Özür mü dilemek gerekiyor… Siz mi bizden, biz mi sizden? Yazıma böyle başlamak istemezdim aslında… Size güzel şeylerden bahsetmek isterdim! Mesela eğitimde dünya ülkeleri sıralamasında ilk beşe girdiğimizden; kadın cinayetlerinin, çocuk istismarcılığının artık ülkemizde olmadığından ya da refah seviyemizin bizi dünya ülkelerinde ilk beş arasına soktuğundan… Bunlar şimdilik hayal gibi ve önümüzde ülkemiz açısından en önemli sorunlardan biri olan Aleviler meselesi var ve yıllardır yaşadıkları birçok sorundan sonra sanırım birilerinin özür dilemesi gerekiyor Alevilerden.

Tarihin karanlık sayfalarından birilerinin yere göğe sığdıramadıkları Yavuz Sultan Selim’in adının yakın bir zamanda bir köprüye verilmesi, kabuk tutmuş yaraların tekrar açılmasına neden olmadı mı? Sanki bu coğrafyada başka tarihi bir kişilik yokmuş gibi! Yaptıklarınızla, ettiklerinizle Alevilerin canını hep yakmadınız mı? Hadi bu da şimdi bilemedik mi olsun! İnsanın yaradanı ile en temiz, saf duygularını yaşadığı ibadethanelere en üst makamdaki kişilerden birileri tarafından oy uğruna, cümbüş evi denilmesi, aşağılamanın en kötü biçimlerinden biri değil miydi? Bir de inanmak neye göre? Din ‘git, katlet’ diyorsa o benim dinim değil, sizin dininiz olsun! Dünya hırslarına o kadar kapılmışsınız ki yaşatmak yerine, önünüze çıkan her engeli tehlike gibi görüp ezip geçiyorsunuz! Yaşat ki devlet yaşasın! Huzur ver ki birleşelim güçlenelim! Kendimiz için değil insanlık ve insanımız için mücadele edelim! Ne taraftan olursa olsun; insanımıza siyasi, sosyal ve ekonomik yaşamda en güzel şeyleri yaşatan insanlarımızı koruyalım! Mücadelemiz, fiziksel değil zihinsel cephede olsun artık! Onlardan halkı aydınlattıkları için kurtulmaya çalışmayalım! Bu durumda bilim adamlarımızın, sanatçılarımızın yakılarak öldürüldüğü Sivas Katliamı’ndan ise hiç bahsetmek istemiyorum! Şimdi aynı kitaba, yaradana inanan Alevilerin adına sormak lazım! Aleviler de Müslümanlık içinde değil mi? Siz Müslümansınız da onlar başka bir dinden mi? Şimdi bugünlerde Kerbela‘da Hz Muhammed’in torunlarının katledildiği günün yıldönümü için oruç tutan 22 milyon Alevi’den haberiniz var mı? Haberiniz olmaz! Çünkü siz onların ibadethanelerine cümbüş evi dediniz. Kadınlarına dil uzattınız. Sizden olmayan gibi davrandınız! İbadetleriyle kesip pişirdiklerine haram, dediniz! Ama onlar tarih boyunca eline, beline, diline sahip olma felsefesini hep inandılar! Onlar çağdaşlığı, laik eğitimi, demokrasiyi, insan haklarını savundular; bilimselliğe ve Atatürk’e inandılar! Kendinden olmayana hoşgörüyle davrandılar. İşte bu sebeplerden dolayı bugünlerde kaç gündür sessiz, sedasız ve gösterişsiz oruç tutuyorlar! Haberiniz var mı?

Herkes bir günahkâr aslında bu hayatta! Kimi fazla kimi az! Ama bunların içinde çalan da var çalmayan da! Çalıp oynayan da… Adaletsiz davranan var, davranmayan da! Hem adaletsiz davranıp kötü olmak yerine, sadece az kötülük yapanlar da var! Sonuçta günahkârlığın bile derecesi var! Ama herhalde Hz.Muhammed’in torunlarını Kerbala’da katledenler, günahkârlıkta ilk sıraya yerleşirler bu durumda. Bugünlerde Aleviler,  tuttukları on iki imam orucunu “Günahı bizim, sevabı on iki imamların olsun!” diye tutuyorlar! Şimdi Aleviler adına bunca yaşanan acılardan sonra soruyorum size, asıl günahkâr kim? sevabınız kime günahınız kime...