Yazar Barış Soydan T24'te yayınlanan köşe yazısında, 'Yazılımcılar, sosyal hayatı olmayan, mahalle baskısının güçlü olduğu, iş çıkışında arkadaşlarıyla bira içecekleri tek bir mekanın bile bulunmadığı kentlerde yaşamak istemiyorlar' diye yazdı.

Barış Soydan'ın yazısının tamamı:

"İzmir’in merkeze uzak semtlerinden birinde, bahçeli bir ev. Kasım başı, pastırma yazı günleri... Portakal ağaçlarının altında kendime bir yer buluyorum. Tanıtım toplantısı başlamak üzere...

Burası, Türkiye’nin en büyük bilgisayar oyunu platformlarından ByNoGame’in merkezi. Teknoloji yayını Red Herring tarafından Avrupa'nın en iyi 100 yenilikçi şirketinden biri seçilen İzmirli start-up (internet şirketlerine start-up adı veriliyor) birazdan, piyasaya çıkarmaya hazırlandığı ön ödemeli kartı tanıtacak.

Kredi kartı gibi ödeme yapan ama kredi özelliği olmayan bir kart bu. Bu tip kartlara “finans teknolojisi”nden mülhem “Fintek” adı veriliyor...

Her şeyin ama her şeyin internete taşınarak dijitalize olduğu ilginç zamanlardan geçiyoruz… Taksilerin yerini araç paylaşım platformu Uber, otellerin yerini konaklama platformu Airbnb, kitapçıların yerini amazon.com ve benzerleri alıyor.

Kapitalizmi derinden etkileyen bir değişim bu. Dünyanın en zengin insanı artık bir petrolcü veya inşaatçı değil, amazon.com’un patronu Jeff Bezos.

Yüz milyar dolar serveti bulunan Bezos (Dünyanın ilk dolar trilyoneri olmaya en güçlü aday) yola, otuz yıl önce bir bilgisayar mühendisi olarak çıkmıştı. 1995’te Amazon.com’u kurdu. Yirmi iki yılda 100 milyar dolarlık servete ulaştı.

Bir de Çinli İngilizce öğretmeni Jack Ma’nın hikâyesi var. Ma da Bezos’la aynı tarihlerde öğretmenliği bırakıp alibaba.com’u kurdu. Şu anda yaklaşık 40 milyar dolarlık servetiyle Asya’nın en zengin insanı.

Ders açık: Kapitalizme artık dijital ekonomi lokomotiflik ediyor. Bu eğilimin Türkiye’yi de etkilememesi düşünülemez…

İzmir’deki bahçeli eve geri dönelim.

ByNoGame’in buradan, yani Konya’dan, Kayseri’den, Yozgat’tan değil, İzmir’den çıkması, bir rastlantı mı sizce?

Teknoloji dünyasında herkesin bildiği ama yüksek sesle söylenmeyen bir gerçek var: Anadolu’dan, Konya’dan, Kayseri’den, Yozgat’tan start-up çıkmıyor.

Bunun sebebi nedir?

Türkiye’nin geleceğini belirleyecek bilmecelerden biri bence bu soruda haklı.

Marx altyapının, yani ekonominin üstyapıyı, yani siyaseti belirlediğini söylemişti. Ne kadar haklı olduğunu son çeyrek yüzyılda Türkiye'de gördük. Anadolu sermayesinin yükselişi AKP’yi iktidara taşıdı.

Türkiye, 157 milyar dolarlık ihracata, Kayseri’deki mobilya, Gaziantep’teki halı, Denizli’deki havlu, Konya’daki makine üreticilerinin lokomotifliğinde geldi.

Un, halı ve mobilya üreterek orta gelişmişlikte bir ülke olmak belki mümkün ama gelişmiş ülkeler arasına katılmak, şu pek meşhur “orta gelir tuzağını” aşmak, hayır mümkün değil.

Bu, eğer olacaksa teknoloji şirketlerinin öncülüğünde olacak.

Yukarıdaki soruyu yanıtlamadık: Anadolu’dan neden teknoloji şirketi, start-up çıkmıyor?

Bu sorunun basit ama “uygunsuz” bir yanıtı var. Startup’larda vasıfsız (ama dindar) işçiler değil yazılımcılar çalışıyor. Ve yazılımcılar, sosyal hayatı olmayan, mahalle baskısının güçlü olduğu, iş çıkışında arkadaşlarıyla bira içecekleri tek bir mekanın bile bulunmadığı kentlerde yaşamak istemiyorlar.

Geçtik Anadolu kentlerini, yazılımcılar İstanbul’un varoşlarında bile çalışmayı reddediyorlar. Startup’ların bir çoğunun Levent’te, Karaköy’de, Maslak’ta olmasının nedeni de bu.

Türkiye’nin geleceği Konya’da değil İzmir’de. Bu açık. Muhafazakârlık, kapitalizmin gelişmesinin önünde bir ayak bağına dönüşmüş durumda. Bu da açık.

Bilmediğimiz tek şey, Marx’ın formülünün, altyapıdaki, yani ekonomideki değişimin üstyapıyı, yani siyaseti ne zaman etkileyeceği..."

Editör: Haber Merkezi