ODTÜ: Türkiye ve Orta Doğu ülkelerinin kalkınmalarına katkıda bulunmak, özellikle fen bilimleri ve sosyal bilimler alanlarında uzman yetiştirmek üzere 15 Kasım 1956 tarihinde ‘Orta Doğu İleri Teknoloji Enstitüsü’ adıyla eğitime başlamıştır.

Bu tanımın içinde geçen ‘kalkınma’ trajikomiktir ki, bugün ODTÜ’ye kayyum rektör atayan iktidar partisinin adında da geçmekte. Sanırım tezatlığımız tam da bu noktada başlıyor.

Soğuk Savaş sonrası dünyadaki gençlik hareketini başlatan sıcak bir kuşaktı 68 kuşağı. Türkiye de bu sıcak hareketin dışında kalmayacaktı elbette. Ankara Siyasal (Mülkiye) ve ODTÜ bu ateşin kıvılcımlarının başladığı üslerdi. ABD’nin Vietnam temsilcisi Robert Komer’in makam aracının yakılmasıyla Türkiye’nin 68 kuşağı dünyaya adını duyursa da DEVRİM yazısı ODTÜ’ye bu olaydan tam altı gün önce yazılmıştı. Hüseyin İnan, Mustafa Yalçıner, Taylan Özgür, Yusuf Aslan, Alpaslan Özdoğan ve Mete Ertekin yazmıştı. O gün bugündür Devrim stadında durur bu yazı. Çünkü, bu sadece bir yazı değildi. Dün, bugün ve yarın geçerliliği olan altı harften çok daha fazlasıydı.

‘Devrim’ yazısı, 70’ler, 80’ler, 90’lar dinlemeden tıpkı ülkenin yakın siyasi tarihi gibi yakılmalara, yıkılmalara, kireç beton dökülmelerine direndi. Hatta yazının üzerine talaş ve zift karıştırıp dökerek ateşe verilmesine rağmen Devrim daha çok kalıcı hale geldi. Tüm baskı, yasak, kışkırtma ve yıldırmalara inat, Devrim yazanların yolunda bugüne kadar başı dimdik ilerleyen ODTÜ’lü gençler gibi. Sanki genetik bir aktarımdı 68 kuşağından bugünkü gençliğe geçen. Genetik bir bağ gibi güçlü ve sağlamdı…

İnsan iletişimseldir. Bu sebepten sosyaldir ve sosyal olduğu için politiktir. Oysa günümüzde iletişim kelimesi bize sadece bir şeyin sanal ve teknolojik olduğunu hatırlatır. Düşünceler, idealler, sevgiler, inançlar ve ideolojiler sanal alemin sarmalına girdikçe yapaylaşır. Yaşam şeklimiz, hareketlerimiz, karakterimiz ile sözlerimizin birbirini tutmadığı kişi sayısı bu sanallıkta artarken, gerçek Devrim, gerçek emek, gerçek mücadele gölgede kalıyorken yine ODTÜ’lü gençler silkelemişti her birimizi.

Çünkü onlar gerçek. Asılarak veya kurşunla öldü sanılan isimlerin, her bir ODTÜ’lü genç ve gerçek devrimci bireylerle birlikte yaşamaya devam etmesi kadar gerçek.

Devrim yazısını silmek için her yolu denemiş olsalar bile Devrim’in silinmemesi gibi.

ODTÜ’nün içinden yol geçirmeye çalışsalar bile inandıkları yola başka yollar açamadıkları gibi.

Mezuniyet törenlerine kayyum rektör tarafından yasak konulsa bile pankartlarıyla, 36 bölümün tamamıyla ve orada olan olmayan milyonlarca desteği arkalarına alarak, hak ettikleri mezuniyet törenini kendi imkânlarıyla yaptıkları gibi.

Çünkü onlar gerçek. Tüm engellemelere rağmen, 68 kuşağı gibi bugünün yasaklarına aynı dik duruşla, sanal olmayan düşünceleriyle, korkmadan, kıvırmadan, yılmadan ODTÜ’nün kurulmasındaki amaç gibi bu ülkeyi kalkındırmak, kalıp direnmek ve daha ileriye taşımak için, her döneme, herkese ve her şeye rağmen ille de ODTÜ ille de DEVRİM diyecek kadar gerçekler…