YAĞIZ BARUT/ İZ GAZETE - Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan yeni tip korona virüs (Kovid-19) salgını, dünyadaki birçok ülkeyi etkisi altına aldı. Türkiye'de de Sağlık Bakanlığı’nın vaka sayısının arttığı yönündeki açıklamasının ardından endişe de büyüme başladı. Dünya Sağlık Örgütü’nün geçtiğimiz günlerde korona virüsü ‘pandemi’ yani küresel salgın ilan etmesi de konuyu farklı bir boyuta taşıdı.

Bilim insanlarının sürekli olarak ‘toplu alanlardan uzak durulması’ gerektiği yönündeki çağrıları da hem işveren hem de işçi açısından birçok soruyu gündeme getirdi. Salgın gibi olağanüstü durumlar için Türkiye’de yasal düzenlemelerin olmaması ise akıllarda soru işareti yarattı. İşverenin sorumluluğu nedir? Tedirginlik sebebiyle bir işçinin işe gitmeme hakkı var mı? gibi soruları Avukat Seyhan Güngör Göbekçin’e sorduk.

‘İŞVEREN YÜKÜMLÜ’

Konu ile ilgili yanlış bilgiler vermek istemediğini çünkü Türkiye’de henüz buna ilişkin açık yasal uygulamaların olmadığını kaydeden Av. Göbekçin, “Şuan olağanüstü bir durum var ve işçinin normal bir hastalanma sürecinden bahsetmiyoruz. Bu tip salgınlar konusunda herhangi bir düzenleme de yok. Bu gibi durumlarda, yasal mevzuatın dışında bir sürü konuyla ilgili özel tedbirlerin alınması gerekiyor. Burada özgürlükler de kısıtlanabiliyor, tecrit de edilebiliyorsunuz. Somut bir şey çıktığında bunlar tartışılabilir ancak şuan için bir düzenleme söz konusu değil.” dedi. Av. Göbekçin, işverenlerin; iş yerindeki işçi sağlığını ve güvenliğini sağlamak ile yükümlü olduğunu, işçilerin salgından etkilenmemesi için gerekli tüm tedbirleri almak zorunda olduğunu da kaydetti.

‘İŞVEREN TEDBİR ALMIYORSA...’

Türkiye’de şuan için genel bir karantina söz konusu olmadığını ve herhangi bir işçinin salgından duyduğu tedirginliği ifade ederek işe gitmekten kaçınmasının da mümkün olamayacağını vurgulayan Av. Göbekçin, “Eğer işçi, bir doktora gidip korona virüs veya başka bir hastalık sebebiyle rapor alırsa işe gitmeme hakkına zaten sahip ama onun dışında salgın sebebiyle ‘ben işe gelmek istemiyorum’ deme hakkına şuan için sahip değil. Ancak işveren gerekli önlemleri almıyorsa işçi iş sözleşmesini haklı sebeplerle fesih hakkını kullanabilir. ” açıklamasında bulundu.

‘İŞSİZLİK FONU KULLANILMALI’

Bu tip olağanüstü durumlarda işverenin, işçileri ücretsiz izne çıkartabildiğini kaydeden Av. Göbekçin, “Ben bu gibi durumlarda ‘İşsizlik Fonu’ üzerinden çalışılmayan günlere ilişkin bir düzenleme getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü zorla ücretsiz izne çıkartılan insanlar karınlarını doyurmak zorunda. Bununla ilgili ayrıca düzenleme yapılabilir. Salgın sebebiyle verilen ücretsiz izinlerde en azından işsizlik sigortasından yararlanma koşullarına sahip olanlara bir ödenek ayrılabilir. Normal şartlarda işçinin kabul etmeden ücretsiz izne gönderilmesi, iş akdinin feshi anlamına gelir. Zorla kimseyi ücretsiz izne çıkartamazsınız! Bir karantina ortamının olması ise bu yorumu değiştirecektir diye düşünüyorum. Mahkemeler nezdinde nasıl karşılanır, bunları ileriki dönemde görebiliriz. Burada iş yerinin çalışma koşullarına da bakmak lazım. Gerçekten bir hastalığın bulaşmasına neden olacak mı? Toplu mu çalışılıyor yoksa bireysel mi çalışılıyor? Bunları değerlendirmek gerekiyor.” şeklinde konuştu.

'MAALESEF DÜZENLEME YOK'

İşçinin kendisinin ücretli veya ücretsiz yıllık izin talep etmesinin ise iş yerinin koşullarına bağlı olarak işverenin inisiyatifinde olduğunu belirten Av. Göbekçin, “Bir işçinin sağlık sebebi ile izin alması gerekiyorsa işveren de izin vermek zorundadır. Ancak işçinin salgın ile ilgili olarak ‘tedirgin’ veya ‘panik’ halinde olması işverene bunu kabul etme yükümlülüğünü getirmiyor. İşçiye hukuki açıdan sonuçları ağır olabilir. İşveren kabul etmiyorsa eğer, işçinin tedirginlik gerekçesi ‘ben işe gelmiyorum artık’ demekle aynı olur. Bu gibi olağanüstü durumlara ilişkin yasal düzenlemeler maalesef yok” ifadelerini kullandı.

‘RİSK DEĞERLENDİRİLMELİ’

Bilimsel olarak virüsün işyerlerinde yayılma etkisinin nasıl olacağı konusunda Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı’nın ortak bir çalışma yürütmesi gerektiğini ifade eden Av. Göbekçin, “Hukuki olarak karşımıza çıktığında mahkemeler bunlara da bakacak sonuçta. Yani sektör açısından, yaş gurupları ve çalışma koşulları açısından iş yerlerinin çok iyi değerlendirilmesi gerekir. Alınması gereken tedbirler çok dikkatle belirtilmelidir. Risk değerlendirilmelerinin yapılıp buna uygun olarak çalışmanın yürütülmesi gerekiyor. İşverene de bu noktada çok büyük bir sorumluluk düşüyor. İşveren risk değerlendirmesini yaptırarak tüm önlemleri almalıdır. Önlemlerin alınmaması halinde işveren sonuçlardan sorumlu olacaktır” dedi.

Editör: Haber Merkezi