Merhaba Neyzar Abi,

Sana yazmam gerekenleri epeydir not almaktaydım. Notlarım kabardıkça şaşkınlığım da arttı. Şu üç yıl içinde ne çok şey birikmiş! Kendi kendime söylendim durdum: Hiçbirini ama hiçbirini atlamamalıydım! Gel gör ki mektubun başına oturunca hepsini unuttum.

Bir şaire yazacaksam, bunun belli bir sırası, disiplini olmalı üstüne bazen inceden hesaplar yaparım. Ama hiçbir zaman tutmaz o hesaplar. Sonra kendimi serbest bırakırım; artık o nasıl isterse... Şöyle diyesim var: çok hesap az akıcılık! O zaman da metin/ mektup soğur, tatsız tuzsuz bir şey olur. “İçimden geldiği gibi...” hevesiyle bastım tuşlara işte!

Bütün bunlar, senin o küçücük, el yapımı defterlerine ince ince dökülen satırlarını anımsayınca düştü aklıma. Ne zaman karşılaşsak, bana Aziz Nesin’i anımsatan (Sen de onun gibiydin; hiçbir kâğıt-karton parçasını, her yanını kullanıncaya değin, ziyan etmezdin!) o defterlerden bir ikisi dökülürdü çantandan... ve hep ille de birini (hangisini beğenirsem) vermeyi isterdin de kıyıp almamak için bin dereden su getirirdim. Onlardan birini hâlâ saklarım.

Kitapların da öyle... Hepsini kendin hazırlardın.

2007 doğumlu son şiir kitabın “Dalgın Şarkı”yı, söz zamanında anılır derler, dokuz yıl önce yine bir ekim günü “Can içi can Yunus Bekir Yurdakul’a/ yüreğinin bahçesindeki çiçekler solmasın” notuyla ve ikinci kez imzaladığında fark etmiştim bu yapıtını okuduğumu. “Olsun, imzalısı da bulunsun sende!” sözlerine gülümsemeni eşlik edivermiştin.

Güzel gülerdin, sakin gülerdin Neyzar Abi. Sana değil ama yakından yakın dostun Oğuz (Tümbaş) abiye sormuştum, böyle miydin her zaman? “Evet,” demişti Oğuz abi, “sakindir Neyzar.”

Şiirlerin de öyle Neyzar Abi.

Kitabı imzaladığın gün de söylemiştim; nasıl becermişti de matbaa, sana 84 sayfalık bir kitap yapmıştı? Oysa forma hesabıyla 80 ya da 96 sayfa olmalıydı kitabın. Önemsememiştin. Dahası, kitabın kimi sayfaları alttan üstten, sağdan soldan tıkış tepişti. Aklıma düşen, sana hak ettiğin gibi bir kitap yapsam düşüydü! Bak, müjdemi isterim! Dostların kolları sıvadı, bütün şiir emeğinin topluca okunacağı bir yapıt hazırladılar. Adına da “Öptüm Yalnızlığımı” dediler...

Evet, kolayca tahmin edeceğin gibi, Ahmet Günbaş’la Oğuz Tümbaş kotardı bu çalışmayı. Beni de kattılar işin içine; çok sevindim. Seninle (aslında şiirinle) ilgili değerlendirmeyi de “Bir Yalnızlık Şiiri: Abdullah Neyzar Karahan” başlığıyla Oğuz Tümbaş kaleme aldı. Kitap çıksın, haber veririm.

Toplu şiirler kitabına çalışırken, Şadan Gökovalı’nın, “Neyzar, İzmir’in dahası Ege’nin en fazla kitap yayımlayan kişilerindendir.” dediği düştü aklıma. Biri sevgili Gökovalı’yla ortak, on dört şiir kitabın çıkmış! Ayrıca antolojiler, inceleme-araştırma kitapları ve çocuklar için yazdıkların... 1979’da, Spor Toto’nun düzenlediği “Dünya Çocuk Yılı Masal Yarışması”nda birincilik ödülünü aldığın “Aslan, Kurt ve Tilki” adlı yapıtını okuyamamış olmaktan bugün de üzüntü duyarım.

İzmir’im dizisi için “Nokta’m Eksik Olmasın”ı yazarken son kitabın “Dalgın Şarkı”ndan “Altmış Sekiz” adlı şiirinin bir bölümünü almak için iznini istemiştim de “Sormana/ izne ne gerek var Bekirciğim!”i yapıştırmıştın.

Hep bir sakinlik, gürültüsüz patırtısız yaşamak, inceden gülümsemek gelirdi seninle her nereye gelsen! Kocaman bir şiire yetecek kadar hüzün bulurdum duruşunda, seslenişlerinde... Öylesine ağırbaşlı, alçakgönüllü bir duruştu seninki.

T. Ayhan Çıkın, birlikte kotardığımız “Ünlem” dergisi için senin şiirle yolculuğunu anlattığı yazısının başlığını tam da bu nedenle “Sessizliğin Koyağında Bir Ozan: A. Neyzar Karahan” koymuştu.

Hep mi böyleydin? “Ben bildim bileli, evet.” derken ilkgençlik yıllarınızdan Özkan Mert’le bir anınızı anımsadım. Sahi, o Namık Kemal Lisesi sıralarındayken Özkan Mert’in ensesine inen şaplağınla seni hiç yan yana düşünememiştim.

Anımsadın değil mi o günü?

Hadi anlatayım. Özkan abiden dinlemiş, “Ölmeden İyi İnsanlar” kitabım için şöyle yazmıştım:

“İzmir Namık Kemal Lisesinde birlikte -aynı sınıfta- okumaktadırlar. Bir gün A. Neyzar Karahan, önündeki sırada oturan Özkan Mert’in ensesine okkalı bir tokat aşk eder. Özkan Mert, ayağa fırlar. Ortalık karışır. O ara kapıda beliren öğretmen, gürültüye ve karışıklığa kızmıştır, ‘Ne oluyor orada?’ diye çıkışır. Özkan Mert’in aklı, çabuk gelir başına; öyle ya arkadaşını nasıl ele versin! Şöyle yanıtlar öğretmenin sorusunu: ‘Bir şey yok hocam, enseme vurdu sandım da!’”

Ah Neyzar Abi, “şiirinden borç aldığı zamanla geçimini sağlayan” bir şairdin ve gözlerinde saklıydı sonbahar. Belki de bütün yaramazlığın buydu!

Abdullah Neyzar Karahan (şair, 23 Ekim 1923 - 7 Ocak 2017)

Dalgın Şarkı”, A. Neyzar Karahan, şiir, kendi yayını, Nisan 2007, İzmir

Nokta’m Eksik Olmasın”, Y. Bekir Yurdakul, anlatı, Heyamola Yayınları, 2011, İstanbul

Ünlem Sanat Dergisi, sayı: 7, Eylül-Ekim 2004, İzmir

Ölmeden İyi İnsanlar”, Y. Bekir Yurdakul, anı, Yitik Ülke Yayınları, 2016, İstanbul