Geçtiğimiz günlerde, “İran’da 15 bin insan idam edilecek” haberleri yayınlandı. İran’ı yakından takip eden birçok isim haberi yalanladı. Ancak yalanlama, “bu kadar da olmaz” demekten çok bu bilginin gerçek olmadığı yönünde. Aksi takdirde gözü dönmüş rejimin böylesi katliamlara imza atabileceğinden kimsenin şüphesi yok. 

28 Eylül’de “İranlı sanatçıların gözünden: İran’da neler oluyor?” başlığıyla*, İranlı sanatçıların değerlendirmelerini aktarmıştık. İdam ve infaz haberleri gündeme gelince İran’daki gelişmeleri yeniden değerlendirme ihtiyacı hissettik. Çok değerli İranlı heykeltraş dostum ve müzisyen arkadaşımızla (isimlerini rejimin tehditleri nedeniyle yazamıyorum) bir önceki değerlendirmelerini, güncel gelişmelerle yeniden tartışarak okuyucuyla buluşturmanın isabetli olacağını düşündük. Elbette aşağıda yapılan tespitler çok dar bir çevrenin görüşleri ile sınırlı. Amacımız İran’da yaşanan eylemlerin farkı bakış açıları ile buluşması ve zenginleşmesidir. 

İran’ın güncel durumu için yapılan bazı tespitlerin ülkemizle de bazı benzerlikler taşıması okuyucuların gözünden kaçmayacaktır. İran halkının verdiği mücadeleyi algılamak ve anlamlandırmak amacıyla bir grup İranlı sanatçının fikirlerini notlar biçiminde sizlerle paylaşıyoruz. 

İRAN'DA SON DURUM NE? 

**Eylemler ilk günler kadar coşkulu değil ancak farklı lokasyonlarda devam ediyor. En dinamik kesimini hala kadınlar ve gençler oluşturuyor. Dönem dönem işçiler eylemlere katılsa da genel grev tam anlamıyla yaşanmadı. Özellikle petrol işkolunda çalışan işçilere, mevcut eylemlere katılmaması için “rüşvet” denilebilecek zamlar, ek ödemeler yapılıyor. İran devleti petrol işçilerinin eylemlere katılmaması için elinden geleni yapıyor. İran ekonomisini yakından takip edenler bilir ki pazar ekonomisi en az petrol geliri kadar büyük bir etkiye sahip. Özellikle pazar ve petrol işçilerinin başını çekeceği bir genel grev olursa o zaman iktidar daha zora düşecektir. Bu durumun farkında olan İran rejimi, “gençler” dışında kalan kesimlerin eylemlerinin özellikle görülmemesi üzere bir tavır sergileyerek, bunlar “üç beş genç”in propagandasıdır deyip geçiştiriyor ancak arka planda genel grevin zor ancak çok da uzak bir ihtimal olmadığı düşüncesi gerçeği yatıyor. 

**Gençlik mücadelesinin ana dinamiğini oluşturan, sürekliliğini sağlayanların üniversite öğrencileri olduğu söyleniyor. Rejim ve kolluk güçlerinden kendisini korumanın da bir yolu olan üniversite işgalleri, üniversitelerde farklı eylem biçimleriyle devam ediyor. Rejime karşı radikal ve cesur açıklamaların gerçekleştiği bu günlerde 600’e yakın akademisyenin imza topladığı ifade ediliyor. İş kaygısı gibi kaygıların bugün için geçerli olmadığı, gecesi ve gündüzüyle 43 yıldır baskı altında tutulan üniversitelerin, gerici uygulamalara dönüşünün zor olacağı düşünülüyor. Öğrenci inisiyatiflerinin, akademisyenlerin ortak eylemlilikleri “nasıl bir birlik?”, “nasıl devam edeceğiz?” sorularına cevap bulmaya yönelik olduğu ifade ediliyor. Türkiye’de isabetli bir tanım olmasa da “Z kuşağının” özelliklerinin, İran’da ortaokul öğrencilerinde kendisini gösterdiğini ifade ediliyor.  

**300’den fazla insanın öldürüldüğü söylenen eylemlerde tutuklama, kayıp sayısı oldukça fazla. Bölgesel mücadele biçimlerine göre müdahaleler değişebiliyor. Bazı bölgelerde cop, biber gazı kullanılırken bazı bölgelerde doğrudan kafaya isabet edilecek biçimde ateş ediliyor. Eylemciler arasında yer alan çocuk ölümünün de 40’a yakın olduğu düşünülüyor. Müdahaleler öylesine acımasız ki sokak ortasında infazlar yaşanıyor. Yaralı eylemcileri taşıyan ambulanslar doğrudan karakollara götürülebiliyor. İnsanlar tüm kurumlara şüphe ile bakıyor. Bazı bölgelerde doktorlar gönüllü olarak evlerde tedavi için dayanışma ağı kurmuş durumda. 

**Örgütlü hareketin eksikliği herkes tarafından fark ediliyor. Eğer olası büyük müdahaleler olmasa yaşanan toplumsal hareketin bağrından yeni partilerin ortaya çıkacağı düşünülüyor. Partilerin bir kısmının şahın çocuklarına dayanmak üzere şaha geri dönüş rotası içerisinde olacağı, bir kısmının da yeni arayış ile daha demokratik ilkeler etrafında oluşacağı ifade ediliyor. 

**Türkiye’deki gezi eylemlerinde, örgütlülüğü yeren yaklaşım İran’da da “Her yerde yaygın eylemler olması herkesin kendisinin inisiyatif kullanmasına, rejim tarafında kontrol edilememesine neden oluyor” biçiminde kendisini gösteriyor. Sosyalist partiler olsa da bu hareketi göğüsleyemesek kadar küçük olduğu düşünülüyor. Yaşanan toplumsal hareketin uzun soluklu ve dönemsel eylemlere dönüşeceğini düşünenler de var sönümleneceğini düşünenler de… 

İran rejiminin halk eylemleri için kullandığı, “dış güçler”, “İsrail, ABD ajanları” gibi propaganda dilinin halk tarafında kabul görmediği ifade edilirken, esas dış müdahalenin İran’ın etrafına konuşlanmış ülkelerden, İran rejimine destek için geldiği ifade ediliyor. İran halkının olası tüm kazanımlarının, bölgede toplumsal fay hatlarını derinden sarsacağını düşünen Ortadoğu ülkeleri bir an önce eylemlerin sönümlenmesi için çaba gösteriyor. İran rejimiyle görünürde anlaşamayan ülkeler bile rejim yıkılacaksa da bunun halk devrimiyle gerçekleşmemesi için çaba sarf ediyor. 

**Tüm dünyada sosyal medyada İran halkı için yapılan dayanışma eylemleri oldukça değerli görülürken, İran halkının hiçbir ülkeden beklentisi olmadığı ifade ediliyor. Özellikle İran rejiminden kaçan yazar, mühendis, sanatçı, doktor vb. kesimlerin yurt dışında örgütlediği eylemlerin önemine vurgu yapılırken, bu aydın kesimin İran’da yaşayan aileleri ile tehdit edilmesine dikkat çekiliyor. Yüksek takipçili bazı İranlıların rejimden tarafa görülür bir şekilde dilini değiştirmesinin gerisinde bu tehditler olduğu düşünülüyor. 

**Gelişen halk eylemlerine karşı rejim güçleri de mitingler düzenliyor. Kebapların dağıtıldığı, rüşvetlerin verildiği iktidar rejimlerine destek eylemlerinin her geçen gün azaldığı görülüyor. Bugüne kadar yapılan 5 büyük eylemin daralarak son bulacağı öngörülüyor. Rejim destekçileri ile eylem yapan halk arasında çatışma olanaklarının bu nedenle her geçen zayıfladığı düşünülürken, rüşvetin yaygınlaşacağı ifade ediliyor. Eylemcilerin rejim destekleyen çevreleri kazanmak için çaba içerisinde olması gerektiği vurgulanıyor. 

**Şah rejiminin kalıntısı ve şahın oğullarının bir kliği olduğu söylenen ikinci ordunun eylemlere destek vereceği bu minvalde doğru zamanı beklediğini ancak şimdilik sessizliğini koruduğunu düşünenlerin de sayısının küçümsenmeyecek kadar çok olduğu ifade ediliyor. Yaşanabilecek büyük çaplı infazlar ve idamlarda bu güçlerin halk ile birleşeceğine inanılıyor. Bunun boş bir beklenti olacağı özellikle birçok aydın tarafından dillendirildiği ifade ediliyor. Şahın yine yeniden halka ihaneti kaçınılmaz görünüyor. 

**Reformların önemli olduğu düşünülürken, İngiltere işçi hareketinin bir döneminde afişlerde kullandığı, “reformes chloreforme” (reform uyuşturur) sloganına da dikkat çekildiği söyleniyor. “Rejimin devam etmesindense, reformlar da yeterli” diyenlerin sayısı azımsanmayacak düzeyde. Rejimin, ortadan kalkması için yeterli öfkenin olduğu ancak halkın reformlara gücünün yeteceği duygusunun daha hâkim olduğu ifade ediliyor. 

**Kadınların öncülüğünde başlayan ve devam eden İran toplumsal hareketi, gündelik yaşantıda belli başlı kazanımlar ile kendisini gösteriyor. Ancak bunların kalıcı kazanımlar olması önümüzdeki günlerde verilen mücadele biçimlerine göre değişiklik gösterecek. 

DEVAM EDECEK… 

 *https://www.izgazete.net/iranli-sanatcilarin-gozunden-iran-da-neler-oluyor-makale,3790.html