Umre' de çıkan kavga ile gazetelerde yeniden manşet olan İsmailağa tarikatini yakından inceleyelim. Bu incelemeyi yaparken, İsmailağa Tarikatı' nın Nakşibendilerin bir kolu olduğu gerçeğinden hareket etmek en doğrusu olacaktır. Öncelikle, Nakşibendilerin yapılanmasını ele alıp daha sonra İsmailağa tarikatı içindeki bölünmelere değinelim. İsmailağa tarikatı içindeki mücadaleye Nakşibendilerin ' derin ' kanadının ( Derin Sofular Cemaati ) müdahil olduğunu da göz önünde tutalım.

NAKŞİBENDİ TARİKATI

Nakşibendi tarikatının felsesi temelleri Hint-Türkistan mistizmi üzerine şekillenir. Barahmanizm ve Hinduzmin araplaştırılarak, islama adepte edilmeye çalışan hali olarak tariflemek doğruya yakın bir saptama olur.

Nakşibendi tarikatinin 11 ilkesi rahip Pantajili' nin Sutralarından alınmıştır.

1- Hûş der dem: Solunumu kontrol etmek (Gafletle solumamak)

2- Nazar ber kadem: Yürürken ayakların önüne bakmak.

3- Sefer der vatan: İnsanlıktan terfi etmeye ve melekleşmeye çalışmak.

4- Halvet der encümen: İnsanlar arasındayken dikkati onların üzerinde yoğunlaştırmamak

5- Yâd kerd: Zikre (Allah'ı anmaya) aralıksız devam etmek.

6- Bâz geşt: Zikirden sonra:

«Allahım! amacım yalnızca sensin, isteğim de sırf senin hoşnutluğundur.»  demek.

7- Nigâh dâşt: Kalbi vesveselerden korumak.

8-Yâd dâşt: Sözlerin soyut anlamlarından vazgeçip Allah'ın bizzat kendisine yönelmek.

9- Vukûf-i zamânî: İki, ya da üç saatte bir nefis ve vicdan muhasebesi yapmak.

10- Vukûf-i adedî: Zikri tek sayılar üzerinde durdurmak.

11- Vukûf-i kalbî: Kalbi, zikrin hem sözü, hem de anlamıyla meşgul bulundurmak.

Nakşibendilik, dünden bu güne gelnceye kadar, üç aşama geçirmiştir.

Birinci aşama, Yakub-I Çarkhî (Öl. 1447) ile başlar. Râbıtayı sırf bir kavram olarak telaffuz eden ilk kişidir

İkinci aşama, Tacuddîn bin Zekeriyya bin Sultan el-Hindî (Öl. 1642) ile başlar. Rabıtayı, «şeyhin şeklini zihinde canlandırma» olarak tanımlayan ilk kişi budur.

Üçüncü aşama ise Halid Bağdadî (1778-1826) ile başlar.

Nakşibendi Tarikatinin Türkiye örgütlenmesinin kolları:

1) Palulu Şeyh Said ve Cemaati; Bu şahıs, Ankara’da dönemin derin devleti tarafından organize edilen bir komplo senaryosunda, meselenin farkına varmadan adeta bir figüran olarak rol aldı ve 29 Haziran 1925 Pazartesi sabahı Diyarbakır’da idam edildi. Ondan sonra kendisini ve cemaatini Oğlu Ali Rıza temsil etti. Politikacılardan Abdulmelik Fırat ve Fuat Fırat bu şahsın torunları Olurlar. Erzurum, Bingöl, Elazığ interlandında Septioğulları adıyla tanınan ünlü bir sülaleden gelirler. Halen geniş bir tarikat muhitleri vardır. Bu muhiti mistik planda temsil eden Şeyh Muhammed Emin’dir.

2) Arvasiler: Bunlar Kürtleşmiş Arap kökenli, geniş bir Nakşibendi site ailesidir. Politikacı Kamran İnan’ın büyük babası Gaydalı Sıbgatullah Arvasi bu ailenin, Cumhuriyetten önceki temsilcisidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul’a gelip yerleşen Abdülhakim Arvasi, Hüseyin Hilmi Işık ve Necip Fazıl Kısakürek gibi iki becerikli kişiyi oldukça etkilemiş ve bu sayede büyük bir ün kazanmıştır.

3) Tağiler Ailesi: Bitlis’in Norşin ilçesinde kurulan ve 1800’lerin ortalarından beri çok kalabalık bir site olarak varlığını sürdüren bu aile, son yıllarda dağıldı. Bir ara Bitlis Milletvekili olarak meclise giren Muhittin Mutlu bu ailenin çocuğudur. Kürt kökenli Tağiler, oldukça gelenekçi bir Nakşibendi merkezi olarak faaliyetlerini sürdürdüler. Bu aile Arvasilerin temsilcileridir.

4) Küfreviler: Bu ailenin şeyh sıfatıyla son temsilcisi Kasım Kufralı ( ya da Küfrevî) idi. Bu şahıs Aslen Siirt’in Şirvan (Eski adıyla Kufra) ilçesinden Kürt kökenli Muhammed Küfrevî’nin torunudur. Şeyh Abdulbaki’nin oğludur. Demokrat Parti’den Ağrı Milletvekili orak Meclise girmiştir. Günümüzde hayatta değildir ve halefi yoktur.

5) Süleymancılar: Bunlar, Süleyman Hilmi Tunahan’ın bağlılarıdır. Yıllar önce İmam-Hatip okullarına karşı çetin bir savaş verdiler. Daha çok Kur’an ezberlettirme amacıyla örgütlendiklerini ön plana çıkararak esas faaliyetlerini örtülü şekilde sürdürmeye çalıştılar.

6) İskender Paşalılar: Bunlar, Mehmet Zahit Kotku’nun bağlılaıdır. İlk yıllarda Dağıstanlılar olarak yapılanan bu cemaat, daha sonraları karma bir liberal, muhafazakâr entelektüel çevreye dönüşmüştür. Son yıllarda bu şahsı ve cemaatini Mahmud Esad Coşan temsil etmiştir.

7) Darendeli Osman Hulusi’nin cemaati: Bu şeyh ve cemaati fazla ünlenmemiştir.

8) Ahıskalı Ali Haydar’ın cemaati: Son yıllarda bu şahsı ve cemaatini Mahmud Ustaosmanoğlu temsil etmiştir. Bu cemaatin merkezi, İstanbul’da Draman mevkiindeki İsmailağa Camiidir.

9) Şeyh Said Seyda el-Cezeri: Cizreli Şeh Sayda olarak ünlenen bu şahıs, Güneydoğu’da tanınan Zengân Kürt aşiretine mensuptur. Şu anda onu, İstanbul-Küçükyalı’da oturan oğlu Ömer Faruk temsil etmektedir. Güneydoğuda ve İstanbul’da bir miktar müritleri vardır.

10) İsmail Hakkı Ehramcıoğlu: Bu şahıs 1960’larda Sivas, Tokat ve Amasya havalisinde bir muhit kazanmıştı. Propagandistleri pek başarılı olamadıkları için, son yıllarda bu kişiye bağlı cemaat sönmeye yüz tutmuştur.

11) Zilanlılar: Bu aileyi, yakın geçmişe kadar Kasım Zeylan adında bir kişi temsil ediyordu. Diyarbakır civarında faaliyet gösteren bu şahıs Şeyh Halid-i Zili’nin torunudur. Bir ara İstanbulda’ Sankiyedim Camii eski imamı Mehmet Emin aracılığıyla bir muhit kazanmıştı. Kasım Zeylan öldükten sonra, kendisini oğlu Abdulkerim Zeylan temsil etti. Abdülkerim Zeylan, bir dönem milletveklliği de yaptı. İstanbul’daki temsilcisi, Mehmet Emin öldükten sonra Zeylanların buradaki cemaati sönmüştür.

12) Hazinoğulları: Bu aileyi, yakın geçmişte ölen, Muhammet Musa Kâzım temsil ediyordu. Bu şahıs, Arap kökenli Siirt’li Şeyh Muhammed el-Hazin el-Haşimî’nin torunu ve Milis Generali Şeyh Şerafeddin’in’in oğludur. Bu aileye bağlı cemaatin hemen tamamı Kürttür ve çok dağınıktır. Müritleri, daha çok Siirt Bitlis, Ankara, Bursa ve İstanbul’da bulunmaktadırlar. Aileyi ve cemaati bugün ciddi anlamda temsil eden biri yoktur.

13) Yahyalı Cemaati: Kayseri civarında faaliyet gösteren bu merkezi, Ramazan Dinç adında ilahiyatçı bir Nakşibendi şeyhi yönetmektedir. Bu cemaat fazla açılamamıştır.

14) Mahmut Sami Ramazanoğlu Cemaati: Bu merkezi, son yıllarda Musa Topbaş adında bir tüccar yönetiyordu. Merkezleri Erenköy’de olan bu cemaat daha çok ticaret erbabından oluşmaktadır.

15) Akfırat Cemaati: Tuzla'nın Akfırat Beldesi'nde faaliyet gösteren bu merkezin şeyhi, geçen yıl bir skandala konu olan Yaşar Yılmaz adında bir kişidir. Olay medyada geniş yankı uyandırmıştır.

16) Derin Sofular Cemaati: Fısıltı gazetesinde, Derin devletle işbirliği içinde olduğu ileri sürülen ve bu lakapla anılan cemaat, Ömer Öngüt adında bir kişi tarafından yönetilmektedir. Sakarya’da konuşlandırılan ve İstanbul’da Hakikat Neşriyat adı altında yayın yapan bu merkez, rejime muhalif olan Nakşibendiler karşı şiddetli bir savaş sürdürmektedir.

Nakşibendilerin Türkiye' deki temel kitabı:

Nakşibendi Tarikatının ilk kaynağı Raşahât Aynu’l-Hayat adlı kitaptır.  Kitabın yazarı Ali b. Hüseyn el-Vâiz el-Kâşifî el-Beyhaqıy’dir. (1462-1533) yılları arasında  Farsça kaleme alınmıştır. Kitapta, Nakşi rûhânile­rinin biyografilerine yer vermektedir. Raşahât, İzmir Kadısı, Trabzonlu Muhammed Ma'ruf b. Muhammed eş-Şerif el-Abbasî tarafından III. Sultan Murad zamanında (1585 yılında) Osmanlıca’ya çevrilmiş, Cumhuriyet dönemimde Nakşibendilerin ünlü şair ve yazarı Necip Fazıl Kısakürek tarafından sadeleştirilmiştir. Bu kitabın yaygın nüshaları, 1874 milâdî tarihinde İstanbul’da Sarıgez Taş matbaasında basılmıştır. Kitap Nakşibendilerin bir çeşit Kur’ânı sayılmaktadır.

İSMAİLAĞA CEMAATİ VE NAKŞİBENDİ TARİKATİ

Cemaatin adı, İstanbul' un Fatih ilçesinin Çarşamba semtindeki ismailağa Camisi' nden gelmektedir. Nakşibendi tarikatının 36. altın zincir halkası olan Mahmud Ustaosmanoğlu İsmailağa Camii’nin 1954-1996 yılları arasın da imamlığını yapmış emekli bir imam hatibdir. Cemaatin lideri Mahmud Ustaosmanoğlu’dur. Cemaat arasında “Efendi Hazretleri” veya “Mahmud Efendi” olarak bilinir. Cemaate göre, hicri 15. miladi ise 21. asrın müceddididir.

İSMAİLAĞA CEMAATİ' NDEKİ BÖLÜNME

Diğer cemaatlerden farklı olarak Nakşibendilerin değişik kolları, Türkiye' nin siyasal yaşamında, farklı partileri desteklemişlerdir. Hemen hemen tüm partilerin, değişik illerde, farklı kollar tarafından desteklendiği günler, siyaset bilimcilerinin ve gündemi yakın takip eden insanların bilgisi dahilindedir. Yakın döneme kadar, bu farklılar, cemaat içinde çatışmaya yol açmıyordu. Ülke siyasetindeki derin yarılma ortamı cemati de etkiledi. Asıl büyük bölünmenin Erdoğancılar ve karşıtları olarak şekillendiği görülmektedir.

FURKAN VAKFI

AKP nin Fettullah Gülen ile birlikte paralel devlet yönettiği dönemlerde, Cüppeli Ahmet Hoca ve tarftarları Gülen cemaatine karşı tavır almıştı. Saadettin Usataosmanoğlu nun başını çektiği Furkan Dergisi etrafı, Cübbeli' ye karşı sert muhalefet yapmaya başladı. AKP nin Gülen Cemaati ile birlikte çalıştığı dönemde Furkan grubu hükümetin desteğine sahipti. İsmailağa Cemaatinin Akşaçlılar grubunun yayın organı olan Gureba dergisinin de Cübbeli ye karşı bir tutum almış gibi gözükmesi, velihat prensin Saadettin Ustaosmanoğlu olduğunu işaret ediyordu.

Erdoğan ve AKP ile Gülen cemaatinin arasının açılması ve giderek artan çatışma ortamından Furkan Vakfı' nın etkilenmemesi mümkün değildi. Gülen Cemaatine yakın olduğu bilinen vakfın tüm faaliyetleri, iktifdarın baskısına maruz kalmaya başladı. Bir zamanların muktedirine dayanarak güç kazanan tarikat kolu, siyasi dengelerin değişmesiyle hedef haline gelmişti. Referandumda HAYIR oyu kullanacağını açıklayan gruba, en şiddetli saldırı, '' Kutlu Doğum Haftası '' etkinliğinde oldu. Polis copu ve Toma suyu ile dağıtılan gurup yerlerde sürüklendi.

MASUM BAYRAKTAR KİMDİR?

Fatih Medreseleri başkanı olarak bilinen Masum Bayraktar, vahdeti vücutçu olarak lanse edilerek İsmailağa Cemiyetinden uzaklaştırılmak istenen liderlerden birisidir.Yavuz Selim E. nin adı da kendisiyle birlikte anılır.Çukur Bostan Camisi , bu grup için önemli bir örgütlenme merkezi olmuştur. Sadece İstanbul' da 100 e yakın medresesi olduğu söylenir. İsmailağa Cemiyetindeki bir grup, Masum Bayraktar ve arkadaşlarının ihraç edildiklerini, İsmailağa tarikatı ile ilgilerinin kalmadığını ileri sürmektedir.

CÜBBELİ AHMET HOCA AYRILIĞIN NERESİNDE?

Cübbeli Ahmet Hoca, bir dönem, Gülen cemaatini karşısına aldığı için AKP nin baskısına maruz kalmıştı. Bu gün için şartlar değişti. Furkan vakfı' nın Gülen Cemaati ile aynı doğrultuda tavır alması, referandumda HAYIR çalışması yapması, iktidarın basısının bu vakıf üzerinde yoğunlaşmasına yol açtı. Artık, toplantıları polis baskınıyla dağıtılan, üzerlerine Toma ile su sıkılan, rakiplerinin saldırılarına açık bırakılan ,onlardı. Bir zamanlar, kadın ticareti suçlaması ile hapse atılan Cübbeli Ahmet Hoca ise, serbestliğe kavuşmanın rahatlığını yaşamaktadır.

Mahmut Usta Osmanoğlu, Marifet Derneği ve İsmailağa Derneği ile, Masum Bayraktar arasındaki çelişkiler 14 Kasım 2012 de Noter kanalı ile çekilen bir ihtarname ile netleşti. Masum Bayraktar grubunun Mahmut Usta Osmanoğlu ile ilşkisinin kalmadığı teyit edilmiş oldu.

Bu tarihten itibaren saflar netletmiştir. İsmailağa Cemaatinin ana akımı AKP iktidarına yakın dururken Masum Bayraktar Liderliğindeki Fatih Medreseleri kolu AKP ye karşıt olanlarla işbirliği içinde davranmaktadır. Cemaatin haylaz çocuğu Cübbeli Ahmet Hoca ise, kısmen rehabilite edilerek, kullanışlı bir hale getirilmiştir.

AKP nin, tüm karşıtlarını ezme politikasının, en sert haliyle yaşandığı bu günlerde, İsmailağa Cemaatinin Masum Bayraktar kolu, Umre ziyaretinde saldırıya uğramıştır. AKP ye yakın duran Mahmut Usta Osmanoğlu ekibi taraftarlarınca tasfiye edilmek istenen bu grubun dövülmesinin altında yatan gerçek budur. Siyasal ortam, şiddet kullanarak tasfiye etmeye uygun bir zemin yaratmıştır. İktidara yakın olmanın avantajları sonuna kadar kullanılmaktadır. AKP içindeki saflaşmalar ve çıkar ilişkileri tarikatleri de bölmektedir. Çok parçalı bir yapıya sahip olan Nakşibendilere dayanan İsmailağa cemaati, bu iç çatışmayı, kendi bünyesine alan ilk tarikattir.

Tufan Şişli