Geçtiğimiz hafta Gar Katliamı’na dair yazmayı düşünmüştüm. Barış talebi ile Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya giden insanların katledilişinin bizlerde yazdığı travmanın yükü, zamanla ya da kaleme alarak ya da hayata devam ederek geçebiliyor mu bilinmez ancak ‘Barış’a dair yeni bir perpektifte yazabilmek için bir hafta yetti de arttı bile.

Seçimlerde aldığı ağır yenilgi ve ekonomide yaşanan kötü gidişat ve akabinde yüzde 50 artı 1’de Erdoğan AKP’sinin yaşadığı problemleri de hesaba katarsak köşeye sıkışan iktidar elinde kalan alternatif kozlardan birini oynadı ve elindeki alternatifler her geçen gün azaldığı apaçık ortada.  Bizler ise her ‘faşist’ iktidarda da tanık olduğumuz gibi adının başına ‘barış’ eklenen bir savaşın içine sürüklendik.

                                                                    ***

Aradan geçen dört yıl ile birlikte insan tabi düşünmeden de edemiyor; Bir tarafta barış diyerek katledilenler varken öte yanda ise barış diyerek ülkeyi savaşa sürükleyen bir iktidar var. Hangisi daha masum? Hangisi daha insancıl? Bize hangi barış lazım? Cevaplar çok açık değil mi?  İnsancıl olan karşı bloku zayıflatmak ya da parçalamak adına gencecik insanları savaşa yollamak mı? Zaten ekonomisi zor günler geçiren bir ülkeyi savaş ile daha bir bataklığa mı sürüklemek?

                                                                     ***

Erdoğan’ın son hamlesinde başarılı olduğu açık. Mesela ‘ana muhalefet partisi’ne oy veren insanların bir kısmında rastladığım ilginç bir durum söz konusu. Bu insanlar 10 Ekim’in acısını samimi olarak yaşıyorken, ‘Savaş’a Hayır’ demekten ise kaçınıyorlar, çekiniyorlar. Bir kısmı da gerçekten Barış Pınarı Harekatını destekliyorlar. Bu Erdoğan’ın ‘şimdilik’ başarılı olduğunun tescili. Tüm bunlara rağmen AKP’yi geriletecek olan akıl ise ‘Savaş’a Hayır’ diyebilenler olacak, bir başka ittifak ya da grup değil!

Sürecin bundan sonrası AKP-MHP ittifakı kopar mı? İyi Parti AKP’ye yanışır mı? Ya da yeni partiler, İyi Parti ve Saadet Partisi farklı bir ittifakı içerisine girer mi? Bunlar daha uzun uzun konuşacağımız meseleler gibi duruyor. Ancak temel problemimiz bana öyle geliyor ki ekonomide yaşanan sıkıntılar olacak.

                                                                     ***

Bir söz de muhalefete... Zaten perişan durumda olan ekonomiyi çok daha vahim bir duruma getirmesi kadar muhtemel bir durum hakkında muhalefet neden tek satır kelime etmez? Konuya bu açıdan yaklaşmaz? O da bir başka soru! Oysa iktidar, çoktandır ekonomide yaşananları ‘Barış Pınarı’na bağlamanın planlarını yapıyor.