31 Mart yerel seçimleri ve 23 Haziran yenilenen İstanbul seçim sonuçları bize halkın tek adam rejiminin baskı ve tahakkümü altında yaşamak istemediğini göstermiştir. Nüfusun ve ekonomik kaynakların yüzde yetmişine yakınını barındıran başta İstanbul ve Ankara olmak üzere büyükşehir belediyelerinin büyük bir çoğunluğu muhalefetin yönetimine geçmiştir.Bu başarı toplumsal muhalefete ciddi bir moral kazandırmış, AKP’nin seçimle yenilemez, geriletilemez olduğuna dair yanlış inanç ortadan kaldırılmıştır. Seçim yenilgisini iliklerine kadar hisseden iktidar partisi hızla oy kaybederken, kendi içinde de bir kaosa sürüklenmektedir.

Ekonomik kriz, kendi içlerinden iki ayrı parti kurma girişiminin çıkıyor olması, yaşanan istifalar ve önlenemeyen kötü gidiş, İktidar blokunu bu kaostan çıkış için yeni arayışlara itmiştir. AKP-MHP İktidar bloku için yeni arayışın ilk hamlesi, durumu kavrayıp bir toplumsal uzlaşma zemini aramak yerine daha da saldırganlaşmak olmuştur. Yerel seçimlerde demokratik yöntemlerle kazanamadığı illerde kayyumlar atayarak sanki sürecin intikamını almaktadır. Şu ana kadar 29 il ve ilçe’de sudan gerekçelerle kayyum atayıp, tutuklamalar yaparak HDP’ye ve toplumsal muhalefet güçlerine gözdağı vermek istemektedir.

Halkın oylarıyla seçilmiş insanların haksız ve hukuksuz bir şekilde görevden alınması açıkça bir irade gaspıdır ve siyasi bir darbedir.  Bu tür uygulamaların ne Kürt sorunun demokratik ve barışçıl çözümüne ne de halkların bir arada yaşama isteği ve iradesine yararı vardır. AKP iktidarı daha öncede denemiş olduğu kayyum atama yönteminin çözüm olmadığını artık anlamalıdır. Demokrasinin yerine baskı ve zorun yerleştirilmeye çalıştığı sistemlerin ömrünün uzun olmadığı da bilinmektedir. İktidar blokunun bir diğer hamlesi ise Suriye’nin kuzeyinde “güvenli bölge” oluşturma bahanesi ile başka bir ülkenin topraklarına müdahale etmek olmuştur.

Teröre karşı mücadele gerekçesiyle başlatılan bu müdahale, esas olarak iktidarın iç politika hedeflerinden kaynaklanmaktadır. İktidar, Kürt karşıtı politikalarıyla, toplumun sinir uçlarıyla oynayarak çözülmekte olan desteğini korumaya çalışmaktadır.  Plan bellidir. Kürtlerle başlayan askeri çatışma sayesinde dağılan oyların yine iktidar blokuna dönmesi, tek parti devletine karşı oluşan toplumsal muhalefetin dağıtılmasıdır. Toplumun batan ekonomiyi, yağmur gibi yağan zamları, işsizliği, yoksulluğu, pahalılığı, ekolojik sorunları unutmasıdır. Ülke içinde yaşanan ekonomik kriz artık kendini intiharlar şeklinde göstermekte, iğneden ipliğe kadar her şeye son bir yıl içinde en az yüzde yüz zam gelmişken, enflasyon oranı yüzde sekiz denerek yurttaşla adeta alay edilmektedir.

Hükümetin bu ekonomik krizden çıkış yolu olarak bulduğu yöntemlerden biri de doğanın yağmalanması, ekolojik yıkım projeleridir. Bu projelerle doğayı ve yaşam alanlarını talan edip, Türkiye’nin dört bir yanını kah altın madeni açma adı altında kah nükleer veya termik santral açma adı altında yerli ve yabancı sermaye şirketlerine teslim etmektedir. Bugün Kazdağlarından Fatsa’ya, Cerrattepe’den Salda Gölü’ne, Kanal İstanbul’dan Munzur-Hasankeyf’e kadar doğayı yağmalama projeleri son hızla devam etmektedir.

Aynı zamanda İzmir Valiliği tarafından 16 ilçenin sınırları içinde bulunan 30 bölgede jeotermal arama, 3 bölgede ise jeotermal enerji işletilmesi için ihaleye çıkıldığı ilan edilmiştir. Ülkenin enerji ihtiyacı var diyerek, Ege’nin en verimli tarım alanlarında jeotermal tesisler kurmak ve işletmek asla kabul edilemez. Kurulacak tesislerle, İzmir’in tarım alanlarının 1/3’ü yani yaklaşık bir milyon dönüm arazisi olumsuz etkilenecek, yaşam alanları yok olacaktır. Ege’de Aydın ve Denizli örnekleri düşünüldüğünde, İzmir ilini de eğer engel olunmazsa büyük tahribatlar beklemektedir.

İktidara sesleniyoruz, derhal ülke içinde ve dışında yapmış olduğunuz demokrasi dışı ve doğa karşıtı uygulamalara son verin. Şimdi zaman; bu iktidarın anti demokratik ve ekolojik yıkım politikalarına karşı durma zamanıdır, tüm demokrasiden yana olan güçlerle meşru zeminde, demokratik yöntemlerle ortak ve kararlı bir şekilde mücadele etme zamanıdır. Artık değişim ve dönüşüm iradesi AKP’nin elinden alınmıştır. Şimdi, ilk seçimde AKP’nin elinden merkezi iktidarı almanın zamanıdır. Yeşil Sol Parti olarak halkların bir arada eşit, özgür ve yeşil bir ülkede yaşayabilmesi için mücadeleyi büyütmeye kararlıyız.

Editör: Haber Merkezi