Merkezi hükümet en kötü günlerini yaşıyor. Berbat giden ekonomi, kavgasız, küfürsüz geçmeyen iç ve dış politika günleri, pandemi derken bir de bunların üzerine gelen doğal afetler… Ve bu doğal afetler öncesi ve sonrası yapılanlar üzerine iyiden iyiye köşeye sıkışmış durumdalar.

Gün be gün her şeyi yasaklayan AKP, bu kez de işi gücü bıraktı İzmirlinin dayanışmasını da yasaklamaya kalkıyor. Yani halkının dayanışmasını engellemeye çalışan bir iktidar ile karşı karşıyayız. Depremzedelerin yaşadığı çadırların yakınlarında sivil toplum kuruluşlarının yer alması yasaklandı. Sadece AFAD, Kızılay ve İzmir Büyükşehir Belediyesi alanda olabilecek dendi. Muhtemelen büyükşehir belediyesi de olmasın diyeceklerdi de kanımca bu kadarına da cesaret edemediler.

Bu sebepten Cuma akşamı güvenlik güçleri ile dayanışma amacı güden gönüllüler arasında tartışmalar bile yaşandı. Cumartesi akşamı ise bazı siyasi parti ve gençlik örgütlerinin yardım stantları yine güvenlik güçleri tarafından dağıtıldı, arbede çıktı. 9 kişi gözaltına alındı. Evet depremzedelere yardım eli uzatanların ‘elleri kırılmak istendi’ hem de devletin kolluk güçleri tarafından.

Hatta merkezi hükümet durumu daha farklı bir boyuta taşıyarak yardım için kolları sıvayan firmalara da müdahale etti. Örneğin depremzedelere yönelik yapılacak il içi ve il dışı yardımları ücretsiz taşıyacağını açıklayan kargo firmaları artık bu uygulamanın bittiğini açıkladı. ‘Devletimiz ihtiyaç sahiplerinin tüm ihtiyaçlarını karşıladığı için’ denildi bu açıklamalarda. Keşke dedikleri gibi olsaydı ama hala günlük ihtiyaç listeleri gönüllü bireylerin ve STK’ların sosyal medya hesaplarında yayınlanmaya devam ediyor.

Peki neden bunlar yaşanıyor? Cevabı çok basit… Dayanışan halk örgütlenir ve örgütlü bir halk böylesine karanlık bir düzende yaşamak istemez. Muhakkak bu düzeni değiştirir. Bizler ‘deprem vergileri nerede?’ diyorduk. Sesimiz yükselmeye devam ettikçe tedirgin oluyorlardı ve onlar açısından bu engellenmeliydi.

En büyük korkuları; halkın örgütlenmesi… Çünkü biliyorlar örgütlü bir halkı bu şekilde yönetemeyeceklerini.

İZMİR DE BİRDEN BÜYÜKTÜR

Deprem sonrası hızlıca enkaz alanına müdahalede bulunan ve kısa süre içerinde önemli bir yardım kampanyası başlatan İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Bayraklı Belediyesi, merkezi hükümet tarafından yapayalnız bırakıldı. Öyle ki onların medyalarında hiç yer bulamadılar.

Deprem nerede oldu? İzmir’de. Yıkımlar ve en büyük sorunlar nerede yaşandı? Bayraklı’da. Ama Tunç Soyer ve Serdar Sandal yandaş basında doğru düzgün yer bulamadı. Hâlbuki halkla en yakın temas kuran ve yetkileri olan devlet görevlileri de onlardı.

Enkaz üstünde şov yapan, sırf fotoğraf çektirmeye gelen hükümet temsilcileri her gün ekranlarda boy gösterirken, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ilk büyük basın toplantısını yaptığında önünde mikrofon bile yoktu. Hadi özel kanalları ve özel ajansları geçtik devletin Anadolu Ajansı’nın ve TRT’nin bile mikrofonu yoktu. Hani şu çalışan ve yönetenlerin maaşını bizim ödediğimiz devlet kurumlarından bahsediyorum. Dikkatinizi çekerim İzmir nüfus olarak Türkiye’nin en büyük üçüncü kenti.

Tüm bunların üzerine İzmir’in belediyeleri tarafından çok önemli dayanışma hamleleri gelirken, yine merkezi hükümet tarafından belediyeleri dışarıda bırakan ‘paralel’ bir yardım kampanyasına başlandı. Ortaklaşmadılar İzmir’le, bütünleşemediler. Yapamasınlar da zaten. Bugüne kadar aldıkları vergilerin, topladıkları yardımların hesabını veremeyenler İzmir’den uzak dursun.

Gölge etmesinler yeter!