Her çağın bulunduğu memnuniyetsizlik, ona geçmişten gelen bir hasreti bağışlar. İnsanın ilginç tutumlarından biri de geçmişi anımsama yöntemidir. Geçmişi en kötüsüyle, en iyisiyle özleriz. Yad ederiz. Bu günün yalnızlık çukuruna, düşmekten kurtuluş zor gibi. Umberto Eco’nun tarihe bakmakla ilgili haklı bir duruşu var. Ona göre; bugünün düşünme biçimiyle geçmişi değerlendiremeyiz. Dönemin koşullarına derinleşebilir isek olası manipülasyonları bertaraf edebiliriz.

Orta çağın özlemini ve koşullarını yeniden inşa etme çabasını dayatmak anlaşılmaz bir durum. Buradan, bu duygu ile hareket etmenin alternatif oluşlarını göz ardı edemeyiz. Yine de böyle bir geriye dönme şansımız olsa hangi noktasından fantezi kuracağımızın hesabını tutalım. Tarih 1437’den başlasın. Cennino Cennini’nin (genellikle Ustanın Elkitabı başlığıyla tercüme edilen ama aslında Sanat kitabı anlamına gelen) ait bir kaynak var elimizde. Cennini, yaşadığı kültürün ve kendisinin, sanata ve sanatçılara yönelik tutumunu açığa vuran açıklamalarla başlar kitabına. Kitap manevi algıları merkeze alarak seslenmeyi birinci bölümde hemen dile getirir. Bizim coğrafyamızda çok iyi bilinen Âdem ve Havva’nın kovulmasına girmeyeceğim. Ancak Tanrının dilinden verilen cezanın içeriği değerli.

…Ve onlara şöyle dedi: ’Buyruğuma karşı geldiğin için(…) Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın(…) Ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın’ Böylece Âdem toprağı bellemeye, Havva da iplik eğirmeye başladı. Erkek birbirinden farklı birçok faydalı işle iştigal etti; bunların bazısı daha kuramsaldı ve bu hala da böyle; birbirine eşit değildi, ama kuram en değerli şey olarak görüldü. Buna sıkıca sarılan erkek, el maharetiyle ilintili olan şeyin temelini gerektiren bir işe de kalkıştı. Resim diye bilinen uğraşı buldu. İnsanın hayal gücünü ve el becerisini gerektiren bir uğraştı resim. Bu nedenle, şiirle birlikte zirveye oturtulan kuramın hemen yanına yükselmeyi hak eder.

Cennini’nin metni, orta çağın sonlarında sanatçının (insanın) kendine bakışını fazlasıyla açıklıyor. Minber üstünde kılıç ile yaratılan özleme alternatif olabilir mi?

Niçin kendimizi sınırlıyoruz, bilmiyorum. Neden hep bir Osmanlı özlemi anlayamıyorum. Neden bir Selçuklu özlemi söz konusu değil? Başka iradeler kurulmadı mı? Sınırlara inat daha gerileri özleyelim. 64 bin 800 yıl öncesine Neandertallerin mağara olanaklarına göz atalım. Hangimiz başarısız bir avdan sonra duvarlarını süslemek için bahane üretiyor. Gününün bir bölümünü değerlendirebilecek hazırlığı, hangimiz bugünde bulabiliyor? Maria boyasını hazırlıyor. Mağaranın orta bölümünde derinlikli bir hesabı var. Varlığını anlamak için matbaadan şimdilik çok uzakta.  İradesi ile yüzeye ilk izlerini bırakıyor. Eminim onun için gerçekçi bir ilerleme. Gerilere dönemeyeceğimiz gerçeğini kabul edelim. Zamanın hakiki ihtiyaçlarını görmek için kimse kimsenin vaktini çalmaya hakkı yok. En değerli sermayenizi (zaman) doğru kullanmanız dileklerimle.

(Vernon Hyde Minor “Sanat Tarihinin Tarihi”, Koç Üniversitesi Yayınları 2013 - Cennini ile ilgili bilgiler için alıntılar yapılmıştır.)