MEHMET ŞAKİR ÖRS / İZ GAZETE - Tariş direnişi ve bu direniş kapsamında kentte yaşanan olaylarla ilgili olarak çok sayıda kişi gözaltına alındı. Konuyla ilgili davalar açıldı. Direnişi izleyen günlerde pek çok işçi işten çıkarıldı.

Ancak, bütün baskılara ve dayatmalara karşın Tariş’teki işçilerin mücadelesi durdurulamadı. Dönemin egemen güçleri, Tariş işyerlerinde amaçladıkları, eski MC günlerine benzer ortamları oluşturamadılar. İşletmelerde DİSK’in örgütlülüğü 12 Eylül’e kadar devam etti.

Bizim de aralarında olduğumuz direnişçi Tariş üzüm işçileri, direnişten üç ay kadar sonra, mayıs ayı başlarında, toplu iş sözleşmesi döneminden doğan haklarını kullanarak, işyerlerinde yasal grev başlattılar. DİSK’e bağlı Gıda-İş sendikası üyesi işçiler, üç ay önce direniş yaptıkları işyerlerinin önüne bu kez grev çadırları kurup, grev gözcüsü gömleklerini giyerek, aylarca sürecek Tariş grevini yaşama geçirdiler. Diğer işyerlerinden de DİSK sökülüp atılamadı. Sözün özü, Tariş işçilerinin mücadelesi 12 Eylül darbesine kadar sürdü.

TOPLUMSAL BOYUTLARI

Tariş direnişinin hem toplumsal ve hem de siyasal açıdan önemli temaları vardı. Bu temaları günümüzde değerlendirirken, o günlerin Türkiye’sini ve ülkenin içinde bulunduğu tarihsel ekonomik, sosyal ve siyasal koşulları mutlaka dikkate almak gerekir.

1980 yılının ocak ve şubat aylarında Tariş direnişini gerçekleştiren binlerce işçinin öncelikli amacı iş güvenliğiydi. Onlar işlerini kaybetmek istemiyorlardı. Dönemin siyasal iktidarını ve Tariş yönetimindeki uzantılarını, kendileri ve işleri için bir tehdit olarak görüyorlardı.

İşlerini kaybetmeleri, evlerine ekmek götürememek demekti, çocuklarının rızkının ellerinden alınması demekti. Hatta birçoğu için, çok sevdikleri İzmir’in, alıştıkları kent yaşamının terk edilip, yeniden köy yaşamına dönülmesi anlamına gelecekti. İşte işçiler öncelikle bunları kabullenemiyorlardı.

Tariş direnişinin hedefleri, boyutları, elbette yalnızca ekonomik koşullarla sınırlı değildi. Olayın bir de toplumsal ve siyasal yanı vardı.

Geçmişte, MC hükümetlerinin işbaşında olduğu 1970’li yıllarda, Tariş’in bazı işletmeleri, faşizmin güç aldığı, palazlandığı yerler olmuştu. Başta Tariş’in eski çalışanları olmak üzere, İzmirlilerin bellekleri o yılların olumsuz görüntüleriyle doluydu. MC dönemlerindeki Tariş işletmeleri, doğrusu hiç de İzmir’e yakışmamıştı. Tariş çalışanlarının ve İzmirlerin can güvenlikleri de tehlikedeydi.

İşte bu nedenlerle Tariş işçileri, işyerlerinde yeniden eski günlere dönülmesini istemiyorlardı. İş ve can güvenliği talebini, direnişin başat hedefi olarak belirlediler. İzmir’in ilerici yurtsever insanları da onlara tam destek olmuştu.

Kısacası, Tariş direnişi, siyasal açıdan da faşizme karşı bir kentin duruşuydu, direnişiydi…

24 OCAK KARARLARI

Tariş direnişi için bir başka önemli gördüğümüz ve altını çizmek istediğimiz tarihsel nokta, Türkiye iktisat tarihinin önemli bir dönüm noktası olan 24 Ocak kararlarıyla aynı günlere denk düşmesidir.

Gerçekten bu tarihsel buluşma ve izdüşüm önemlidir.

Toplumsal gelişmelerin ekonomik gelişmeleri aştığının ve artık ülkenin egemen güçlerinin yönetemez hale geldiklerinin, hayatın içinde somutlanmasıdır. Tariş direnişi, bir bakıma, 24 Ocak kararlarına karşı da bir başkaldırıdır.

Doların 35 liradan 70 liraya çıkarıldığı büyük bir devalüasyon uygulamasını da içeren 24 Ocak kararları, 12 Eylül darbesine giden yolun, ülke ekonomisi alanında temizlenmesi, yeniden düzenlenmesi anlamına geliyordu. Kısacası işçiler, çalışanlar, emekçiler için alarm zilleri çalıyordu.

ÇIKARILMASI GEREKEN DERSLER

40 yıl önce yaşanan Tariş direnişi, başta o günleri yaşayanlar olmak üzere, herkes için önemli derslerle doludur.

Tariş direnişi; işçilerin, çalışanların, emeğiyle geçinen insanların, en zor koşullarda, tüm baskılara, dayatmalara nasıl karşı durulabileceğini somut olarak gösterdikleri, şanlı bir destandır. Üstelik ülkenin hızla faşizm koşullarına sürüklendiği zorlu bir tarihsel dönemde…

Elbette bu büyük eylemler zincirinin işçiler bakımdan eksiklikleri, hataları, yetersizlikleri vardır. Siyasal açıdan da dönemin olağanüstü koşullarından kaynaklanan hatalar, yanlış davranış ve eylem biçimleri söz konusu edilebilir. Bunlar ayrı bir değerlendirmenin konusudur. Ancak tüm bu olumsuzluklar ve yetersizlikler, Tariş direnişinin tarihsel önemini, büyüklüğünü ve Tariş direnişçilerinin haklılığını gölgeleyemez.

O yılların bir çalışanı ve emekçisi olarak, bu büyük direnişte yer almakla ve o anlamlı ‘ateşten günler’i tüm sıcaklığıyla yaşamakla, bugün de onur duyuyoruz.

Tariş direnişinin tüm boyutlarıyla daha geniş biçimde irdelenmesinin ve ondan gerekli derslerin çıkarılmasının, hem çalışanlar ve hem de onların örgütleri için sonsuz yararlar sağlayacağını düşünüyoruz.

TARİŞ DİRENİŞİNDEN GEZİ DİRENİŞİNE

Tarihin ne ilginç buluşması ki, Tariş direnişinin 30’uncu yıldönümünde, benzeri sorunları bu kez Tekel işçileri yaşadılar. 2010 yılının başlarında Ankara’da işleri, aşları, ekmekleri için direnen Tekel işçileri, emeğin tarihine yeni bir anlamlı sayfa eklediler. Tekel işçileriyle birlikte, sanki geçmişte yaşadığımız ‘ateşten günler’i o dönemde de yeniden yaşadık.

Tariş ile Tekel arasındaki benzerlikler, aslında tarihin derinliklerinde yatıyordu. Bir bakıma aralarında yazgı birliği vardı.

Tariş, kuruluşu 1910’lu yıllara uzanan, Cumhuriyet öncesi dönemde, Egeli üreticilerin, ürünlerini ucuza kapatan çok uluslu kumpanyalara karşı örgütlendikleri bir kooperatifçilik hareketiydi.

Tekel, yine aynı tarihsel dönemlerde, Reji denilen ve başta Ege Bölgesi olmak üzere tütün üretim bölgelerinde kolcularıyla tütün üreticilerine kan kusturan emperyalist tütün tekelinin yerine kurulmuş bir kamusal örgütlenmeydi.

Görüldüğü gibi, tarihin akışı pek çok şeyi değiştirse de, toplumsal gelişmenin ve mücadelenin özü pek değişmiyor. Çalışanlar, emeğiyle geçinenler, hemen her dönemde benzeri sorunlarla mücadele ediyorlar.

Bizlere de, hem geçmişte hem de günümüzde, ekmeği ve onuru için mücadele eden emekçileri selamlamak düşüyor.

Tariş direnişinin bir başka önemsediğimiz yönü de, fabrikaların dışına taşıp dalga dalga yayılarak tüm halka ulaşması ve kenti, bölgeyi kapsamasıydı.

Bu toplumsal hareketlenmenin çok daha büyüğünü ve etkinini, yıllar sonra ülke ölçeğinde Gezi direnişinde yaşadık. Bu iki toplumsal eylem sürecinde de birbirine önemli benzerlikler vardı...

Böylesi büyük eylemlerin, toplumsal hareketlerin, tarihsel süreçte daha iyi kavranacağına ve hak ettikleri yeri alacağına yürekten inanıyoruz.

Yeter ki onları unutmayalım, unutturmayalım…

Yarın : 40 yıl geçse de, Tariş direnişi unutulmaz

Editör: Haber Merkezi