Apollon, Zeus’un ve Leto’nun oğlu, Artemis’in ikiz kardeşi, müziğin, sanatların, güneşin, ateşin ve şiirin tanrısı, kehanet yapan, bilici tanrı. Antik çağda Anadolu’da ve Antik Yunan’da Apollontapınakları kurulmuş, bu tapınaklarda Apollon tarafından atanmış kahinler görevlendirilmiş. Kaderleri çoktan belli olan insanların gelecekleri hakkında bu kahinler kehanette bulunurlarmış.

İşte bizim nergislerin isim babası olan – aynı zamanda narsizmin ve narkozun da isim babası- Narkissos doğduğunda, o kadar güzel bir bebekmiş ki, annesi ona bakmaya bile kıyamamış. Soluğu doğrudan bu tapınaklardan birinde almış. Kahinlere “Ne yapacağım ben bu çocukla? Oğlumun geleceğinde ne görüyorsunuz?” diye sormuş. Onlar da Narkissos’un kendi güzelliğinin farkına varmadıkça yaşamına devam edebileceği kehanetinde bulunmuşlar. Zamanın falcı bacıları. Bunun üzerine ailesi Narkissos’un güzelliğinin farkına varmaması için elinden geleni yapmışlar. Tabii henüz ayna da bulunmamış.Dört bin yıl öncesinin çok çok öncesinden bahsediyoruz. Henüz gümüş nitrat nedir onu da bilen yok. Gel zaman git zaman Narkissos büyümüş, çok güzel bir delikanlı olmuş. Bakan bir daha bakıyormuş ama ailesine söz verdikleri için bunu dillendirmiyorlarmış. Narkissos kendi halinde bir ergen, tüm gün uyuyan hiçbir şey için kılını bile kıpırdatmayan, avare avare dolaşan bir ergen. Ormanda böyle dolaşırken bir peri onu görüyor ve ona aşık oluyor. Narkissos yüz vermeyince de çıldırıyor. “Ya benim olursun ya da hiç kimsenin” düşüncesiyle, kehaneti de öğrenen kötü peri, Narkissos’unbir pınarın başına gelmesini sağlıyor. Pınarın başında suyla oynarken bir anda yansımasını görüyor ve öyle bakakalıyor. Hayran kalıyor yansımasına. O kadar çok hayran kalıyor ki pınarın başından ayrılamıyor. Aç ve susuz kalarak yaşamını yitiriyor. O pınar etrafında Narkissos’un çürümesiyle, güneşe benzeyen, göbekli, o muhteşem kokusuyla yeni bir çiçek gelişiyor. Bu yeni güzelliğin adı Narkissos yani nergis.

Bu nergisler Karaburun’da,olay yeri olan pınar ise Narkissos Pınarı adıyla Karaburun’un bir beldesi olan Eski Mordoğan’da. Elimizi attığımız birçok şeyin bir mitolojik hikayesi var bu şehirde.

Karaburun’daydık bugün. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği kültür turlarından birindeydik. Nergis kokulu Karaburun turu. Ben ilk defa Karaburun’a gittim. Çok geç kalınmış bir gidiş. Aşık oldum. Böyle bir yer yok. Tarihiyle, doğal güzellikleriyle, evleriyle, kapılarıyla, nergisiyle, balığıyla, insanıylamuhteşem bir yer.

Aslında tura katılmamdaki ilk sebep Karaburun’u görmek değil, nergisin bekçiliğini yapan Karaburun’u görmekti.

Güzelliğin bekçisi Karaburun. Nergis emin ellerde ama şimdilik. Ulaşılamayan Karaburun’u ulaşılabilir hale getirmek için otoyol yapılıyor. O kadar güzelliğin içinde o kadar çirkin ki.

Nergise devam edelim biz. Ben nergis aşığıyım varsa yoksa nergis. Ankara’dayken nergis memleketim ile bağlantımı kuran köprümdü. Kış aylarında evde olmazsa olmazlardan idi, burada da olduğu gibi.

Nergis yazılarımda konu aldığım zeytinden sonra ikinci bitkim. Büyük ihtimalle üçüncüsü de sultaniye olur. Bakın şu işe onun vatanı da Karaburun bildiğim kadarıyla.

Nergis, nergisgiller familyasından Narcissus cinsine ait bir soğanlı çiçek türü. Anavatanı Avrupa olmakla birlikte Türkiye’deki vatanı Karaburun’dur ve mitolojik hikâyesi de Karaburun’a aittir. Türkiye’deki nergislerin yüzde doksanının sağlayıcısının Karaburun olduğunu öğrendim bugün. Bir kış bitkisi nergis. Kış derken kara kıştan bahsetmiyoruz tabii ki. Karaburun kışı. Karaburun tipik Akdeniz iklimine sahip belki de bu yüzden bol bol turunçgillere rastladık gezi boyunca. Karaburun harika bir yer. Bu yüzden de Karaburun’u tek bir yazıyla geçiştiremeyeceğim. Mutlaka gidin hatta imkanınız varsa orda yaşayın. Büyük haz.

Bu arada bugünkü tur için Büyükşehir Belediyesi’ne, donanımlı ve birikimli tur rehberlerimiz Osman Ünal ve Serdar Çelenk’e sonsuz teşekkürlerimi bir borç bilirim.

Karaburun’da nergis ve hikayesinin yansıra dağ köyleri de beni çok etkiledi. Eski Mordoğan, Bozköy, Eğlenhoca, İnecik, Kösedere. Eski Mordoğan’ın tarih müzesi’nedönüştürülmüş tarihi ilkokulu, Ayşe kadın camisi ve nergis pınarı hikayesi. Eğlenhoca’nın muhteşem öküz köftesi.Bozköy’ün manzarası,entelektüel köylüleri ve festival haberleri. İncecik’in giyinik ağaçları,taş evleri ve kapıları. Kösedere’nin kahvehanesi, yaşlıları ve ağaca asılı kanatları rüzgar estikçe hareketlenen tahta kuşu. Ve her köyün hep genç, duru, direngen kadınları. Otursan uzun uzun anlatacağı çok şeyi olan güleryüzlü kadınları...

Not: Bu ücretsiz tur iki hafta daha Cuma ve Cumartesi devam edecekmiş. Aşağıdaki linkten pazartesi günleri sabah tam 9 da online başvuru yapabilirsiniz. Kontenjan hemen doluyor.

http://www.izmir.bel.tr/TurOtobusuKayit/891/tr