Tarihtre iz bırakan insanların, az bilinir özelliklerine ulaşmak, onların kişiliklerinin kavranılması için önemlidir. İstiklâl Marşı'nın yazarı olarak tanınan Ersoy'un, en az bilinen yönü, Teşikilâtı Mahsusa aracılığı ile Alman istihbaratı ile ortak yürüttüğü faaliyetlerdir.

I. Dünya savaşı yıllarında, İttihat ve Terakki'nin isteği üzerine, Kuşçu Eşref tarafından Teşkilâtı Mahsusa'ya ( Dönemin gizli servis örgütü ) katılmıştır. Akif'ten beklenen katkı, propoganda çalışmalarında yer almasıdır. Alman emperyalizmi ile İngiliz emperyalizminin yağmaladığı, Osmanlı sömürgelerinde ( Arap toprakları ) İslâmi söylem ile Alman-Osmanlı ( İttihat Terakki ) lehine yapılan çalışmalarda önemli bir rol oynamıştır.

1915 yılında, Alman istihbaratı ile ortaklaşa yapılacak faaliyetleri koordine etmek için Almanya'ya gitmiştir. Müslümanların, İtilâf devletlerine karşı savaştırılmasına yönelik propoganda faaliyetlerinin nasıl yapılacağı, Mehmet Akif'in katıldığı toplantılarla detaylandırılmıştır. Emperyalist işgallerin kanlı devlet aygıtına sahip olan Almanya, Mehmet Akif'in islâmi söyleminden ve hatipliğinden faydalanarak, müslümanları kendi saflarında, İtilâf devletlerine karşı savaştırmak istiyordu. İTC'nin polkitikası da Almanya ile aynı olunca, Akif, vatan görevi olarak gördüğü faaliyette aktif rol aldı.

Almanya, İngiltere ile aynı saflarda savaşan, müslüman ülkelerin 100 bin askerini esir alarak Vunsdorf'a götürmüştü. Mehmet Akif Ersoy'un ilk görevi, Almanlar tarafından esir alınan bu müslümanlara, İslâmi propoganda yaparak, Alman çıkarları için savaşmalarına ikna etmekti. 1912-1913 Balkan Savaşları sırasında şair vasfı ile Sırat-ı Müstakim dergisini çıkaran, İstanbul camilerinde islâmi vaazlar veren Ersoy, Almanların tam istediği özelliklere sahip bir insandı. Arapça, Farsça, Fransızca dillerini iyi konuşuyor olması, onun islâmi söylemini ve hatiplik yeteneğini daha değerli bir hâle getirmişti. Esir kampındaki, derme çatma camide, Tunuslu Şeyh Salih ile birlikte verdiği vaazlar Alman İstihbarat servisini etkilemişti. Camide verilen bu vaazlar, Almanlar tarafından, plâklara kaydedilerek, cephelerde savaşan, müslüman askerlere dinlettirildi. Safahat'ın, ' Berlin Hatıraları' bölümü, böylesi bir ortamda yazılmıştı.

Tam donanımlı bir TM ajanı olarak öne çıkan Mehmet Akif, savaş bölgesine daha yakın yerlerde değerlendirilmek istendi. Alman esir kamplarından sonraki görev yeri Ceziretü'l - Arab olarak belirlenmişti. Arap yarımadasındaki çalışmalarda, Eşref Sencer Kuşçubaşı, Şeyh Salih ve Mümtaz Bey ile birlikte oluşturulan ekibin içinde yer aldı. Enver Paşa ve Almanların beklentisi büyüktü. Mekke Emiri Şerrif Hüseyin'e etki edilmeli ve bu vasıta ile Emir Faysal kazanılmalıydı. ' Safahat' adlı kitabının, berceste bölümü 'Necid Çöllerinde' bu dönemde yazılmıştır.

Yeni görev yerinde, Osmanlı subaylarını pan - islamist düşünceye uyumlu hâle getirmek ve yerli halkları İtilâf devletlerine karşı kışkırtmak için çalışacaktı. Tüm faaliyetlerin finansmanı Almanya tarafından üstlenilmişti. Cihad propogandası yapılarak, müslümanların, Osmanlı yanında savaşması hedeflenmişti. Almanya da Osmanlı ile müttefik olduğu için, itilâf devletlerine karşı avantaj kazanılacağı düşünülmüştü. Ancak, İngiliz emperyalizminin bölgedeki ilişkileri çok güçlüydü. Almanların, lâf ile kazanmaya çalıştığı yerel güçler, para ve mevki ile çoktan satın alınmıştı. Akif'in, Lübnan üzerinden yürütmeye çalıştığı propogandif çalışma etkili olmamıştı.

Medine'den, İstanbul'a, Fahrettin Paşa tarafından kaçırılan, KUTSAL EMANETLER operasyonunda, Mehmet Akif'in de rol aldığı söylenir.

Yararlanılan kaynaklar:

-Kastamonu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi Nisan 2015, Sayı:7 Songül ALŞAN

- Cemal Kutay'a Göre Mehmet Akif, Zaman gazete