Açlığı, susuzluğu, savaşı, barışı kendi dışında açıklayabilen bir insanlık var.

Yeni bir sosyal politik var.

Bu sosyal politik, bize saçma gelen tüm tümcelerin kaynağı, bu gerçekten var, bu yüzden bu tümcelerin iktidar karşılığı var.

Hegemonya, insanla birlikte var, insana rağmen değil.

Açlık, insanla var, insana rağmen değil.

Ölüm, insanla var, insana rağmen değil.

Derdi varlığını sürdürmek olmayan, varlığını diğerlerine kabul ettirmek ve kabul ettirmek için her türlü aracı amaç hale getirmiş ilkesiz bir düşün var.

Güruhların oluşturduğu kalabalıklar var.

Kalabalıkların dogmaları var.

Dogmalarını en doğru şekilde temsil eden önderler var.

Kalabalıkların seçtiği, övdüğü liderler var.

Liderlerin uyguladığı politikalar var.

Uygulanan politikalar sonucunda ölüme gitmek isteyen veya ölmek istemeyen ama zorunda kalan insanlar var.

Ölüme biçilmiş onurlar var.

Var oğlu var, tüm dünya bunun farkında ama insanlığın bir dur diyecek hali yok.

İşte bu durumda ayakta kalmaya hayat kavgası diyoruz, oysa ki hayat bizimle kavga içinde değil, insan diğer insanların hayatlarıyla kavga ediyor.

Dünya bir gelecek vaat etmekten uzak, aslında dünyanın hiçbir zaman böyle bir iddiası olmadı, insanın insana bir gelecek vaadi, bir gelecek iddiası oldu, dünya tartışmanın dışındaydı.

Tartışmanın dışında kalmayı tercih eden dünyayı da tartışmaya dahil ederek, “insanın sonsuz taleplerini” yerine getirmek için dünya delik deşik edildi, soyut ve somut ama nihayette anlamsız birçok amaç uğruna insan toprağa gömüldü, alınlarına yapıştırılan onur nişaneleri ile yeni ölümler kutsandı.

İnsan her gün kendi geleceğine yön verir, kurduğu aptalca kurumlaşmanın dogma haline geldiğinin farkında olmadan veya farkında olarak ve görerek ve kabul ederek, dogma olmasında ısrar ederek, aslında kendisinin değil geleceğin geleceğine yön verir.

Geleceğe yön verenlerin hiçbiri bir Da Vinci değil.

Dünya nüfusunun yüzde 26’sını 15 yaş altı çocuklar, yüzde 61'ni 15-59 yaş arasındaki yetişkinler ve yüzde 13'ünü ise 60 yaş üstündeki insanlar oluşturuyor. Buna rağmen, dünya politikasına yön verebilen USA ve Rusya liderlerinin yaşları sırası ile 80 ve 70.

Dünyanın en yaşlı nüfusunun yer aldığı Avrupa’da ise, Finlandiya Başkanı 37 yaşında, Danimarka 44, Hollanda ise 55 yaşında.

Ne kadar ironik değil mi, Avrupa’nın yaş almışları, gençleri geleceği belirlemek için seçerken, Rusya ve Avrupa’nın gençleri yaş almışlarının bu işi daha iyi yapabileceği düşüncesinde.

Babadan oğula devrediyorlardı korkuyu. Doğdukları an korku başlıyor, ancak öldüklerinde sona eriyordu. Bu nedenle korkunun adını 'hayat' takmışlardı.