GÜLSEN CANDEMİR-Ortaokul yıllarından beri müzikle yoğrulmuş bir müzisyen Öznur Korkmaz. Otuz yıla yakındır solo ve koro çalışmaları ile türküler söylemeye ve öğretmeye çalıştığını anlatıyor. Genç müzisyen Öznur Korkmaz, ailesinde müzikle uğraşanların çok olmasının verdiği şansla hayatının müzikle yoğrulduğunu anlatıyor. Çocukken, hem saz yapan hem çalan babasının sazında uyuduğunu söyleyen Öznur Korkmaz, İz Gazete’ye dayısı Hüseyin Turan’a hayranlığı ile başlayan müzik hayatını anlattı. Öznur Korkmaz’ın ‘Katar’ adlı bir albümü ve single çalışması var. Yıllardır, Karşıyaka Kültür Sanat Vakfı’nın korosunu çalıştırıyor.  İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bandosunda yer alan Korkmaz’ın çalıştırdığı işçi korosu, geçtiğimiz 1 Mayıs Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü’ndeki mitinginde işçi marşları ile sahneye çıkmıştı.  

NE ZAMANDIR MÜZİKLE İÇ İÇESİNİZ?

Ben, müziğin içine doğdum diyebilirim. Babam iyi bağlama çalar ve türkü söyler. Ustalarımızın repertuarları bir defterinde itinayla kayıtlıdır. Evde her gün bağlama çalınır türkü söylenirdi ve ben çocukken babam bağlama çalmadan uyuyamazdım. Sazın gövdesinde uyurdum. Kul Himmet’in türkülerini ezbere bilirdim. Bendeki türkü aşkım babamla başlayıp dayım Hüseyin Turan ile devam etti. Bağlama derslerine ise ortaokulda başladım. Sonrasında kardeşim Özgür Korkmaz’ın da içerisinde olduğu bir grup kurduk, o grupla yerel bir kanalda bir süre programlar yaptık. Sonra TRT sanatçısı Hale Gür’ün korosuna katılıp repertuar dersleri aldım. Sonra Ege Üniversitesi Devlet Türk Müziği Konservatuarında Ses Eğitimi bölümünü bitirdim. Müzikte koro benim için mesleğime profesyonelliğe adımdır. 15 yıldır aralıksız çalıştırıyorum. Geleneksel bildiğimiz o eski korolar gibi olmasa da güncel hayatın, değişimin içinde biz de ona uyum sağlayarak repertuarlar geçiyoruz çok beğendiğim besteleri de koroya öğretiyorum. Birlikte aynı sesten aynı duygularla okumak inanılmaz güzel bir duygu. O koroya gelen herkesin en güzel yanı halk müziğimizi çok seviyor olmaları onları oraya bu sevgi getiriyor.

HAYATINIZDA MÜZİĞİ NASIL TARİF EDİYORSUNUZ?

Müzik hayatımda çok önemli bir yer kaplıyor. Çocukluğumdan beri iç içeyim çünkü. O kadar yoğunki müzik duygum çocuk bile yapmadım mesela. Sanki bir şeyler engel olacak da müzik yapamayacakmışım gibi geliyor.

YAPTIĞINIZ MÜZİĞİN BEĞENİLMEMESİ GİBİ BİR KAYGIYI TAŞIDINIZ MI HİÇ?

Bir eser ortaya koyuyorsunuz ve onun dinleyici ile en iyi şekilde buluşması için çaba harcıyorsunuz. Eser ortaya çıktıktan sonrası bir kaygı dönemi aslında. Ancak yaş ilerledikçe o kaygı kayboluyor galiba. Şimdi o kaygılardan arınıp canımın istediği taraftayım. Yaptığım işe ‘o bunu demiş, Şu şunu demiş’ diye bakmıyorum artık. Müzik duygum neye yöneliyorsa ben de onu yapıyorum artık.

ŞU SIRALAR NE YAPIYORSUNUZ?

Aynı zamanda üyesi olduğum DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası benden, yaz aylarında ciğerimizi dağlayan Efemçukuru yangını için çalışma yapmamı istedi. ‘Doğa için Çal’ gibi bir çalışma olsun istediler. Ben var olan bir eseri değil de yeni bir şeyi seslendirmek istedim. Yazmaya başladığımda ormanın ağzından yazılmış bir hikâye ortaya çıktı. Bestesini de yaptık. Parçayı İZELMAN’a bağlı sendikalı işçiler, İZELMAN Genel Müdürü ve sendika çalışanı ve yönetimle Efemçukuru’nda söyledik, güzel bir çalışma oldu. Benim için ilk oldu bu çalışma, daha önce seçim müzikleri yapmıştım ama, bu farklı oldu. Umarım İzmirliler de beğenir. Onun dışında bu ara beste yapma dönemindeyim. Birkaç beste çalışmam var. Rutin işlerim dışında bunlarla uğraşıyorum diyebilirim. 

SADECE TÜRKÜ MÜ SÖYLEMEYİ TERCİH EDİYORSUNUZ?

Bizim toplumumuz biraz kuralcıdır. Başka bir tarz söylemeye çalıştığın zaman ‘Aman bizim türküler dışında bir şey olmasın, sen türkücüsün’ ‘Hemen bozdu kendini’ derler. Oysa farklı müzikleri ne kadar tanırsanız kendinizi o kadar geliştirirsiniz. Gençler şimdi farklı müzikler dinliyor, onların sevdiği isimlerden türkü söyleyenler de var. Âşık Veysel, Ali Kızıltuğ, Mahsuni Şerif türkülerinin yeni kuşaklar tarafından yeniden yorumlanması genç jenerasyonun ustaları tanımasını sağlıyor. Türkülerin, yeni kuşaklar tarafından yorumlanması ustaların da yaşatılmasını sağlıyor. Belki tek olumsuz tarafı yeni bir şeyler üretemememiz. Son dönemlerde hep cebimizden yiyoruz. Yeni bazı yorumcular,  ozanlar kadar iyi üretim yapabiliyor ama onun da sayıları çok az. Bunun nedeni beklide ozanların çok iyi üretim yapmalarıdır. Onların ulaştığı noktaya erişmek güç gerçekten. Bildiğim şey, mutlaka üretmemiz gerekiyor. Eskileri koruyacağız ama yenilerini de üretmemiz lazım. Ben de şu sıralar yeni bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Yaptığım çalışma belki on yıl sonrasının müziği olacak. Dünya değişiyor, biz hep aynı yerde kalırsak kendimizi geliştirememiş oluruz. Yeniyle eskiyi nasıl sentezleyebiliriz diye bakmak gerekiyor.  

Editör: Haber Merkezi