Evet, işgal altındayız! Başkaca açıklaması yok ülke durumunun. Yüzölçümünün yarısı kadar alanı madencilere ruhsatlandırılmış ülke… Kışın ormanları yakılan Karadeniz! Yok edilen tarım alanları, en verimli ovalar… Borulara hapsedilmiş akarsular…

Şehir içme suyuna olumsuz etkileri olacak altıncı filodan şirket, devlet yetkililerinin su numuneleri almalarına izin vermiyor. Mahkemeler ve kente sağlıklı içme suyu temin etmekle görevliler numune alabilecekleri alanlara giremiyorlar. Devlet egemenliği altındaki topraklara Kanadalı bir şirketçe sokulmuyorsa bu nedir?

Hemen ağaçlandırılma çalışmalarına başlanacak denilen yakılmış ormanlık alanlara derhal villalar yapılıyor. Hızla pazarlamaları da gerçekleştiriliyor; Arap ülkelerinde bol bol ilânlar, tanıtımlar…

Yaşamı savunanların kazandıkları davalara rağmen uygulanmayan yargı kararları! AİHM’de de kazanılsa fark etmiyor sonuç; madencilik, enerji yatırımları, yaşamı yok eden yatırımlar en fazla kâr getirecek yerlerde gerçekleştiriliyorlar. İlgili bakan da “ Uluslararası tahkimde bizi mahkûm ederler…” diyor. Yetmiyor, Turgutlu Çaldağ nikel madeni için de, “ İngiliz hükümetinin baskılarına karşı koyamayacaklarını…” söylüyor.

Yollar, kanallar, barajlar, köprüler, göletler hep yaşama karşı; yaşam yok edilirken sermaye büyütülüyor, işbirlikçiler de zenginleşerek iktidar destekçisi sermaye gurubunu oluşturuyorlar.

Kentler büyük ihanetlerle yok edildiler; kültürleri, kişilikleri, kimlikleri yok artık. Her kent birbirinin aynısı yapılarla karektersizleştirildiler… Yozlaşma tiksinti verici boyutları bile aştı! Hızla sermaye biriktirmeleri gerekiyordu başardılar, paylaşamadılar…

Şimdi ihanet ettikleri İstanbul’u tümden yok etmek için kanal açmak istiyorlar. Tam da o sırada bir gemi İstanbul Boğazı’nda kaza (!) yapıyor! Zarar ziyan ve çizik bile yok. Telsiz konuşmaları elde edilmiş; plânlı bir kaza olduğu anlaşılıyor konuşmalardan.

Amaç İstanbul’u, Boğazda oluşacak kazalardan mı korumak yoksa yeni yatırım alanları oluşturarak, İstanbul’a rağmen, yeni kazançlar mı elde etmek?

Ülkeyi pazarlamayı görev edinenlerin politikası sonucu geldiğimiz yer uluslararası sermayenin işgâli altında bir ülkedir!

O zaman yaşamı ve ülkeyi savunmak görevimizdir.