İZ GAZETE- Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) sağlık çalışanlarının özlük haklarını içeren düzenlemenin Meclis’e getirilmesi için başlattığı “Beyaz Nöbet” eylemi son gününde iktidar, hekimlerin çağrılarını ve taleplerini yanıtsız bıraktı.

8 Şubat tarihinde ‘Beyaz G(ö)rev’e çıkacak olan tabipler, basın açıklaması yapmak için TTB Genel Merkezi’nde bir araya geldi. CHP, HDP'li milletvekillerinin yanı sıra Gelecek Partisi ve Sol Parti temsilcileri ve çok sayıda sivil kitle örgütleri de hekimlere destek verdi.

Hekimler, “Çalışırken ölmek istemiyoruz”, "TTB burada bakan nerede”, “Yaşamak, yaşatmak istiyoruz” sloganları eşliğinde Meclis’in Çankaya kapısı önüne geldi. Tabipler Meclis önünde, “Özlük haklarımız verilsin, sağlıkta şiddeti önleme yasası çıkarılsın” pankartı taşıdı.

Yüzlerce polis ve barikatların kurulduğu Meclis Çankaya kapısının önünde yapılan basın açıklamasını TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı okudu.

DOKTORLAR GİDİYOR

Fincancı mücadelelerine güç katan milletvekillerine teşekkür etti.  Kamudaki hekimlerin açlık sınırına dayanan ücretlerle, özeldeki hekimlerin ise ciro baskısıyla çalışmaya zorlandığını ifade eden Fincancı, bu çalışma koşulları sonucunda TTB’den yurtdışına gitmek için iyi hal belgesi alan hekim sayısının 59’dan 1405’e yükseldiğini kaydetti.

“Bugün, dünya ülkeleri arasında en az maaşlardan birini alıp en fazla şiddete uğrayan hekimleri temsilen; Türkiye’nin dört bir tarafından gelen tabip odalarımızla birlikte onların taleplerini dile getirmek için Meclis önündeyiz” diyen Korur Fincancı, bugün, BAĞ-KUR ve SSK emeklisi hekimlerin aylığının 2 bin 300-4 bin TL arasında olduğunu, pratisyen hekimin yalın maaşının ise yaklaşık 4 bin 900 TL; 30 yıllık uzman hekimin yalın maaşının da 5. Bin 800 TL olduğunu söylemek için geldiklerini ifade etti.

“Türkiye, 2020 verilerine göre uzman hekim maaşları sıralamasında OECD üye ülkeleri içinde sondan altıncı sırada; pratisyen hekim maaşlarında ise 17 ülke arasında 14'üncü sırada (Türkiye'yi Letonya, Meksika ve Litvanya izliyor) demek için buradayız” diyen Korur Fincancı, şunları dile getirdi:

“2021 Ekim ayı itibariyle son 20 ayda üç bin hekim emekli olmuştur ve bu durum emeklilik oranında önceki döneme göre yüzde 40 artış anlamına gelmektedir. Bu, emekli olan hekimlerin artık çalışmaması değil, çoğunun özel sağlık kuruluşlarında çalışmaya devam etmek zorunda kalması anlamına gelmektedir. Bugün, özel hastanelerin çoğu kartelleşmiş ve özel hastaneler, hekimlerden kendi şirketlerini kurmalarını, kendi sigorta primlerini yatırmalarını, kendi hekim mesleki sorumluluk sigortalarını yapmalarını istemektedir. Bu yolla özel hastaneler kârlarını daha da artırıp özlük haklarımızı yok saymaktadır. Özellerdeki emek sömürüsüne son demek için buradayız.

Bugün işyeri hekimlerinin iş ve gelir güvencesi, mesleki bağımsızlığının güvence altına alınmalıdır demek için buradayız.

Bugün, son 10 yılda yurtdışına göç eden hekim sayısı 24 kat arttı, yalnızca bir ayda 197 hekim Türk Tabipleri Birliği’ne yurtdışında çalışma belgesi için başvurdu ki bu sayı 2012 yılının toplamında yapılan başvurunun üç katından fazladır demek için buradayız.

5 DAKİKADA BİR MUAYENE SORUNU ÇÖZMEZ

Bugün, MHRS sistemlerinde hastalar aylarca sıra bulamıyor; acil başvuru sayılarımız olağandışı durumlar yaşayan bir ülkede görülebilecek oranlarda; hekimlere/hastalara dayatılan 5 dakikada bir muayene bu sorunu çözmez. Bu süre ne muayene ne hasta öyküsü alma ne de tedaviyi hastayla birlikte planlamaya yeter; ancak hastalıkları daha da artırır demek için buradayız. OECD ülkeleri arasında 2020 yılında Türkiye hasta başına düşen hekim sayısında 37 ülke içinde 34. sıradayken KHK, arşiv taraması gibi bahanelerle genç hekimler halen atanmıyor demek için buradayız.

TÜM KOVİD ÖNLEMLERİ KALDIRILDI

Toplumun da bizlerin de hasta olmaması, ölmemesi için KOVİD-19 pandemisi sürecinde neredeyse hiçbir bilimsel tedbiri almayan iktidar ve Sağlık Bakanlığı bugün itibariyle de tüm önlemleri ortadan kaldırarak bilimsel bilgiyi ve tarihsel deneyimleri tamamen yok saymıştır. Bugün, COVID-19’a bağlı hekim ölümlerinde ve hastalanmada Türkiye halen en üst sıralarda iken; iktidar çalışma koşullarımızda hiçbir gerekli önlemi almadığı gibi ölen mesai arkadaşlarımızın da COVID-19’a bağlı öldüğünün kanıtlanmasını bizlerden isteyecek kadar da duygusuzlaşmıştır demek için buradayız. KOVID-19 aşısına kadar her 30 dakikada bir sağlık çalışanını bu enfeksiyondan kaybettik. 14 Eylül 2020 yılına kadar COVID-19 vakalarının yüzde 14’ü sağlık emekçileridir ki bu sayı dünyada yaklaşık beş milyon sağlık çalışanına denk gelmektedir ve her geçen gün artmıştır. İşte bu sebeplerden artık yeter COVID-19 Meslek Hastalığı Yasası amasız fakatsız hızla çıkarılmalıdır demek için buradayız.

CAN ALAN SAĞLIK POLİTİKALARI VE ŞİDDET

Bugün, pandemiyle beraber daha da derinleşen yanlış sağlık politikaları ve şiddet, her geçen gün daha da can yakmakta, canımızı almaktadır. Sağlıkta Şiddet Yasa Taslağı sunduk, neden işletilmiyor, ne oldu demek için buradayız. Pandemiyle mücadele ancak birinci basamakta kazanılır, şu ana kadar mücadele ancak bizlerin fedakârlıklarıyla yürüdü ancak siz bize ‘Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’, aile hekimleri arasındaki adıyla ‘ceza yönetmeliği’” ile teşekkür(!) ettiniz. Artık yeter yönet(e)miyorsunuz demek için buradayız.

36 SAAT NÖBETTE ARKADAŞIMIZI KAYBETTİK

Bugün, 36 saat nöbet sonrası bir hekim arkadaşımızı kaybettik artık böylesi acılar yaşamak istemiyoruz. Uzmanlık eğitimi almak bir haktır ve bu hak keyfiyete, yöneticilerin insafına bırakılamaz demek için buradayız.

Tıp öğrencilerinin barınma, beslenme gibi temel hakları güvence altına alınmadığı için bir arkadaşımızı kaybettik artık yeter demek için; tıp öğrencileri artık üniversitelerinde öğretim üyesi bulamıyor, liyakate, bilime dayalı akademi istiyoruz demek için buradayız.

KONUŞAMAYAN SAĞLIK BAKANI

Sayın Sağlık Bakanı, ekim ayından beri artık yeter, bıçak kemiği deldi geçti diyerek ‘Emek Bizim Söz Bizim’ eylem süreci başlattık. Bizlerin haklı talep ve tepkilerini görmezden gelemeyerek Meclis’e apar topar bir yasa taslağı geldi. Televizyonlardan da gördük ki bu yasa taslağı hakkında icazet almadan konuşamadığınız gibi; taslağın geldiği hızla çekildiğinde de konuşamadınız. Ne oldu bu yasa tasarısına? Sağlık Bakanı olarak sağlık çalışanlarına sahip çıkamıyorsanız neden o mevkidesiniz? Neden hekimlerin, sağlık çalışanlarının temsilcilerini dinlemekten onların karşısına çıkmaktan bu kadar çekiniyorsunuz? Taleplerimizde ve dile getirdiklerimizde haksız olan bir şey varsa artık siz de konuşun, hekimler sizlerin de sesinizi duysun?

SESİMİZE SES VERİN

Yasanın geri çekilmesini sağlayan partilere, iktidara soruyoruz neden geri çektiniz yasa tasarısını? Daha iyisini getireceğiz dediniz ama iki ayı geçti neden hekimlere/sağlık çalışanlarına bir açıklama yapmıyorsunuz? Meclis’in önünde tüm vekillere emeğimize haklarımıza sahip çıkma çağrısı yapıyoruz. Artık halkın vekilleri için toplumun sağlığına, emeğimize sahip çıkma vaktidir. Artık bizlerin sesine ses verme vaktidir. Tüm hekimlere buradan bir kez daha sesleniyoruz: 8 Şubat için hiçbir randevu vermeyin. Mevcut randevuları hastaları mağdur etmeyecek şekilde sağlık hizmetlerini başka günlerde planlayın. Topluma da sesleniyoruz bu G(ö)REV yalnızca hekimler/sağlık çalışanları için değil, hepimiz için. Artık tıkanan, işlemeyen; 5 dakikada muayenelere, aylarca randevu beklemelere zorlandığınız; özel hastanelere mahkûm bırakıldığınız bir sağlık sistemine birlikte artık yeter diyebilmemiz için: 8 Şubat’ta randevu almayın, hastanelere gelmeyin. Hastanelere G(ö)REV’de bizlerin yanında olmak için gelin.

HAKKIMIZI ALANA KADAR MÜCADELEYE DEVAM

Bizleri duymak görmek istemeyen emeğimize, haklarımıza, sağlık hakkımıza göz dikmiş iktidara cevabımızı 8 Şubat’ta vermek G(ö)REVimizdir. Ve bilmelidirler ki bu emeğimiz ve haklarımız için yapacağımız son, tek günlük G(ö)REV’dir. Başta 14 Mart’a kadar olmak üzere haklarımızı alana kadar ‘Emek Bizim Söz Bizim’ demeye, haklarımız için mücadele etmeye devam edeceğiz.”

    

Editör: Haber Merkezi