Gündem çokluğu odak sorunlarını doğurabilir, odak sorunları gündem çokluğunu, birini tercih etmek gerekmez, ikisi birbirinin devamı, kaynağı ve sonucudur.

İktidar ve muhalefet gibi.

Yine bir ikilem mi, elbette ki değil, başkaca seçenekler üretebilenler mevcut. İki seçenek arasında kalmamak demokrasinin ta kendisidir. Dayatılan her ikili seçim ise, tiranlıktan önceki son duraktır.

Dünya demokrasi tarihi de bu türden örneklerle doludur; üçüncü veya daha fazla seçeneklerin bulunmadığı her ülke sonrasında, en azından bir süre, tek seçenekle yaşamak zorunda kalmıştır.

Farklılıklar yönetilebildiği oranda her kişiye dokunabilen bir yönetim olur, diğer yöntemlerin her türü ya sırt sıvazlayacak ya da sopalayacaktır; sopalanacak kişi kalmadığında ise, tek seçenekli yönetim iş başına gelmiş demektir.

İkili seçenekler, politik ölümdür, tekliğin doğuşu için yapılan bir fedadır.

Demokrasi veya çok ve azın orantısal ve doğrusal olmayan yönetimi, ancak itiraz ve muhalefet sesleri ile mümkündür ve asıl iş de budur.

Demokrasi içinde yönetme iddiasındakine muhalefet şarttır, demokrasinin olmazıdır.

Demokrasilerde muhalefetten şikâyet olmaz. Muhalefet etmenin ilk yolu da karşı çıkmaktır.

Protesto ise bunun en bilinen türüdür.

Demokratik bir ülkeyiz velhasıl, kimimiz gündemim yakıcılığından duyarsızlaşabilir, kimimiz gündem yokluğundan veya olan gündemi yorumlayış şeklinden “yeni ve garip” gündemler yaratabilir.

Demokratik bir ülkeyiz, protesto edeceğimiz konuları bile kendimizin belirleme şansı yok, eğer belirlediğiniz protesto konusu yetkililer tarafından beğenilmezse, protesto yapamıyorsunuz. Seçimlik bir hak mevcut; protesto yapabilir veya yapamayabilirsiniz.

Uluslararası bir dansla, kadının zorla içine atıldığı toplumsal konumunu protesto edemezsiniz mesela.

Mesela, işten atılmışsanız bunu protesto edemezsiniz, açlıktan gebermekte iseniz protesto edemezsiniz, çiftlikleri, kasaları, çek defterlerini protesto edemezsiniz…

Ancak, protestoyetkililer tarafından uygun görülen konularda yapılabilir. Dış dünyanın insan hakları sorunları veya iç politikadansa dış politika halkımız için daha yakıcı sorunlar barındırmaktadır ki, bu konuda rahatlıkla protesto eylemi düzenleyebilirsiniz.

Protesto edemeyenler için protesto edebilecekleri bir alan yaratmada kamusal bir yarar olduğu düşüncesi ile izin verilen protestoları incelemekte fayda var.

Mesela, dönemsel olarak kola protestoları var, amacın tam olarak ne olduğunu anlayabilmek mümkün değil ama İsrail veya Amerika’ya ilişkin bir sorun olduğunda, kola satın alarak sokaklara dökmek özgürce yapılabilen bir protesto türü. Rahatlıkla kendi paranızla aldığınız kolayı dökebilirsiniz.

Kola dökme eylem tipinin bir başka versiyonu da, genelde kamu görevlileri tarafından yapılıyor, kola yerine sarı gazoz içmek. Kola ile sarı gazozun aynı firma tarafından satıldığı konusunu ise dikkate almamak gerekiyor.

Hazır yılbaşı geliyor, buna ilişkin bir sorununuz varsa şişme Noel babayı bıçaklamak izin verilen bir protesto türü.

Çin’e kızıp, “Çinili” Fırını protesto edebilir, sahibi Türk ve hatta aşçısı Uygur Türkü olan bir lokantayı basabilirsiniz, daha olmadı çekik gözlü olmalarına istinaden bir grup Koreli turisti dövebilirsiniz.

Kartondan yapılmış Çin Seddini tekbirler eşliğinde yıkabilirsiniz.

Ama yapmış olduğunuz bu protestonun amacı konusunda derinlemesine düşünmeniz gerekmemektedir; bir devletin bir gruba baskı uygulamasını protesto ettiğinizde artık tüm devletlerin belirli gruplara uyguladıkları baskıya itiraz etmek tutarlılığını göstermenize ihtiyaç yoktur, bu da yetkililerce uygun görülen protestonun en harika yönlerinden biridir.

Fıkrada dediği gibi, ne garip memleket taşlar bağlı…

“İnsansız adalet olmaz

Adaletsiz insan olur mu?

Olur, olmaz olur mu!

Ama, olmaz olsun”[1]

[1] Özdemir Asaf, Adalet