Bayramdan önce yazdığım "Hablemitoğlu" başlıklı yazı oldukça fazla ilgi gördü.

Yazıyı beni kaynak göstermeden yazanı mı ararsın?

Ben yazdırdım diyeni mi arasın?

Sahte hesaplar açarak beni tehtit edip, açtığı hesabı eline yüzüne bulaştırdığı gibi bir de yazı yazmayı ve anadili Türkçeyi bilmeyeni mi ararsın?

Epey hareketli bir bayram geçirdim anlayacağınız.

Neydi yazdığım yazı? CHP Aliağa İlçe Başkanı Özcan Durmaz'ın Hablemitoğlu cinayeti dosyasında adı geçiyor. Hakkında dava açılmış, beraat etmiş. Ben de dedim ki yazımda bazı davalar vardır ki mahkeme salonlarında beraat olsa da vicdanlarda müebbettir.

Basit bir soru sordum, dönemin DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel'in açtığı bu casusluk davasında adınız geçiyor, biz bunu hiç bilmiyorduk, eminim ki size oy veren delegeler de bilmiyordu.

Beraat ettiğiniz bu dava ile ilgili niye hiç bir kelam etmediniz, neden konuşmaktan çekindiniz...

O dönem DGM'de dava dosyaları ortalama 336 gün sürerken sizin davanız jet hızıyla 69 günde sonuçlanmış bunun hikmeti nedir?

Geçen hafta yazdığım "Hablemitoğlu" başlıklı yazının altına bir beyefendi yorum yapmış; "Özcan Durmaz ve yargılanan 15 kişiye iftira atıldı" diyor. Siz de böyle mi düşünüyorsunuz?

Böyle düşünüyorsanız neden size iftira atanlara karşı dava açıp hakkınızı aramadınız?

Nuh Mete Yüksel orada duruyor, gidip hakkınızı arasaydınız.

Şahşen birinin bana iftira attığını düşünsem hemen karşısına dikilir hakkımı ararım.

Birde sahte isimle yazı yazan bir sivri zekalı 25 sene önceki meseleyi neden kaşıyorsun gibi birşey yazmış.

Bu herifi tanıyorsan benden selam söyle gidip matematik öğrensin. Hablemitoğlu 18 Aralık 2002'de öldürüldü.

Yani 14 sene evvel!!!

Kendisinin verdiği tarihe en yakın cinayet 23 sene evvel olan Uğur Mumcu cinayeti, sanırım onunla karıştırıyor.

Tanıyorsan bir soruver bakalım niye karıştırıyor acaba iki meseleyi birbirine? Ben de merak ettim.

Ayrıca ben şunu da çok merak ettim; ben yazıyı bayramdan önce yazdım, üzerinden yaklaşık iki hafta geçti, neden çıkıp bir açıklama yapmadınız.

Normal koşullarda yazıyı yazan aranır denir ki; "Kardeşim bu mesele böyle böyle olmuştu, olayın aslı astarı şudur."

Biz de bunu köşemizden yayınlarız; "Komuoyuna duyurumuzdur ki; konunun muhattabı olay hakkında aynen şunları söyledi, mesele bundan bundan ibarettir" deriz.

Ancak Özcan bey siz siyaset yapmayı insanların gözlerinin içine bakarak tokalaşmak zannettiğiniz için, bu şahane pası gole çeviremediğiniz gibi kendi kalenize gol attınız...

Vücut dili meselesinde zayıf olduğunuz kadar krizi yönetme meselesinde de çok zayıfsınız bence.

Ya da bu konuda gerçekten konuşmak istemiyorsunuz, biz de işte bunu öğrenmek istiyoruz, neden?

Ne beni aradınız ne de konu hakkın da en ufak bir kelam ettiniz, neden?

İki haftadır Can Radyo mikrofonlarından Macit Sefiloğlu ile sunduğumuz Çuvaldız isimli proğramda defalarca söyledik; mikrofonlarımız da, köşelerimiz de bu mesele hakkında birşey söyleyecek herkese açıktır, isteyen bağlanıp istediğini söyleyebilir.

Ancak iki hafta oldu sizden bir ses çıkmadı.

Bu meseleyi nasıl öğrendiğimi de açıklıyayım yeri gelmişken.

Hepiniz çok rahat öğrenebilirsiniz fazla araştırmaya gerek yok.

Cebindeki telefonu çıkarıp Google'a Özcan Durmaz yazıyorsun direk Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili haberler çıkıyor.

Ben önce isim benzerliğidir dedim ama meğer değilmiş, daha evvel gözümüzün içine bakarak elimizi sıkan Özcan Durmaz imiş.

Sormak ayıp olmasa gerek. Biz de sorduk ne kızıyosun.

Kulağıma geliyor çok kızıyormuşsun. Neden kızıyosun hiç anlamıyorum?

Yazıyı yazdıkdan sonra kulağıma gelen diğer meselelere de cevap vereyim.

Benden sonra Zafer Şahin de bu meseleyi köşesine taşımış. Benden bir hafta sonra.

Kendisini hiç tanımam, birkez bile karşılaşmadım hayatımda.

Çalıştığı gazeteyide çok uzun zamandır okumuyorum, çevremde okuyan bir kişi bile yok.

Okusa çevremde olamaz zaten.

Haberin benden çalındığını iddia edemem elbette, ama bir kopya durumu ben de sezmedim değil.

Herneyse...

Ben yazımı yazdıktan sonra Özcan Bey'e muhalif olan birkaç müfteri, benim yazımı fırsat bilerek, benim üzerimden Özcan Bey'e gözdağı vermek için yazıyı bana kendilerinin yazdırdığını iddia ve ima eden sözler sarfediyorlarmış.

Şimdi yazının bu kısmını iyi okuyun! Bizde satılık kalem yok, kalemim de kimsenin ne gölgesi ne de nefesi olmadı bugüne kadar, olamaz da...

Olduğunu iddia edenin alnını karışlarım, herkes şerefini takınsın, benim de kafamı bozmasın...

Ayrıca yazının altına yorum yapan ve Facebook'tan sahte hesaplardan yazı yazıp ismimi zikredenler size gelince; oğlum, evde karınızın, çoluğunuzun, çocuğunuzun yüzüne nasıl bakıyorsunuz!

Hangi adınızla hitab ediyor eşiniz dostunuz size.

Kendi adınızla mı? Yoksa face'deki sahte adınızla mı?

Mahmut Çelik diye biri çıktı, şifa için birisi şuna Türkçe yazmayı ve imla kurallarını öğretsin.

Mert olmayı öğrenememiş bari yazdığı okunsun.

Özcan abisini savunayım derken benim Aliağa'ya Belediye Başkan adayı olacağımı iddia etmiş.

Kafa da çalışmıyor. Ben Buca'da oturuyorum Aliağa'ya nasıl Belediye Başkan adayı olayım.

Ha ama şunu söyleyim, abilerinin hepsinden çok daha iyi yaparım.

Korkma Mahmutçum ben Aliağaya Belediye Başkanı olmayacağım, yani adaylığımı koymayacağım.

Ama şunu da bil Mahmut, Özcan Abin Belediye Başkanı olamayacak sonra hayal kırıklığına uğrama.

En son sözüm sana Yücel Özen.

Yücel abi seni çok severim, gerçekten çok severim ve bunu çevremde herkes bilir.

Bu meseleye sende bodoslama daldın, AKP'ye karşı partiyi savunayım diyorsun biliyorum niyetin bu. Diyorsun ama üzerinde muazzam şüpheler bulunan bir meselede partiyi zor durumda bırakıyorsun, Facebook'tan izliyorum. Sevgili abicim Necip Hablemitoğlu Vakfı bak orada, rahmetlinin eşi Şengül hanımefendi bak o da orada...

İstersen onlardan da bir görüş al.

Ayrıca yazının başında sorduğum birtakım sorular var sevgili Özcan Durmaz'a o soruların cevabı bulunmadan partiyi hiç bir merciye karşı savunamazsın sevgili Yücel abi, girme her topa...

Sevgilerimle.