ‘Adaleti sağlama fırsatı bizim elimize geçtiğinde bizler böyle adaletsiz olmayacağız çünkü adalet bir gün herkese lazım olacak’ diyen babalar bizleri kucakladı. Çocuklarına yazdıkları mektuplarda içeride ve dışarıda ayırt etmeksizin hem bizlerin hem de onların yanında olduklarını sürekli belirttiler. Yalnızca kendi çocuğunun değil tüm tutukluların özgür bırakıldığını gördüklerinde huzurlu olacaklarını dile getirdiler. Biz buraya yanınızda olmaya geldik diyerek sloganlarla, alkışlarla uğurladılar evlatlarını. Gözlerinde tıpkı çocuklarının gözlerindeki gibi umudun yeşerdiğine tanık olduk. Hatta bunların dışında tüm ailelerin en ortak yanı belki de o cümleydi; onunla gurur duyuyorum. Bugün tutuklu olan mücadele arkadaşlarımız ve aileleri güzel günler göreceğiz çocuklar motorları maviliklere süreceğiz diyerek bu halk için duyduğu sevgi ve inancı tazeleyip pekiştirenlerdir. Ülkedeki kadınların yaşamları üzerinde yaratılmaya çalışılan baskıya kahkahalarıyla karşılık verenlerdir. Kampüslerimizden sokaklara birlikte omuz omuza ördüğümüz hayırımızı mahalle mahalle taşıyarak umudu büyütenler, baharı örgütleyenlerdir. Yan yana aynı kampüste kol kola girerek tüm üniversiteliler için inşaatta çalışarak harç parasını kazanmaya çalışırken hayatını kaybeden tıp öğrencisini unutmadan parasız eğitim mücadelesi verenlerdir. Daha iyi bir gelecekte büyüyebilmeleri ve daha nitelikli bir eğitimin var olabileceğini göstermek için yoksul mahallelere giderek çocuklara ücretsiz dersler verenlerdir. Soma’da 301 madencinin katledilmesinin ardından üniversite sıralarından kalkıp halkın yaralarını sarmaya giden bu memleketin gerçek yurtseverleridir. Ensar Vakfı’nda 45 çocuğa tecavüz edildiğinde “bir kereden bir şey olmaz diyenlere” karşı sessiz kalmayan, tecavüzü meşrulaştırmaya çalışan zihniyete karşı mücadeleyi büyüten üniversitelilerdir. Gericiliğe karşı aydınlığı, savaşa karşı barışı savunanlardır. Geçmişten günümüze aldığımız mücadelenin dinamikliğiyle diktatöre meydan vermeyenlerin yolundan yürüyenlerdir. Tutuklu olan arkadaşlarımız için söylenebilecek en önemli cümle ise şudur; 21 Nisan gününden bu yana duvarlar ardına konulan yalnızca üniversite öğrencileri değil bu memleketin onurlu gençliğidir.

O DUVAR DUVARLARINIZ VIZ GELİR BİZE VIZ…

Bugün haftalardır tutuklu olan arkadaşlarımızda bizlerde savunucusu olduğumuz mücadelenin milyonlarca kişi tarafından benimsendiğini ve savunulduğunu biliyoruz. Çocukların tecavüze uğramaması için ses çıkarmanın, kardeşleştiren, birleştiren bir ülkede yaşamanın hayaliyle mücadele etmenin, bilimi, akademiyi savunmanın yüzlerce, binlerce hatta daha fazla kişi tarafından kabul görüleceğinden eminiz. Bizler arkadaşlarımızın tutukluluk süresi boyunca onlarsız konuşmalar yapacağımızı, onlarsız masamızı açıp insanları birlikte mücadele etmeye çağıracağımızı, onlarsız sokağa çıkıp “hayırı özgür bırak” diyeceğimizi biliyoruz. Ancak dostlarımızı alacağımız ve o güne dek bir an olsun bıkmadan mücadeleye devam edeceğiz ki dostlarımızla bir an önce kucaklaşabilelim. Tutuklu olan sıra arkadaşlarımız bugün halkın iradesine sahip çıktığı için tutuklandıklarını bildikleri gibi içeride dışarıda milyonlarla aynı iradeyi savunduklarını da biliyorlar. İşte tam da bu birliktelik bugün bizi arkadaşlarımızdan ayıran o duvarlara aldırış etmeden mücadeleye devam etmemiz için ayakta tutuyor. Henüz 20li yaşlarında bir üniversiteli olarak yapacakları birçok şey, gitmeleri gereken dersler, yeni şehirler, tanışacakları, sevdalanacakları insanlar hatta atacakları sloganlar ve mücadele edecekleri bir memleket varken onları ailelerinden, bizlerden, üniversitelerinden ayıran bu sisteme inat nefes aldığımız sürece umudu diri tutmaya devam edeceğiz. Tıpkı Nazım Hikmet’in dizelerindeki gibi ‘o duvar duvarlarınız vız gelir bize vız…’

*Öğrenci Kolektifleri Üyesi


İZ DERGİ'YE İZMİR'DEN YA DA ŞEHİR DIŞINDAN NASIL ABONE OLUNUR? TIKLAYIN

SUNU YAZISI İÇİN TIKLAYIN

Editör: Haber Merkezi