Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) encümen toplantısı sonrasında hakkında siyasi yasak istenen davaya ilişkin konuşan TBB ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Davanın son birkaç haftadır yoğun şekilde kamuoyuna yansımasının birkaç yönü var. Bu dava toplumu rahatsız ediyor, böyle bir dava olmaz. İki kere iki dört. İki kere ikiyi beş yapmaya gayret etmenin bir anlamı yok. Birinci derecede mahkemede nelerin döndüğünü, trajikomik bir biçimde hep beraber izledik, yaşadık. Yargının siyaset mecrası tarafından, bugünkü siyaseti yöneten insanlar tarafından bir silah gibi kullanıldığını düşünenlerdenim. Siyaset böyle işletilemez. Temennim o dur ki, bu yargının bu şekilde manipule edilmesine istinaf son verir. İstinaf, hukukun üstünlüğünü bize yaşatır" dedi.
TBB encümen toplantısı, TBB ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun başkanlığında Ankara'da TBB Genel Merkezi’nde yapıldı. Toplantıda, bütçe ve stratejik planların yönetime sunulması konuları görüşüldü.
''Encümen üyeleri basına bir bülten hazırlıyor’’
İmamoğlu, 15-20 Ekim tarihinde encümen toplantısını yapacaklarını belirterek, ''Türkiye Belediyeler Birliği encümeni üyesi belediye başkanı dostlarımız, bu yargı süreciyle ilgili süren ortamdan ve belirsizlikten ve özellikle yargılama biçimi ve yargılama konusunun da toplumu rahatsız ettiğinden, kendi yörelerinde, beldelerinde yönetici oldukları ortamlarda, bunun vatandaşları da rahatsız ettiğini ifade ederek, benim şahsımın dışında Belediyeler Birliği encümen üyeleri olarak basına bir bülten hazırlıyorlar. Bu bülteni basına encümen üyeleri olarak geçecekler. Ben duyarlı tutum, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne sahip çıkan anlayışlarından dolayı da kıymetli belediye başkanlarımıza teşekkür ederim'' diye konuştu.
''İki kere ikiyi beş yapmaya gayret etmenin bir anlamı yok''
İmamoğlu kendisine yöneltilen, ''İstinafın önünde bir süredir dosyanız bekliyor. Yakın zamanda sonuçlanacağını düşünüyor musunuz? Bugün Ankara’dasınız, ev sahibi Mansur Yavaş ile bir görüşmenizin olması planlanıyor mu'' sorusuna şu yanıtı verdi:
“İstinaftaki dosyanın ya da dosyaların elbette ortalama görüşme zaman dilimi vardır fakat çok da belirgin olmaz. Ancak istinafta mevzu bahis olan bizim davanın ‘ahmak davası’ diye tariflenen biçimiyle ne zaman nasıl görüşüleceğini hukuki teamüller mi yoksa bir takım siyasi atmosferler mi belirliyor onu anlamakta zorluk çekiyorum. Dönem dönem bize de akan dedikodular, bu davanın konuşulacağı, tartışılacağı veya konuşulacağı duyumları söz konusu. Bu neredeyse haziran ayından beri yoğunlaşan bir biçimde kulağımıza geliyor. Dedikodu veya bilgi akışının tarifi net olmadıkça bizim de bunu kamuoyuyla paylaşmamız doğru değil. Anlamlı değil. Ancak, özellikle son bir kaç haftadır yoğun bir biçimde bunun kamuoyuna yansımasının, birkaç yönü var. Bir, toplumun vicdanını çok rahatsız ediyor. İki, böyle bir dava olmaz. İki kere iki dört. İki kere ikiyi beş yapmaya gayret etmenin bir anlamı yok.
''Aksi takdirde bu güvensiz ortam ve sıkıntı yaratır''
Birinci derecede mahkemede nelerin döndüğünü, trajikomik bir biçimde hep beraber izledik, yaşadık. Yargının siyaset mecrası tarafından bugünkü siyaseti yöneten insanlar tarafından bir silah gibi kullanıldığını düşünenlerdenim. Siyaset böyle işletilemez. Temennim o dur ki, bu yargının bu şekilde manipüle edilmesine istinaf son verir. İstinaf, su gibi hava gibi ihtiaç duyduğumuz hukukun üstünlüğünü bize yaşatır. Benim en büyük temennim yargıçlardan, hukuk temsilcilerinden, yargı temsilcilerinden ben büyük isteğim bu. İsterim ki o tarihi görevi yerine getirirler. Toplumu rahatlatırlar. Benim davamla beraber hukuktaki sorunlar çözülmeyecek ama en azından bir ışık görürüz. En azından deriz ki bazı düzelme emareleri var. Bunu dünyanın hiçbir yerinde, Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşlarının hiçbirisine böyle bir davanın varlığını anlatamazsınız. Böyle bir davanın varlığını, doğruluğunu anlatamazsınız. Bırakın ceza almayı, yargılanmayı bile anlatamazsınız. Memleketin esas meselelerini konuşabilme adına gerçekten ihtiyaç duyduğumuz yargının tesis edilmesidir. Yargıçların, karar vericilerin, hakimlerin, savcıların bu konuda tarihi görevlerini, omuzlarındaki büyük yükün karşılığını vermelerini, bırakın İBB Başkanı olmamı, yürekten bir vatandaş olarak, bir aile ferdi, baba olarak diliyorum ve ülkemin geleceği için istiyorum. Aksi takdirde bu güvensiz ortam ve sıkıntı yaratır. Bu kadar ekonomik sorunun tartışıldığı, dünyada yeniden bir güven sağlama konusunda büyük gayretlerin gösterildiğinin ifade edildiği ortamda, bundan daha büyük bir güven kaybı yaşayacağınız bir mesele yoktur.''
''Bu iş, Türkiye’nin hukuk ve demokrasi meselesidir''
''Kararın çıkması durumunda yol haritasınız belli mi’’ sorusuna ise İmamoğlu, şu yanıtı verdi:
''Şahsi olarak benim yol haritası açıklama meselem değil bu mesele. Bu mesele Türkiye’nin demokrasi ve hukuk meselesidir. Birçok hukuksuzluk ve sorunların olduğu bir ortamdayız. Onun için şahsileşmemesi ve tek başına Ekrem İmamoğlu meselesi üzerinden yorumlanmamasını da arzu ediyorum. Bu iş, Türkiye’nin hukuk ve demokrasi meselesidir. Partimizin de çalışmaları var. Birçok siyasi partiden de destek telefonları alıyorum. Farklı sivil toplumlarının da bize ulaştığı yazıları, destekleri söz konusu. Esas olan CHP’nin Sayın Genel Başkanımızın da isteği ile İstanbul’da toplanan bir heyet, mevcut yargı sürecini ve hukuki süreçleri öğrenmiştir. Bu hafta sonu tekrar bir araya gelinmesi noktasında bir karar var. Genel Başkanımız yurt dışından döner dönmez günü ve saati belirlenecektir.’’
''Bugün kısıtlı bir zamanda geldim’’
Öte yandan "Mansur Yavaş ile bugün görüşecek misiniz?" sorusuna da yanıt veren İmamoğlu, "Ben İstanbul’dan Ankara’ya 20 gelişim varsa, bunun 17-18’inde Mansur Bey’i ararım. Bazen makamına giderim, bazen bir yerde çay kahve içeriz. Bırak dostluğumuzu ve arkadaşlığımızı aynı zamanda mevkidaş ve aynı partide görev yapan iki insan olarak da önemserim. Ama bugün çok kısıtlı bir zamanda geldim. Alacağım olsun, bugün zamanımız kısıtlı" ifadelerini kullandı.