İZ GAZETE - İzmir Tabip Odası gerçekleştirdiği 'Emek bizim, söz bizim; sağlık hepimizin" başlıklı basın açıklamasında, Türk Tabipleri Birliği'nin Ankara’da sağlık emekçilerinin yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla düzenlediği Beyaz Miting için çağrı yaptı. Basın açıklamasını İzmir Tabip Odası Başkanı Süleyman Kaynak okurken açıklamada, ""Mesleğimiz, sağlığımız alarm veriyor. Ama değiştirme, dönüştürme, geri alma şansımız var. Gelin birlikte dur diyelim, değiştirelim" ifadeleri yer aldı. 

'KRİZ DERİNLEŞİYOR'

Kaynak, "Sağlık sisteminde yaşananlar artık alarm vermekte, kriz günbegün derinleşmektedir. Hastane kapısında kuyruk dönemi bitti diyenler; üç aydan önce randevu alınamadığını ve artık kuyrukların telefon başındaki sanal kuyruklara dönüştüğünü gayet iyi bilmektedir. Muayene olacaklar, ameliyat sırası bekleyenler ya evlerinde kaderine ya da özel hastanelerin insafına mahkûm edilmektedir. Pandemi dönemi boyunca ertelenen sağlık hizmetlerinin yaratacağı tıkanıklıklar konusunda uyarılarımız görmezden gelinmiş; örneğin yaşa bağlı hastalıklar, kronik hastalıklar ve kanser hastalarında ilgili öngörülerimiz ne yazık ki gecikmiş tanı ve tedaviler ve olarak yaşanmıştır. Sağlıkta devrim yarattık diye övünenler, aylar sonrasına ancak randevu alabilen yurttaşlara ise 5 dakikada muayeneyi reva görmüştür. Koruyucu sağlık hizmetlerini yok sayan, daha çok harcama yapılması için sağlık talebini kışkırtan ve sağlığı piyasalaştıran anlayış; hastalık üreten, toplumu yok sayan sağlık politikaları ile daha çok hastalanmış toplum ve daha çok tükenmiş hekim kitlesi yaratmıştır" açıklamasında bulundu. 

MADDELER HALİNDE SIRALADI

Sağlıkta dönüşüm projesinin ortaya koyduğu gerçekleri maddeler halinde sıralayan Kaynak şunları söyledi:

Sağlığın piyasalaştırılması, hastanın müşteri ve hastanelerin ve sağlık kuruluşlarının ticarethane, işletme haline geldiğini görmekteyiz.

Yurttaşların daha çok hastalanması üzerine hasta garantili bir sistem getirildiğini görmekteyiz.

Nitelikli sağlık hizmetine erişilememesi, kısa zamanda çok yoğun iş üretiminin istenmesi ile sağlık hizmetinin kalitesinin düşmekte olduğunu görmekteyiz…

Bunun yarattığı olumsuz koşullarda günde 80’lere ulaşan sözel ve fiziksel şiddetin sağlık alanında, bir yönetim biçimi haline geldiğini görüyoruz…

Hekimlik mesleğinin değersizleştirildiğini, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının yoksullaştırıldığını görmekteyiz.

Çalışma koşullarının ağırlığı nedeniyle emekli olan, istifa eden hekimlerimize “giderlerse gitsinler “dendiğini görmekteyiz. Biz asistanlarla işimizi hallederiz diye açılan plansız programsız kadrolar ile, tıpta uzmanlık eğitiminde yıllarca onarılamayacak bir hasar yaratacak olan çok büyük bir yara açılmaktadır.

Tıp ve tıpta uzmanlık eğitiminin niteliksizleştirilerek tahrip edilmesi, her ile bir tıp fakültesi açılarak eğitim kalitesinin çok düşürüldüğünü , 17.500 tıp kontenjanı ve yarıyılda 12.500 asistan kontenjanı ile, tıp eğitiminin yapılamaz hale getirildiğini ve bunun gelecekte çok acı ve geri dönülmez sonuçları olacağını görüyoruz…

Kovid -19 ile 600 e yakın sağlık çalışanı hayatını kaybetmişken, hala meslek hastalığı olması yönünde adım atılmadığını görmekteyiz….

Pandemiler, ekolojik yıkım, savaşlar gibi sağlığın karşısında ne var ise; öngördüğümüz, karşı çıktığımız, mücadele ettiğimiz tüm olumsuzlukları toplumuz yaşamış ve halen yaşamaktadır. Saydamlığın kaybedilmesinin rakamlarla oynanmasının ve toplumun gözünden gerçeklerin kaçırılmasının çok ağır bedelleri olduğunu gördük …

Biz birinci basamağın ve özellikle Aile Hekimliğinin "Ceza Yönetmeliği" denilen ödeme sözleşme yönetmeliği hala yürürlüktedir ve bunun geri çekilmediğini görmekteyiz. "İzmirde bile %20 oranında hemşiresiz çalışan aile hekimliği birimleri" olduğunu, vekaletsiz izin hakkının olmadığını ve cari gider ve sabit ücretlerin artık hiçbir şekilde yeterli olmadığını, cari giderlerin artışının enflasyonla baş edilmez hale geldiğini görmekteyiz… Asıl temel sağlık hizmetlerini yürüten aile hekimlerinin iş güvencesinin sağlık müdürlüğünün keyfine kalmış olduğunu görmekteyiz. Negatif performans baskısının devam ettiğini ve ASM lerde aile sağlığı elemanı açığı devam ettiğini görmekteyiz ve uyarmaktayız…

"HEKİMLERİN SADECE DÖRTTE BİRİ..."

2022 yılının Nisan ayında yaptığımız anketin sonuçlarına göre, katılan hekimlerin; %73’ü çalışma şartlarının yoğunluğu nedeniyle hastalarla veya işiyle yeterli ve uygun bir şekilde ilgilenemiyor.

%46’sı aylık ücretini tamamen harcamasına rağmen yetmiyor.

Emekli ve ek bir işte çalışmayanlarda ise bu oran %63.

%85’i daha önce hasta veya yakını tarafından sözel veya fiziksel şiddete uğramış; ancak ve sadece %5’i çalışma ortamında sağlıkta şiddet ile alakalı kendini yeterince güvende hissediyor. TBMM’de görüşülen sağlıkta şiddet düzenlemesinin sağlıkta şiddeti yeterince azaltabileceğini düşünenlerin oranı ise %1...

Tüm bu itibarsızlaştırmanın sonucunda; hekimlerin yalnızca dörtte biri (%26); tekrar seçme şansı olsa, hekimlik mesleğini yeniden seçeceğini belirtmektedir.

'GELİN BİRLİKTE DEĞİŞTİRELİM'

Yapılan açıklamada son olarak, "Emeğimiz, mesleğimiz ve toplumun sağlık hakkı için yaptığımız eylemlerin iktidar üzerinde oluşturduğu baskı; vaatler ve oyalamalarla geçiştirildi, halen de geçiştirilmeye çalışılıyor. Haklarımızı alabilmenin yolunun hep birlikte, yılmadan mücadele etmekten geçtiğini iyi biliyoruz, dün yaptığımız gibi bugün de mücadeleye devam ediyoruz. Yine uyarıyoruz: Mesleğimiz, sağlığımız alarm veriyor. Ama değiştirme, dönüştürme, geri alma şansımız var. Gelin birlikte dur diyelim, değiştirelim. “Emek Bizim Söz Bizim, Sağlık Hepimizin” mitinginde buluşalım. Sorunların kaynağı ortadadır ve iktidar da dahil herkesçe bilinmektedir. Sağlıklı bir gelecek için, bu topraklarda hekimlik yapabilmek için 29 Mayıs’ta Ankara’da tüm sağlık emek meslek örgütleriyle buluşuyoruz" denildi.

Editör: Haber Merkezi