ÖZLEM KARA/ İZ GAZETE - TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, Marmara Depremi Yıldönümü nedeniyle Tepekule Kongre Merkezi’nde basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasını TMMOB İnşaat Mühendisleri İzmir Şube Başkanı Eylem Ulutaş Ayatar okudu. Ayatar, “İnşaat Mühendisleri Odası bu büyük afetin bir “Milat” olması gerektiğini düşünüyor” şeklinde konuştu.

AYATAR,” 16 MİLYON İNSAN BU DEPREMİN SONUÇLARINI YAKINDAN HİSSETTİ”

Marmara Depremi’nin yarattığı sonuçları aktaran Ayatar, ”17 Ağustos 1999 tarihinde yaşanan Gölcük merkezli Marmara Depreminin üzerinden 21 yıl geçti. Resmi sonuçlara göre 18.873 insanımız yaşamını yitirdi, 23.781 insanımız yaralandı, 328.113 ev ve işyeri yıkıldı veya hasar gördü. Açıkçası yapılarımızın yüzde 25'i kullanılamaz hale geldi, yüzde 6’sı yerle bir oldu, yüzde 7’si ağır hasar, yüzde 12’si de orta derecede hasar gördü. Bir milyondan fazla insanımız evsiz kaldı. 17 milyar dolardan fazla ekonomik kayıp ortaya çıktı. Marmara Bölgesi başta olmak üzere 16 milyon insanımız bu depremin sonuçlarını yakından hissetti” ifadelerini kullandı.

“DEPREM OLACAK BİLİYORUZ”

Ayatar, “Ülkemiz, sismik olarak dünyanın en aktif bölgelerinden birinde yer almaktadır. Bunun doğal sonucu olarak, kısa sayılabilecek aralıklarla hissedilir depremler yaşamaktayız. Günlük rutinimiz içerisinde yer almasa da deprem hayatımızın bir parçası. Bu gerçeği kabul edip, depremi uzun uzun konuşmak yerine depremin bir afet yaratmaması için gerekli önlemler üzerinde konuşmalı ve zaman kaybetmeden gerekli tedbirleri almalıyız” dedi.

“O GÜN BU GÜN OLSUN”

“Afet yönetimi; afet öncesi, afet anı ve afet sonrası yapılacak çalışmaları içerir. Ülkemizde daha çok afet sonrası çalışmalar üzerinde yoğunlaşılıyor. Ancak tehlikeyi riske dönüştürmemek için afet öncesi çalışmalara daha fazla önem verilmesi gerekiyor” diyen Ayatar, sözlerini şöyle sürdürdü “Kısacası, zamanlaması geç de olsa yapı güvenliğini konuşmamız gerekiyor. Geleceğimizi düşünerek bir başlangıcı işaret edip “o gün, bugün olsun” diyebiliriz. Bununla beraber çok net ifade etmek gerekir ki, depreme dayanıklı yapı tasarımı, tamamen inşaat mühendislerini ilgilendiren bir konudur. Yapı ve yapı-zemin etkileşimi, İnşaat Mühendisliğinin çalışma konuları arasındadır.”

“DEPREMİN YARATACAĞI AFETİ ENGELLEMEK DEVLETİN GÖREVİDİR”

Ayatar, “Her vatandaşın güvenli konutlarda yaşamaya hakkı vardır. Devletin de bu noktada gerekli önlemleri alma sorumluluğu vardır. Elbette bu sorumluluk ciddi bir çalışmayı gerektiriyor. Yapı güvenliği çalışmalarının süratle başlatılması, bilimsel metotlarla sürdürülmesi ve yapı güvenliği kavramının siyaset üstü bir statüye kavuşturularak bir devlet politikası haline getirilmesi elzemdir.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından yayınlanan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı depremi öğrenmek, deprem güvenli yerleşme ve yapılaşma ve depremin etkileriyle baş etmek gibi 3 ana eksende hazırlanmıştır. Görevli kurumlar ve yapacakları işler, süreleriyle birlikte tanımlanmıştır. Ancak bu planın çok gerisinde kalındığı görülmektedir. Örneğin Eylem Planında 2017 yılına kadar başta okul ve hastaneler olmak üzere, Türkiye’deki bina envanteri çıkarılması ve mevcut yapıların hasar görebilirlikleri ve riskleri esas alınarak gruplandırılması ile ilgili maddenin gereği yerine getirilmemiştir” şeklinde konuştu.

İZMİR'DE HASAR GÖRECEK BİNA SAYISI ÖNGÖRÜLEBİLİR!

Ayatar, “Geçmiş depremlerden edindiğimiz tecrübeler ve Şubemiz tarafından yürütülen Yapı Stoku Envanteri çalışmaları depreme ne kadar hazırlıklı olduğumuz konusunda bize önemli ipuçları sunmaktadır. Örneğin Şubemizin tamamlamış olduğu Yapı Stoku Envanteri çalışmalarından yola çıkarak İzmir geneli için hasar görecek/yıkılacak bina sayısını yaklaşık olarak öngörebiliriz. Bu sayı olası bir depremde karşılaşacağımız muhtemel tablo ile ilgili bize önemli bilgiler verir ama insan hayatı düşünüldüğünde bu bilgi yetersizdir. Önemli olan hangi binaların hasar göreceğini tespit edebilmek ve hasar yaşanmadan önce gerekli önlemleri alabilmektedir. Tüm bu sebeplerle acilen ülkemizdeki tüm yapıların envanter çalışmaları yapılmalıdır. Can güvenliğini sağlamayacağı öngörülen yapıların devlet destekli projelerle kentsel dönüşümü sağlanmalıdır” dedi.

Editör: Haber Merkezi