Tarih 1 Mayıs 1886, Şikago’da kentinde yüz binlerce işçinin 8 saatlik iş günü için; her türlü baskıya, provokasyona rağmen gerçekleştirdiği eylemler ve sonunda büyük bedeller ödeyerek kazandığı haklar, tüm dünyada bir fitili ateşledi.  Sanayi devriminin yaşandığı ülkelerde sendikalaşma gelişti,  tüm dünyada işçi sınıfı, örgütlü mücadelenin önemini gördü ve birçok ülkede 1 Mayıs ilk kez 1890’da "birlik, mücadele ve dayanışma günü" günü olarak kutlanmaya başlandı.

Ama Türkiye’de yasaktı!..

Sağ iktidarlar 1 Mayıs’larda, meydanlarda işçi kovaladı, sendikacı avına çıktı. 1977 yılı 1 Mayıs Taksim mitingi,  işçi sınıfının yükselen sesinden rahatsız olanların kanlı provokasyonu  ve bir katliam ile sonlandı!..

Türkiye, işçi sınıfının örgütlü hak mücadelesi için ağır bedel ödemiş ülkelerden biridir. Sendikalaşmanın önünü kesme gayretleri, iktidarların kendi sarı sendikalarını kurmalarına kadar vardı.

AKP, 2009 yılında 1 Mayıs’ı Emek ve Dayanışma günü adıyla resmi tatil ilan etti. Sanıldı ki AKP, o gün işe gitmeyen işçilerin meydanlarda özgürce toplanmalarına, hak arayışlarına, seslerine duyurmalarına katkı veriyordu!..

Oysa, bu da AKP’nin takiyelerinden biriydi. ‘Şirin görünme’ çabasının foyası çabuk döküldü. AKP işçinin değil, sadece kendi yarattığı yeni dönem müteahhitleri ve patronların yanındaydı. 1 Mayıs’larda Taksim yasaktı, kendi kontrolündeki sendikaların çapsız mitingleri işaret ediliyordu.  

1 Mayıs’ı ‘tatil’ ilan etmekle işçi dostu olunmuyordu!

Sadece şu virüs döneminde bile yaşananlar, AKP’nin işçi düşmanlığının kanıtı değil mi?.. İşsizlik fonu boşaltanlar, şu günlerde işsiz kalanlara ‘kısa çalışma ödeneği’ adı altında 1.168 TL vererek aile geçindirmesini bekliyor… Zaten işten çıkarmalar çığ gibi!

Türkiye’nin sorunu önce ‘işsizlik’! İşçi sınıfı kavramı, ‘işsiz sınıfı’ olarak güncellenebilir o kadar yani! AKP başarı hanesine bunu da yazabilir!  İşi olanın ‘şanslı’ sayıldığı, ‘asgari ücret’in neredeyse tek ücretlenme seçeneği olduğu Türkiye’de işçi sınıfının alması gereken daha çok yol var. Ama burada da öncelik, ülkeyi çok kötü yöneten,  AKP’nin iktidardan gitmesi.  Çare bu!...

Az test, az pozitif vaka, az ölüm..

Umut tacirleri yine kötülük peşinde… Az test, az vaka ve virüsten ölen sayısının az olması bu dönemin bir başka ‘başarısı’… Bu verilerle iktidar kanadı son günlerde ‘umut veren’ söylemlerle halkta bir rehavet havasının çok erken doğmasına yol açtı. Amaç belli, iyice tıkanan ekonomi çarklarını bir an önce döndürmenin alt yapısı bu.

Sokaklar bu hafta sanki salgın yokmuş gibi kalabalık. Bu tedbirsizlikle yaşanacak 2. dalga ilkinden daha kötü olabilir, uzmanlar sürekli uyarıyor.

O nedenle tedbirleri istedikleri kadar gevşetsinler, eşime dostuma hep söylediğim gibi bizler kendi korumamızı aynı sıkılıkla sürdürmek zorundayız. Kalabalıklardan uzakta, en az 1 yıl…