Demokrasiye geçiş

İzmir Büyükşehir Belediyesi Muhtarlık Çalıştayı’ndan İzlenimler

Ülkede başka bir evren daha var, o başka evrende her şey yolunda ama gerçek evrende işler öyle değil; yoksulluk var, açlık var, işsizlik var. Başka evrende ve evrede yaşayanlar için bunlar yok, bunların konuşulması bile yasak olmalı; açlığını, yoksulluğunu sinesine çekerek başka evrendekilerin gözüne görünmeyerek yaşamalı ve ölmeli büyük insanlık.

İçinizi dökseniz, yönetime katılabilseniz hani, olana bitene daha kolay göğüs gerilecek belki ama o da yok.

Büyük insanlık var ama yok.

(Utku Kılınç)

***

24 Ekim Pazar günü, İzmir Büyükşehir Belediyesi Muhtarlar Çalıştayı düzenledi. Türkiye genelinden 2 bin muhtar ve yerel yönetici Çalıştay’a katıldı. Çalıştayın teknik boyutuna hiç girmeden ama Çalıştayın az çok içinde bulunmuş biri olarak, çalışmanın arka planını yazma gerekliliği hissettim, çünkü bu çalışma bir “oldubitti” çalışması değildi, ülkede son zamanda yaşanan ender demokrasi, sadece demokrasi değil, doğrudan demokrasi örneklerinden de biriydi.

Doğrudan Demokrasi

Çalışmanın açılış konuşmasında, İzmir Büyükşehir Belediyesi Muhtarlık İşleri Dairesi Başkanı Ali Kılıç söze şöyle başladı: “Demokrasinin her mevsim yeşil olduğu İzmir’imizde düzenlenen Çalıştayımıza hoşgeldiniz!” İzmir için belki de söylenebilecek en güzel sözlerden biriydi.

Çok yüksek katılımla atölye çalışmaları başladı ve farklı illerden, farklı görüşlerden oluşan salona yöneltilen ilk anket sorularından biri “Mahallenizdeki/Köyünüzdeki en önemli üç problem nedir?” oldu; yanıt başka evrende yaşayanlara verilmiş oldu aslında; işsizlik ve çevre sorunları, online anket sisteminde, kocaman ekranda insanın göğsüne bir sızı gibi oturuverdi.

Muhtarlık ödenekleri yeterli mi; yüzde 98 hayır, Muhtarlık kurumsal yapısı yeterli mi; yüzde 100 hayır, köylerin mahalleye dönüştürülmesini uygun buluyor musunuz; hayır, tarım yok oluyor mu; evet…

Sonra salonun bir köşesinden bir nida; “Muhtar nerede, muhtar burada, yetki nerede, yok, insan nerede, burada, yoksulluk nerede, herhalde yok

Tadı dudağın kenarında kalan hafiften bir tebessüm.

Şeffaflık, Sadelik ve Ayrım Yapmaksızın

Muhtarlar, iki saat boyunca cep telefonundan oy kullanabildikleri bir sistemle, birçok soruyu kendi görüşleri, kendi düşünceleri, kendi bakış açılarıyla yanıtladılar.

Atölyeyi yürüten akademisyenler karışmadı, siyaset karışmadı, bürokrasi karışmadı ve muhtarların görüşleri doğrudan sonuç raporunda yerini aldı. Hatta bürokrasi de, siyaset de kendilerinden etkilenme olmasın diye atölye salonunun dışında, sanki bir seçim sonucu beklemenin heyecanı yaşadılar.

Sadece sorular yanıtlanmadı atölyelerde, muhtarların; mahallelerine, halka, yerleşime, kendilerine ait sorunlarını kaleme aldıkları binlerce yazı belediye kayıtlarına girdi, binlerce sorun tespiti ve çözüm önerisi.

Çalışmanın ilerleyen bölümünde, akademik çalışma grubu sunumunu yapmak üzere yerini alırken, Kemal Kılıçdaroğlu ve Tunç Soyer ellerinde kâğıt kalem, şatafatsız, sadelikle salondaydılar. Yöneticinin caka satan, itibarından tasarruf etmemesi gereken, etrafa korku salan kişi olduğuna dair bir süredir vatandaş aklında oluşturulmaya çalışılan algıya inat, binlerce kişinin arasında çalışma sonuçlarını dinlediler ve notlarını aldılar.

Kürsüye de aynı sadelikle çıktılar, ama iddialı konuştular. Kemal Kılıçdaroğlu, tüm konuşmalardan sonuçlar çıkardı ve net çözüm önerileri sundu ve demokrasilerde hasret kaldığımız bir cümleyi, kelimelerin üzerine tek tek basarak ve emin bir şekilde söyledi: “Vatandaşlarımız arasında hiçbir ayrım yapmadan… sorunlarını çözeceğiz.”   

Tunç Soyer çok açık, net üzerine basa basa “Demokrasi bir vicdan örgütlenmesidir.” dedi, çok önemli bir tespitti, çünkü Tunç Soyer’in konuşmasından hemen önce sıcağına sıcağına hazırlanmış olan ve tamamen muhtarların önceledikleri konularda çıkartılmış bilimsel bulgu muhtarların “Mahallenin/Köyün Demokratik Rehberleri” olduğu şeklinde idi.

Muhtarlar, akademisyenler, siyasetçiler, bürokrasi odaklanmışlar ve en temel alanların birinden başlayarak bir sorunu elbirliği ile çözmeye çalışırken, salonu daha iyi izlemek için yerleştiğim arka sıralardan bir muhtar diğer arkadaşına bu yazıyı yazmama neden olan cümleyi söylüyordu: “Demokrasi de varmış, ben sabah içimi döktüm rahatladım, şimdi de bunlar benim adıma konuştular bir de ferahladım.

Katılımcılık

Demokrasinin temel ilkelerinden biri katılımcılık. Böyle bir çalıştay yaptığınızda, katılımın çok olmasını istersiniz ama teknik koşullar, süre buna izin vermeyebilir. Bu nedenle, atölye çalışmaları 1600 muhtarın tamamının katılması mümkün olmadığı için daha az sayıdaki kişi için salon hazırlanmış, öncelik de İzmir dışından gelen muhtarlara verilmeye çalışılmıştı. Ancak hayat her zaman umduğunuz gibi gelişmiyor, atölye çalışma alanı bir anda doldu, ek sandalyeler getirilmeye başlandı, akademik çalışmayı yürütecek grup şaşkın, teknoloji kullanılacak ama nasıl yapılacak sorusu herkesin aklında, küçük bir toplantı, tüm katılımcıların görüşlerini alabilir miyiz sorusu, yanıt oybirliği ile alırız, nasıl yapıyoruz, hadi başlıyoruz ve rekor katılımla yapılan bir plebisit, bir görüş alma, bir halk oylaması. Muhtarların mahalle temsilcileri olduğunu dikkate aldığınızda, bilimsel temelde hazırlanmış sorularla bir halk oylaması. Daha ne olsun, akademinin, siyasetin, yerel yönetimin istediği bir göz, gönüllü olarak ülke için söz söylemek isteyen bin söz. Bütünkente karşıyız, kırsal alan, tarım yok oluyor, ‘Başka bir tarım mümkün’ her yerde uygulansın, yasa ve düzenleme olmadan olmaz bu işler, salon doğrudan demokrasi, antik dönem Efes’i gibi.

Katılımcılık derken sadece bu durumu da kastetmiyorum, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Yıldız Devran bir kadın muhtarın çantasını aramaya yardım ediyor, Muhtarlık İşleri Daire Başkanı Ali Kılıç, salonda yer almak isteyen kişiler için ek sandalye taşıyor, projenin yazarı ve koordinatörü Gülendam Başer muhtarların görüşlerini yazabilmeleri için elinde A4 salon içinde kâğıt yetiştirmeye çalışıyor, Erhan Kurtarır Hoca mikrofonu eline almış katılımın sonuç alabilmesi için yönlendirme yapıyor, Ayşegül Hoca ses ve bilgisayar masasına geçmiş teknik uzman gibi çalışıyor, Emel Hoca kendi alanı olan kırsal çalışmalara ilişkin yanıtlar alabilmek için masa masa dolaşıp, köyden mahalleye dönüşmüş yerlerin muhtarları ile birebir bağlantı kuruyor, Atölye Çalışmalarının Yürütücülerinden Serdar Simsar, menti sistemine muhtarların girişini sağlamaya çalışıyor, gönüllü hukuk öğrencileri Rabia, Merve, Damla herkese yetişmeye çalışıyor, gönüllüler, çalışanlar,  muhtarlar heyecanlı bir ahenk içinde bir sorunu masaya yatırmışlar ve çözüm üretiyorlar; bu da egodan, mevkiden ari, insandan başlayan başka bir katılımcılık.

Son Söz veya Demokrasinin Yeniden Başlangıç Sözü

Çoktandır bu kadar geniş katılımlı bir toplantının bu kadar verimli olabileceğini, birçok görüşün temel demokrasi talebine vurgu yaptığını ve bu kadar birbirleriyle örtüştüğünü görmemiştim. Yazılarımdan veya günlük hayattan tanıyanlar bilir, eleştirinin demokrasi için daha etkili bir yöntem olduğunu düşünenlerdenim, genelde birinci tekil şahıs ağzından yazmam ama burası başka bir durumdu. Fikir ayrılıklarının yeni bir fikre mahal verdiğini de, aslında ne kadar demokrasiye susamış olduğumuzu da ender olarak gördüğüm zamanlardandı. Herkesin söz söyleyebildiği, söylenen tüm cümlelerin muhatabına doğrudan ulaştığı, yazıldığı, tartışıldığı bir ortamın içinde olabilmek güzeldi.

Ama bunun bir sonuç olmadığı, aslında bir başlangıç olduğu Akademik Grup sonuçları yorumlarken tartışmaya açılıyor; bu emek, bu katılım, demokrasi açlığı devam çalışmalarla bir okula, bir yaşam alanına dönüştürülmeli, oluşturulan tüm bu enerji oraya geçirilmeli fikrine ulaşılıyor ve katılımcı bir yöntemle alınan tüm görüşler çalıştay sonuç bildirgesine şöyle yansıyordu:

Muhtarın, güvenilir ve demokratik bir rehber olarak, mahallede yaşayanların demokratik örgütlülükleri üzerinden açık süreçlerde aldıkları kararları önceliklendirilmesi[1] gerektiğini düşünerek;

Etkin ve işlevli demokrasinin, tüm bireylerde, tüm kurumlarda ve sonuç olarak tüm toplumda varlığının hissedilmesini sağlamanın en etkin yolunun, demokrasi katmanlarında yer alan tüm unsurlarla birlikte iş birliği içinde geliştirilmesinin verimli ve sonuç alıcı bir yaklaşım olduğuna vurgu yaparak…”

Bir kısa günün özeti ve başka bir güne geçişin bir katılımcının gözünden özeti bu şekilde.

Uzun lafın kısası, Mahallenin/Köyün Demokratik Rehberi diğer evrende yaşayanlara bir selam çaktı; “Burası çok demokratik, sen de gelsene!”

 

[1] Dr. Kumru Çılgın, Prof. Dr. Funda Yirmibeşoğlu, Yerel Demokrasi Arayışında Mahalle Yönetimi, Planlama 2019;29(2):102–114 | doi: 10.14744/planlama.2019.55823

Editör: Haber Merkezi