Dünya düzenini, çevrenin ve evrenin canlılığını, soyutu ve somutu henüz zihinsel eleğin istişare yetkinliği ile kazanma ve kabullenme imkanı kısıtlı düzey ve yaşta göçmen çocuklar, çağların zulmünden ülkelerine savaşın payı düşmüş aileleri ile dilini, inanışlarını, kültürel esneklik ve normlarını, toplumsal belirginliklerini tanıyıp bilmedikleri bir ülkede yaşamlarını idame ettirmek zorunda kalabilmektedirler. Kendi ülkelerinde tanıklık etmiş oldukları sömürge ve savaşın çocuklar üzerindeki kaotik ve travmatik etkileri henüz devam ederken, yeni ve bilinmez bir kalabalığın kurbanı olmamaları için mevcut durumu onarmak yadsınamaz bir gerekliliktir. Burada öğrenimine başlayan ve burada öğrenimine devam edecek çocuklar, belli düzende yol almış ve ana dili ile kavramsal bağlamlara hakim olan diğer çocukların çemberinde adaptasyon aksaklığı, yabancılığın ve şaşkınlığın devamı bir psikolojik devinim yaşayacaklardır. Göçmen çocukların her bağlamda okul sıralarında da yaşadığı algılama zorluğu, onların en mühim yaşlarında ve bilgiyi alıp süresiz barındırma yetkinliklerinin en dinamik ve buna en açık seviyede olan algılarının geri dönülmez pürüz ve aksaklıklara uğramasına ne yazık ki yol açacaktır. Yerli çocuklar ile gözle görülür farklılıklar ve uyuşmazlıklar yaşayan göçmen çocuklar öğrenimlerine devam ederlerken, kendilerinde eksiklik hissedecek ve bununla birlikte performanslarını en asgariye, sadece okul sırasında dikkatini toparlamaya çalışmak için etrafında olanları tanımlama ile vaktini doldurmaya kadar indirgeyecektir. İlerleme kaydedemeyen çocuklar artık okula gelmemeyi ebeveynine talep edecek ve belki onay ile karşılanacaktır. Bu hususların tümünde ayrıcalıksız her bir öğrenciyi eşit tanıyıp gören öğretmen için geçerli olan durum en az göçmen öğrencinin yaşadığı kadar ağır ve külfetlidir. Dilini bilmediği bir zihin, savaştan ve yuvasından uzaklaşarak sığındığı bir ülkenin müfredatına tabi tutulduğunda bu durumun birincil müsebbiplerinden biri de elbette öğretmen olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrı diller ve değerler meselesinde, okul sıralarını paylaşan yerli ve göçmen öğrencilerin arasındaki uyum ve denge öğretmenin aktiviteleri ile mümkün olabilir hâle gelecektir. Mesuliyetin ve ödev bilincinin öğrenciler ve öğretmen arasında eş miktarda dağılımının eğitim öğretim bünyesi kararınca müfredatlarda söz ve eylem konusu edilen gidişat odağınca gerekliliği, öğretmenin ve haricindeki ağızların vicdani özverisi ile kıyaslanamayacak kadar azdır. Toplumun gündelik nobran tavır ve karşılamalarını, uzun vadede interaktif pürüz onarımını sağlaması zaruri olan tarafta öğretmen ve sınıf arkadaşlıkları, aile ile eş roldedir. Eğitimde göçmen çocukların yaş aralıklarına yönelik sınıfın da dahil olduğu drama, etkinlik gibi motivasyon ve teşvik çalışmaları yürütülmeli ve alternatif kurumlardan etkileşimi mümkün kılan seviyede dilde uzlaşma metotları geliştirilmelidir.