TUGAY CAN / İZ GAZETE - 7 Haziran 2015’te gerçekleşen seçimlerle birlikte AKP, iktidara geldiği 2002 yılından bu yana ilk kez “tek başına iktidar” oluşturacak çoğunluğu sağlayamadı. Bunda yüzde 10 barajını aşarak meclise girme başarısını gösteren Halkların Demokratik Partisi (HDP) büyük pay sahibiydi. İki seçim arası dönemde patlayan canlı bombalar olmasaydı bugün farklı bir Türkiye’de yaşıyor olma ihtimalimiz hiç de uzak değildi. 7 Haziran 2015 seçimleri geride kaldı, birçok anlamda da unutuldu. Ancak 7 Haziran- 1 Kasım tarihleri arasında yaşananların, katliamların sorumlularının adalet önüne de çıkarılmaması ile birlikte acısı hala taze...

20 Temmuz 2015 Suruç Katliamı’nın beşinci yıldönümünde Suruç’un birinci gözden, birinci ağızdan tanıkları ile bugünden beş yıl öncesine baktık. 33 kişinin hayatını kaybettiği katliamda 100’ü aşkın kişi de yaralanmıştı.

Şimdilerde İzmir’de yaşayan Ali Deniz Esen ve Rıdvan Çoşkun ile birlikte beş yıldan bu yana arşiv niteliğinde yaşadıklarını konuştuk. Özellikle buradan -yani İzmir’den- bakıldığı zaman Suruç çok uzak görünüyor, orada yaşananlar bir hayal gibi görünüyor... Bu yazı dizisini hazırlamaya başladığımda asıl anlatmak istediğim nokta da burada yatıyor aslında... Ali Deniz de Rıdvan da bizimle aynı gökyüzünün altında; aynı Alsancak çimlerini arşınlıyor, vapura biniyor...

(Ali Deniz Esen)

‘BAŞARININ BÜYÜKLÜĞÜNÜ ANLAMADIK’

Takvim yaprakları 2015’in Temmuzu’nun 19’unu gösterdiğinde; Ali Deniz 20, Rıdvan 27 yaşındaydı. Gezi’nin gençlere; gençlerin de siyasete katkısının olduğu günlere ilişkin yaptığımız sohbeti ve o döneme bugünden bakışı Ali Deniz’in şu cümleleri özetliyordu aslında:

“O zaman içinde yaşadığımızda, (7 Haziran) başarının ne denli büyük olduğunu anlayamadık. Çünkü Gezi’den sonra olan bir hava vardı. Biz o hava içinde siyasette girdik. Biz hep büyük zaferlerle karşılaştık. Bu zaferin gerçekliğini anlayamadık. Taki bu zafer karşı saldırı dalgasını getirince onun kıymeti anlaşıldı”

IŞİD barbarlığının tüm dünyada konuşulduğu bir dönem içerisinde Suruç’a girme kararı Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP)’nin gençlik örgütlenmesi olan SGDF Genel Meclisi’nde alınıyor. IŞİD, Suriye’ye saldırdığı ve IŞİD’in Türkiye sınırına kadar geldiği günlerde protestoların gerçekleştiği bir ortamda Suruç’a gitme kararını “sürecin son halkası” olarak niteleyen Ali Deniz Esen, şunları söylüyor:

“SGDF Genel Meclisi’nde aldığımız karara bugünden bakınca cesaretli bir karar.Yanlış hatırlamıyorsam bu kararı mayıs ayındaalmıştık. 19 Temmuz Rojava Devrimi'nin de yıl dönümüydü. Esas amacımız oydu , ancak bayram dolayısıyla geçiktik. 19'unda ancak yola çıkmıştık”

‘ÇOCUK PARKI SIĞMADI’

Büyük bir umutla başlayan yolculuğa ilişkin hissettiklerini de paylaşan Esen, şunları söylüyor:

“Yolculukla ilgili en hatırladığım spesifik anı çocuk parkına ilişkin. Çok uzun bir süre çocuk parkı bulamadık. Sonra çocuk parkı bulduk, otobüsün bagajına sığdıramadık.Yanlış hatırlamıyorsam yaklaşık 1 -2 saat çocuk parkı ve otobüs bagajı ile uğraştık. Sığar mı, sığmaz mı? Bunun vidaları nerede? Yolculuka ilgili en stresli an oydu. Sığmadı”

(Rıdvan Coşkun)​​​​​​​

Rıdvan Çoşkun yolculuk anısı ise biraz daha farklı. Çoşkun; Suruç’a, İzmir’den kalkacak otobüsle gitme planları gerçekleşmeyince Şanlıurfa’ya bir yoldaşının da yardımıyla uçak bileti almış. Buradan Suruç’a otobüs ile geçmiş... “O yüzden” diyor: “Otobüs yolculuğuna dair anlatacağım pek bir şey yok”

Ne acı ki, Rıdvan Çoşkun’un dönüşü de bir uçakla olacaktı. Dönüş yolunun farkı; geride bıraktığı 33 düş yolcusu ve diğer yolculuğuna kıyasla yolcu uçağı yerine ambulans uçağında bulunuyor oluşuydu.

YARIN: AMARA KÜLTÜR MERKEZİ ÖNÜNDE NELER YAŞANDI?- YARGI SÜRECİNDE NELER YAŞANDI?

Editör: Haber Merkezi