Akdeniz ve Ege’de günlerdir milli bir felaket yaşıyoruz. Ormanlarımız yanıyor. Ortaya çıkan tablo çok acı ve üzücü. Bazen söyleyecek kelime bulamıyoruz. Bazen de kelimeleri bulsak da boğazımızda düğümleniyor. Gözyaşlarımız, duruma en iyi özet olarak ortaya çıkıyor. Şimdi zaman, yeni acıları yaşamamak için çalışma zamanı. Yangın dahil doğal afetleri, bundan sonra da yaşayacağımızı unutmadan bilimsel çalışmalar yapmak. Kısacası, gereken tedbirleri yerinde ve zamanında almak. Şu gerçeği çok iyi anlamamız gerekiyor. Bundan sonra daha sıcak ve daha kurak bir dünyada yaşayacağız. İklim değişiklikleri, her geçen gün dünya ve insanlık aleyhine gelişiyor. Yangınlar, sel baskınları ve depremler… Bu gerçeksel olguları hayatımızın merkezine almamız gerekiyor. Doğal olarak bu çalışmalar devlet politikası olarak yapılmalı uygulanmalı. Vatandaşlar da bu politikalara katkı sunmalı. Üstüne düşen görevleri yerine getirmeli. Güzel bir dünya ve mutlu bir Türkiye adına artık “Kral Çıplak” demeliyiz ve gerçeklerden kaçmamalıyız. İklim Krizi, tüm dünyanın olduğu gibi Türkiye’nin en önemli sorunları arasında.

İKLİM KRİZİ VİRÜSTEN DAHA TEHLİKELİ

Yapılan bir araştırmaya göre; halkın yüzde 51.5’i iklim krizini salgından daha büyük tehlike olarak görüyor. Türkiye’de, her 10 kişiden 7’si iklim değişikliği konusunda endişe duyuyor.  Azalan yeşil alanlar, tükenen su kaynakları, hava kalitesinin düşmesi ve doğal afetlerle gelen yıkımlar endişe katsayısını arttırıyor. Herkesin anlayacağı net bir örnek vermek istiyorum. Bir zamanlar, yaşadığımız kentlerde her sokak başında akan çeşmeler vardı. Hani şu geçerken özellikle yazları kana kana su içtiğimiz çeşmeler. Uzun yıllardır görmüyoruz değil mi? İşte tehlike bu kadar yakın. Su yoksa, temiz hava yoksa yaşam da yok. Artık şartları zorlama zamanı bile kalmadı. Çok geç kaldık. Temiz gıda, temiz su ve temiz hava önümüzdeki günlerin en büyük problemi olacak. Devlet halkıyla birlikte bu bilinci acilen uygulamayı koymalı ve konunun önemini öğretmeli…

İKLİM-METEOROLOJİ VE AFET BAKANLIĞI KURULMALI

Yaşanan sorunları, teknolojik olarak gelişen dünya karşısında yeni çözümler bulmak şart. Bu anlamda konu ayrı ve bütünsel olarak ele alınmalı. Türkiye’nin en büyük ihtiyaçlarından biri, konuyu kurumsal hale getirmektir. Bunun için bilimsel çalışmaların önünü açmak için iklim düzeyinde tüm uluslararası anlaşmaları imza koymalı ve devamında İklim-Meteoroloji ve Afet Bakanlığı kurulmalıdır. Bu gelecek için kaçınılmaz bir ihtiyaç olarak önümüzde durmaktadır.

Son cümle: “Gelecek, ihtiyacı olan şeyleri yapabilmek için, neyi öğrenmesi gerektiğini bilenlerindir. Başka dünya, başka Türkiye yok…”