Her gün, televizyon haberlerinde ve gazete manşetlerinde yeni bir istismar haberi, yaşamımızın bir parçası olarak olağanlaşıyor. İnsanlığa düşen görev; ya bunu kabullenerek insanlıktan çıkmak ya da istismarı ortadan kaldırmak için duyarlı vatandaşlar olarak birlikte hareket etmek!

Ahlak erozyonu başlayınca rehaveti uçuruma kadar sürükler. Vicdanlar yok olur. Duygu bağları kopar. İçlerindeki insan ölür. Duygusuz duyarsız, bencil vahşi bir yaratık olarak yaşam sürerler. İnsani yaşam bilinci çökmüş, zihin bulantısı içinde yaşam süren yaratıklar sadece içgüdüsel olarak ortaya çıkan bencil duygularını yaşarlar.

Bukalemun yaşamı sergileyerek; biçare, insani, babacan, anaç, hayırsever... Görünümleri ile salyalarını akıtarak istismar avına çıkarlar.
Nasıl ortaya çıkar?
Eğitim olarak gelişmeyen, dinsel, mezhepsel, yöresel, toplumsal istismar yöntemleri içinde damar bularak tutunarak oluşum sağlarlar. Asıl yemlendikleri, besleyici unsurları aracılığı ile yönlendirirler. Yönlendirme dizi, sinema, kitap, gazete manşetleri, köşe yazarları, televizyon programları… ile olur. Siyasi partiler veya örgütler aracılığı ile stratejileri belirlenir.
Neden önlenemez?

Uydusal merkez, yörüngeleri etrafında yaşayacakları bataklıklar inşa ederler. Bataklıkta yaşamaya meyilli ne kadar mahlûkat varsa burada beslenirler. İnsanlığa ulaşmak, bataklıklarına çekmek için din, mezhep, ulus, milliyet, cinsiyet, vatan, bayrak istismar edilir. Uydusal merkezi yapının, siyasal mühendisliği planlamasına göre karmaşa ve kargaşa ile gündem belirlerler.

Siyasi çevrelerin bir kısmı bataklıkları kurutacaklarını vaat ederler. Diğerleri, bataklıklardan daha fazla faydalanmayı ilan ederler. Bir başka siyasi yapı, bataklıklarda kimlerin yemleneceği konusunda yeni teoriler ortaya atarlar...

Tümü, bataklıkta yasayan haşeratlardan faydalanmaya devam ederler. Burada amaç bataklıkların kurutulması için asıl kazmanın vurulacağı merkezleri gizleyerek karşı siyasi söylemler geliştirmektir.
Asıl mesele burada. Bataklığa börtü böceği bu iki kesim taşıyarak varlıklarının sürdürmeleri için destek verirler. Siyasi varlıklarını her türden istismarlar ile sürdürürler.
Burada asıl olan: Can siper korudukları arka bahçe efendilerinin yaşam standartlarını yükseltmeleri, sermayelerini güçlendirmeleri, siyasi gücü ellerinde tutmalarıdır.
Arka bahçe mi?
Ekonomi, politik toplumsal mühendisliği yapan, sermayeyi ellerinde toplayan güç odaklarının yaşam alanlarıdır. Ulus, milliyet, din, mezhep… Savunması sorumluluğunu yoksul halkların sırtına yüklerler. Bataklıkta yaşamayı “kader, tanrı’nın lütfu, öbür dünyada iyi yaşamak için bu dünyada bedel ödeme’… söylemleri ile topluma kabullendirirler.

Yoksullar yaşamın her alanında istismar ediliyorlar.
Din istismarı
Ulus istismarı
Mezhep istismarı
Milliyet istismarı
Mevki istismarı
Makam istismarı
Çocuk istismarı
Kadın istismarı
Yönetim istismarı
Yönetici istismarı... Yapan sermayenin ta kendisidir. Küresel ve işbirlikçi yerli sermayelerin devletler yönetimleri aygıtlarıdır.

Bütün bunlara karşı insanlık onuru için yaşam sürenler, dirençli tutumlar sergiliyorlar. Bataklık yaşamını, kanlı hesaplaşmaların, kirli siyaseti, azgın sömürü ağlarını… Çeşitli mücadele yöntemleri ile açığa çıkarma mücadelesi veriyorlar. Küresel sermaye ve yerli işbirlikçilerin insanlıktan çıkarıp robotlaştırdıkları canlıları tekrar insani yaşama çekme çabası içindeler. İnsanları insanlıktan çıkaran aygıtları ele geçirerek insanca, yaşam istiyorlar. Arka bahçeye doğru yürüyorlar. Arka bahçenin canavarlaşmış sermaye güçleri yenilemez güç değil. Canavarların sermaye, siyasi, militarist güçleri insanlığın beyin ve beden oluşumlarını şekillendirerek oluşturdukları sermeye gücüdür.

Kan emicileri, istismarcıları güçsüzleştirme, arka bahçe efendiliğinden alıp ön kapıda bulunan çöp konteynerine atmak, beslendikleri bataklıkları kurutmayı hedeflemek ile gerçekleşir.

Hadi hayırlısı…