Röportaj: Uğraş Vatandaş - Ümit Kartal

İz Dergi: Memlekette son on beş yirmi yıldır dönem dönem çeşitli vesilelerle laiklik tartışması yapılıyor. Hızlı değişen ülke gündeminde laiklik tartışmaları ise her zaman ciddi bir karşılık buluyor kitleler nezdinde. Sizce bu hassasiyetin toplumsal altyapısı hangi dinamiklere dayanıyor?

Kamil Okyay Sındır: Son dediğinizden başlayalım… Bu hassasiyet her şeyden önce ülkemizin kurtuluş ve kuruluş dinamiğine dayanmaktadır. Laiklik Türk toplumunun temel harcıdır. Millet egemenliği, milli irade ve laiklik kavramları birbirinden ayrılmaz bütünleşik bir toplumsal sistemi oluşturur. Onun için Cumhuriyet devrimlerinin en büyük kazanımlarından birisi, devletimizin temel niteliği laiklik olmuştur.Laiklik, en yalın ifadesi ile sadece din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması değil, millet egemenliğinin kaynağını, birey olmanın meşruluğunu sağlar. Halkın egemenlik hakkının sistem olarak yasama, yürütme ve yargı tarafından yerine getirilmesi; seçme, seçilme ve eşit oy hakkı ile çoğulcu ve demokratik parlamenter sistem laik demokratik hukuk devletimizin uygulamadaki araçlarını oluşturur.

Bugün Ortadoğu’da etnik ve mezhep kaynaklı savaşların geldiği nokta orta. Komşularımızda, Osmanlı bakiyesindeki topraklarda, İslam ülkelerinde yaşananlara bakalım bir de ülkemize, Laik Türkiye Cumhuriyeti’ne bakalım. Laik devlet yapısı ülkemizde, kimsenin diline, dinine, kökenine, mezhebinebakmadan herkesi bir görmüş, her bir yurttaşın hakkını hukukunu anayasal güvence altına almıştır. Temel hak ve özgürlüklerden yararlanmak için kimsenin diline, dinine,kökenine ya da soyuna sopuna bakmamıştır. Böyle olduğu için toplumun tüm kesimleri kendilerini bubütünü oluşturan Cumhuriyetin, ulusun bir eşit bir birer yurttaşı olarak görmüş; dilini, dilini, kültürünü, etnik kökeni ve inancı ile bir arada yaşamaktadır.

Her toplumsal dönüşümün, devrimin, kazanımlarının duranlar, bundan rahatsız olanlar dün de olmuştur, bugün de vardır, yarın da olabilecektir. Ulusumuz Kurutuluş Savaşı ile emperyalizme karşı büyük bir başarı kazanmıştır. Bu başarı direnişle, kanla, canla bin bir fedakarlıkla sağlanmıştır. Kurtuluşumuzun ve kuruluşumuzun büyük önderi Mustafa Kemal Atatürk savaştaki başarıları siyasi atılımlarla taçlandırarak ülkemizi ebedi, bağımsız ve çağdaş ülke haline getirmiştir. Öyle bir ülke ki, mezhep ve etnik köken savaşlarının, kardeş kavgalarının eksik olmadığı ateş çemberi coğrafyamızda güçlü, ayakta ve dimdik var olabilmiştir. Bunu yaparken de döneminin ilk ve en büyük atılımların yapmaktan geri durmamıştır. Önce egemenliğin kayıtsız ve şartsız milletin olduğunu ilan ederek milli iradeyi milletimize teslim etmiştir. Ardından 1924’te halifeliği kaldırmış, Tevhidi Tedrisat Kanunu, medeni kanun düzenlemeleri ile laik sistemin altyapısını oluşturmuştur. Daha sonra da Laiklik ilkesi 1937 yılında Anayasanın 2. maddesine dahil edilerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel nitelikleri olarak belirtilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin laik olduğunun Anayasa'ya girmesi ile çağdaş bir ulus yaratmanın ve devletin laikleşmesinin ayrılmaz temelleri atılmıştır. Kurtuluş mücadelemiz sonrası yeni devlet, yeni toplum ve yeni birey yaratılmış, akıl ve bilimin öncülüğünde çağdaş uygarlık seviyesine erişilmesi hedeflenmiştir.

Böylesine büyük bir dönüşüm, eski köhne yapının ayakları altından kaydığını gören çağdışı kafaları karşı devrim saflarında harekete itmiştir. Cumhuriyet devrimlerine, birey hukukuna uluslaşmaya ayak direyen kesimlerboş durmamışlar, devrimlere karşı zaman zaman terör, tedhiş ve isyan hareketlerine girişmişleridir. Aydınlık yerine karanlığı, millet olma yerine ümmet olmayı, çağdaş olma yerine bağnazlığı savunanlar buldukları fırsatlarda insanlarımızın inançlarını, kutsal dinimizi istismar etme pahasına hareket etmekten geri durmamışlardır.

Çok gerilere gitmeye gerek yok. Yakın tarihimizde insanlık tarihine kara bir leke olarak geçen acı olaylar laikliğin neden bu kadar hassas olduğunu bizlere net olarak göstermektedir. Maraş ve Çorum olaylarında yaşananlar, Sivas’ta diri diri yakılan aydınlarımız laikliğin bizler için neden bu kadar hassas olduğunu göstermektedir.

AKP iktidarlarında da halkımız bir yandan etnik köken, bir yandan mezhep ve inanç farklılıkları üzerine yapılan siyasetle, her geçen gün birbirinden ayrıştırılmış, üniter ve laik devlet yapımızın ne denli hassas bir konu bir kere daha ortaya çıkmıştır. Yurttaşlık haklarımız, en başta laik hukuk ve sosyal devlet sistemi kıyısından köşesinden tırtıklanmış, hak arama ortamı siyasal iktidarın keyfiliğine bağlanmıştır.

Bugün eğitim ve öğretimde, bilimsel çalışmalarda, kadının toplumsal yaşamdaki yeri ve hak ettiği değer de iktidarın laikliğe verdiği önemi ortaya koymaktadır. Başından Milli’si giden Eğitim Bakanlığı, paralı ve kutsal din değerlerine de zarar veren gayrı milli eğitim politikaları ile yarınlarımızı gözden çıkarmıştır.Okullarda eğitim öğretim düzeni değiştirilmekte, müfredat değişikliğinden, ilkokulda kızların örtünmesine, kızlı erkekli karma sistemden ayrı sisteme doğru gidilmektedir. Diğer yandan işyerlerinde ibadet yeri açılmakta, mesai saatleri ibadet saatlerine göre düzenlenmektedir. Dinsel, mezhepsel topluluklara statü verilmesi üzerinden devleti ulusal değil milliyet ve cemaatler birleşenine götürecek ayrıştırıcı politikaları yürütülmektedir. Devletin yapmakla yükümlü olduğu; örneğin ilköğretim çağındaki çocukların barınma gereksinimlerinin cemaatlerce verilmesi, Karaman’da yaşanan iğrenç olaylara da davetiye çıkarmaktadır. AKP iktidarının 14 yıllık politika ve uygulamalarıtoplumu etnik ve mezhep temelli ayrıştırmaya,  kutuplaştırmaya, laik devlet sistemimizin zarar görmesine neden olmaktadır. 

Bunun için laiklik,eşit yurttaş olarak yaşayabilmemizin, temel hak ve özgürlüklerimizin her bir yurttaşımız için vazgeçilmez olması nedeniyle hepimiz için hassastır. Bizler laikliğe, Cumhuriyetimizin ya da Atatürk devrimlerinin bir kazanımının da ötesinde;devlet ve toplumyaşamımızın ayrılmaz bir parçası, ulusumunuz ve ülkemizin güvencesi olarak sahip çıkıyoruz ve savunuyoruz. Bunun içindir ki Anayasa’da, değiştirilemez maddeler arasında yer alan, yukarıda açıklamaya çalıştığım konuların özeti ile “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” Maddesini milletimiz ve ülkemiz için vazgeçilemez ve değiştirilemez olduğuna inanıyoruz.

İz Dergi: TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın “Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır. Dindar bir anayasa olmalı” çıkışı tartışmaları yeniden tetikledi. Milli Türk Talebe Birliği’nden bu yana benzer görüşleri olduğu bilinen Kahraman’ın bu döneme ‘denk getirdiği’açıklamalarını nasıl okuyorsunuz? Kendilerince önemli bir eşik atlanmış olması mı bu açıklamaların sebebi?

Kamil Okyay Sındır: Laiklik ilkesini kaldırmak milli iradeyi, temel hak ve özgürlükleri, demokrasiyi yok etmek demektir. Meclis başkanı İsmail Kahraman’nın “Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır. Dindar bir anayasa olmalı” sözleri çok talihsiz olmuştur. İsmail Kahraman, işgal ettiği o makamda iken yine meclis başkanı sıfatıyla davet edildiği bir toplantıda, meclisin sözcüsü olarak konuştuğu bir ortamda laikliği ayaklar altına almıştır. Laikliğe dil uzatanların yasa karşısında hesap vermesi gerekiyor. Mecliste Anayasa’ya bağlı kalacağına namus sözü vermiş olmasına rağmen laiklik kavramının çıkartılması esasen artık meclis başkanın makamına yakışmadığına, makamını kendi rızasıyla terk etmesinin bir göstergesidir. Türkiye demokratik bir hukuk devletidir. Bunun gereği de yapılacaktır.  

Sayın Meclis Başkanının sözleri öylesine söyledi ya da basit ifadelerle geçiştirilecek değildir. Tam da bu iktidarın yıllardır yapmakta olduğu toplumun ortak paydalardan uzaklaştıran, din ve köken referanslarının öne çıkarıldığı siyasal iklimde söylenmesi manidardır. Ayrıca konunun Yeni Anaya konuşmaları sırasında söylenmesi çok daha manidardır. Bu iktidar Türkiye Cumhuriyet’inin temellerini sarsmaya, kendi siyasal ajandalarını uygulamaya koymaya koyduğunu 14 yıllık icraatlarında görüldü.

Ancak Türk halkı bu cumhuriyeti ve devrimleri yolda bulmadı. Cumhuriyetin ve laik demokratik devrimlerin faziletini yaşayan milletimiz, geleceğini karatacak, karanlıklara götürecek hiçbir girişime geçit vermeyecektir. En başta da CHP var oldukça hiçbir karşı devrim hareketi başarıya ulaşamayacaktır. CHP halkımızla birlikte her türlü bağnaz girişime, karşı devrim hareketlerine ödünsüz mücadele edeceğiz.

İz Dergi: Mevzu bahis laiklik olduğunda akla ilk gelen şehirlerden biri İzmir. Yine son gelişmelere laiklik zinciri ile refleks gösterildi. İzmir’in laikliğe dair duruşunu ve nedenini nasıl yorumluyorsunuz? Bu duruş, ülke sathına nasıl bir renkle yaygınlaştırılmalı?

Kamil Okyay Sındır: İzmir tarihin en eski ve önemli yerleşim yerlerinden birisidir. Tarih boyunca, her alanda önemli bir şehir olmuştur İzmir. Osmanlıda da çok önemli bir şehirdi. Ama Cumhuriyet Türkiye’si için ayrı bir önemi olmuştur İzmir’imizin. Kurtuluş Savaşının, Samsun’da atılan ilk adımın Dokuz Eylül’de zaferle taçlandığı yerdir İzmir. Dokuz eylül, elbette İzmir'le ilgili bir şifre. Dokuz eylül, egemenliğin millete ait olduğu, bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin dönüm noktasıdır.

İzmir’imizin o günlerden gelen tarihi misyonu vardır. İzmir dimdik ayaktaysa umut var demektir. İzmir laik demokratik cumhuriyetin koruyucusu ve yılmaz savunucusu olarak dimdik ayakta durmaktadır. Bugün de İzmir, insanlarımızın arasındaki inanç, mezhep, etnik köken, soy sop, aşiret, farklılıklarının millet içinde harmanlandığı, Atatürk devrimlerinin özümsendiği, yurttaş bilincinin içselleştirildiği bir şehirdir. Hoşgörünün, barışın egemen olduğu bir yerdir. Herkesin dinini özgürce yaşadığı, ibadetinin gereğini yerine getirdiği özgür bir şehirdir.

Anadolu’nun mayasında da bu vardır aslında. Bizim topraklarımız medeniyetler kuran, göçler alan, bin bir çeşit kültürün harmanlandığı, kimsenin kimseyi diline, dinine, rengine göre değerlendirmediği kadim topraklardır. Kimse kimsenin inancına müdahale etmemiştir. Kimse kimsenin kökenini suçlama konusu yapmamış, kendi kökenini bir başkasına üstünlük için kullanmamıştır. İzmir de bu geleneği en güzel şekilde sürdürmekte Türk milletinin bütün birleşenleri olarak, hepsi bir arada kardeşçe yaşamaktadır. Hepsi beraber, hepsi eşit, hepsi kardeşçe ve Türkiye Cumhuriyeti’nin birinci sınıf vatandaşı… Bu siyasal ve kültürel ikilimi tüm Türkiye’ye hakim kılmak yarınlarımıza daha güveli ve umutlu bakmamızı sağlayacaktır.

İz Dergi: Alevi yurttaşların zorunlu din derslerinin kaldırılması ve Cemevlerine yasal statü talebi doğrultusunda yaptıkları kampanyalar konunun bir diğer dinamiği. Son günlerde tribünlerden yansıyan laiklik sloganları ışığında, laiklik mücadelesinin yelpazesi ne kadar kapsayıcı olmalı?

Kamil Okyay Sındır: Din derslerinin zorunlu olarak okutulması, pratikte çok kültürlü, farklı inanç kökeninden gelen insanlarımız için birçok sıkıntıyı beraberinde getirdiği ortada. Konu laik sistem içerisinde bakıldığında da ayrı bir tartışma konusu yaratmaktadır.

Biz CHP olarak geçtiğimiz seçim bildirgemizde halkımızla da paylaştık ve dedik ki; zorunlu din dersleri çoğulcu bir içeriğe kavuşturularak seçmeli olarak verilmelidir. Çünkü biz din, mezhep ve inanç farkı gözetmeksizin tüm vatandaşlarımızın inanç ve ibadet özgürlüğünün güvence altına alınmasını savunuyoruz. Bu çerçevede de cem evlerini diğer ibadethaneler gibi yasal statüye kavuşturulmasının gerekliliğine inanıyoruz.

Son günlerde laiklik konusunda gösterilen hassasiyet milletimizin konuyu sahiplendiğini ve duyarlı olduğunu göstermektedir. Bu hassasiyet sadece laiklik ile sınırlı bir tepki de değildir. İktidarın anti demokratik uygulamaları, başkanlık sistemi girişimleri, yargıının tarafsızlığını yitirmesi, basının susturulması, düşünce ve ifade özgürlüğünün engellenmesine karşı bir tepki de var. İstismar edilen çocuklar, şiddete maruz kadınlar, terör ve şiddetin yanında ekonomik sıkıntılar da vatandaşlarımızın tepkilerini görülür kılmaktadır.

İz Dergi: Laiklik talebi sadece ‘kıyıların’ talebi mi sizce? Laiklik talebinin öne çıkarılması mevcut siyasi dengeler içerisinde halkı böler mi? Cumhuriyet Halk Partisi üyesi olmayan, ya da hiç CHP’ye oy vermemiş olan yurttaşlara bir çağrınız var mı?

 

Kamil Okyay Sındır: Laiklik Atatürk ilkelerinden bir tanesi ve tüm Türkiye’nin ortak değeridir. Laiklik sadece kıyıların, doğunun batının ya da kuzeyin güneyin değil tüm memleketin ortak paydasıdır. Bizi biz yapan değerlerin, birlikte yaşamamızın harcıdır. Bu nedenle laikliği coğrafi ifadelerle açıklamak, buna göre gereklilik göstermek doğru değildir. 784 bin km alanı olan memleket sathının her köşesi için ekmek ve su kadar elzem bir gerekliliktir. Laiklik, halkımızın siyasi bir bilinç ve siyasi bir dayanışma ile farklı kökenden insanlarımızın millet çatısı altında kardeşçe yaşamalarının güvencesidir.

Ülkemiz farklı kültür ve inanç gruplarının huzur içerisinde yaşadığı, herkesin kendisini birinci sınıf yurttaş olarak gördüğü bir ülkedir. Biz onun için AKP’ye ısrarla sesleniyoruz ve diyoruz ki; Cumhuriyetimizin kuruluş ayarları ile oynamayın. CHP’li olsun ya da olmasın, CHP’ye oy versin ya da vermesin tüm yurttaşlarımızın huzur ve güven içinde yaşaması laik ve demokratik değerler ile mümkün olacaktır. Buradan laikliği koruyalım diğerleri önemli değil anlamı çıkarılamaz. Hukuk devleti de yargı bağımsızlığı da üniter devlet de parlamenter demokrasimiz de bağımsız Türkiye Cumhuriyetimizin vazgeçilmezleridir. Bunlar aynı zamanda evrensel demokrasi değerleridir. Bu anlamda Laiklik halkı bölmek bir yana insanları eşit yurttaşlık ve kardeşlik duygularında birbirine daha sıkı bağlar, toplumsal dayanışmayı güçlendirir.

Millet olmamızın, ortak geleceğe yürümemizin en önemli koşullarında birisi laikliktir. Onun için laikliği her bir yurttaşımız için her karış toprağımız için vazgeçilmez bir ilke olarak sahip çıkıyoruz. Laiklik bizim için ulusal bütünlük ile iç barışın, çağdaşlık ile bilimselliğin temel taşıdır. Bu anlayışla, siyasetin dini istismar etmesine kesinlikle karşı çıkıyoruz. Ne dinin siyasallaştırılması, ne de siyasetin dinselleştirilmesini kabul etmiyoruz. Devletin din ve inançlar karşısında eşit mesafede olduğuna, devletin kişilerin etnik ve mezhep kökenine kör ve sağır olması gerektiğine inanıyoruz. Halkımızın da bu ortak paydada birlikte olmaya, konuya, partiler üstü anlayışla, Cumhuriyet ve devlet hassasiyeti ile sahip çıkmasını istiyoruz.

 

 

İZ DERGİ HAZİRAN SAYISI BAŞYAZI İÇİN TIKLAYIN

İZMİR'DEN YA DA ŞEHİR DIŞINDAN NASIL ABONE OLUNUR? TIKLAYIN

Editör: Haber Merkezi