"Biraz önce Nikos'u tuvalete götürdüler, hücrenin önünden geçerken ıslık çaldı

ve korkunç güzel bir portakal kokusu yayıldı ortalığa Nikos'un ıslığından."

Behçet Aysan

Sanki hiç yaşanmamış 1980. Kasvetli filmleri, seyredilmesi zor kareleri. Umuda dair anlatılar bir düşün masalsı yansıması gibi kulaklarımızda. Öyle uzun zaman geçti ki.Hayatın kırılma noktasının etkileri sinsice işledi iliklerimize. Aklımıza gelen tüm oyun bozanlıkların bu tarihle ve o gün teslim alınan değerlerle ilgili olduğunu unuttuk.

Hatırla! 12 eylül 1980'de ne olmuştu? Hangi yaşam formları giydirilmeye çalışılmıştı bize. Geçen zamanda kimler bilinçli ve bilinç dışı maşası haline gelmişti o büyük kuklacının. O tarihten bu yana hele meşhur "7 haziran-1 kasım arasında yaşananlarda" neler olmuştu. Kapalı kapıların ardına dair ürettiğimi komplo teorilerini bile planlamış olabilirler miydi?

Hatırla! Onlarca sahne kapatıldı, oyuncular tutuklandı, işkenceden geçti 12 eylül 1980'de.

Hatırla! Oyuncular tutuklandı, tiyatrolar kapatıldı 2016'da, 2017'de, 2018'de, 2019'da....

Sahi o zaman sen ne yapacaktın. babalarının kitap gömme, yakma hikayelerini duymuştum bir masada. Mahallenin bakkalını gördün o hikayeyi dinledikten yıllar sonra bir sokakta. dizine gaz kapsülü yemişti hani, ağaçlar ölmesin demek için. Sonra baktın etrafında hayatı örgütlemek yerine saçmalamaya zorlanan haller var. Küstün belki uzak durdun bir müddet. Sonra elbet yaşama telaşı. Bir baktın sabah 8.30'da iş başına, akşam haberlerde öflemeye koyuldun. O arkadaşları hatırladın sonra sustun.

Hatırla! hatırla ber kardeşim, hatırla ulan aşkı. İçini nasıl boşaltıp, tutkudan arındırdıklarını. Sen o en mahrem anında yalnızım zannederken, beynine ışınlarla kazıdıkları davranış biçimlerinin esiri oldun aslında.

Öyle sisler bulvarından ağır adımlarla yürürken, sigarasını yakan adımın hüznünde değil, Suruç katliamının mermeri parçalayan acısını, katillerin yüzüne bakarak haykıran gözlerdeki tutkuyla tutun hayata. Gülüşü aşıkların oyun bahçesi Sinem Kılıç'ın, yüreğinin ortasına bıraktığı güneşle kutsa hayatı. İlla kutsanacaksa bu yaşam. Mecbursun yeni öykülerin içine girmeye. Hatırla ve kaldır başını. Katillerin gözlerinde İlkay Akkaya'dan bir şarkı söyle. Onlarca metafor boğulan an yapışsın yakasına onun. Küsmek çok kolay. Küstüğünle barışarak yürü. onu ikna et. karşında betondan bir kaplan. yıkılmaz sanma. O günü yaratanların karanlık bulutları iyice kaplasa da kirpiklerinin üstünü ve bir türlü kabuk bağlamayan yaranla dalsan da en tuzlu denizin sularına, at o kulacı. yanındaki kurtarırcasına değil de, kendi hayallerine yüzercesine.

Kasvetli filmlerin tarihini, ıslıkların portakal kokularına göm. Çekmecelerini fesleğenlerle doldur. Yarına öyle bir "biz" bırak ki o izle yürüsün senden doğacaklar.