Nevşin Mengü, konuk ettiği Tunç Soyer'e Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanları ile hükümetin bu dönemde zıtlaştığını, hükümetin belediyeler tarafından yapılan yardımları engellediğini fakat İzmir'de bu şekilde bir yaptırım uygulamadığını hatırlatarak bunun sebebini sordu.

Soyer, en başından beri corona virüsü sebebiyle kabul edilen bağışların nakdi değil, ayni bağışlar olduğunu, kabul edilen nakdi bağışların sorun yaratabileceğini öncesinden öngördüğünü belirtti.

“YANGIN GÖRMÜŞTÜK”

Bu öngörüsünün sebebini geçen yaz İzmir'deki büyük yangın ile açıklayan Soyer, o dönemde bir bağış kampanyası başlatmak istediklerini, bu iznin valiliğe bağlı olduğunu, valilik izni içinde aylarca uğraştıklarını ve bağış alamadıklarını söyleyerek bu dönemde de nakdi yardımların sıkıntı yaratabileceğini düşündüğünü ve bu sebepten kabul edilen yardımların yalnızca ayni yardımlar olduğunu belirtti.

“DAHA NE OLABİLİR Kİ…”

Soyer, bu kadar büyük bir küresel kriz olmasına rağmen hâlâ Türkiye'de eski siyasi söylemlerle gün geçirilmeye çalışıldığını söyledi ve “Bu çok anlaşılmaz bir durum. Daha ne olabilir ki el ele vermek için veya o ayrıştırmacı, ötekileştirmeci dili bir kenara bırakmak için, daha ne yaşayacağız ki? Ama buna rağmen bu siyaset üslubundan vazgeçilmiyor. Bu dönemde bunu görüyoruz ne yazık ki” dedi.

Mengü, Soyer'e, hükümetin muhalif belediyelere bu şekilde engeller çıkarmaması halinde belediyelerin neler yapabileceğini, İzmir'de nelerin farklı olabileceği sorusunu yöneltti.

Soyer, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun “İyilikte yarışmanın ne kötülüğü olabilir” dediğini hatırlatarak, bu soruya “Siyasi partiler bu süreçte iyilikte yarışsaydı çok daha güzel hizmetler ortaya çıkardı ama böyle bir yarış yaşanamıyor, o nedenle siz kendi kendinize bir şey yapmaya çalışıyorsunuz. Biz isterdik ki, İzmir'de tüm kurumlarla birlikte ortaya proje koyalım ki daha büyük etki etsin ve daha çok insana dokunabilelim. Ama öyle olmadığı için biz İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak kendi kendimize bir şey yapmaya çalışıyoruz” diye yanıt verdi.

MASKE DAĞITIMI

Mengü, Soyer'e İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından uygulanan “Maskematik” hizmetini de sordu.

Mengü, maskelerin ancak devlet tarafından dağıtalacağına dair açıklamayı hatırlatarak İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bu izni nasıl aldığını sordu.

Soyer, maskelerin dağıtımıyla ilgili değil, satılmasıyla ilgili bir kısıtlama olduğunu belirterek, İzmir'de metro istasyonlarında bir tür otomat olduğunu, vatandaşların bu otomattan kent kartlarıyla haftada bir defa ücretsiz olarak içerisinde dört adet maske ve dezenfektan bulunan bir paket alabildiğini, alabilmek için de yalnızca kent kartlarının olmasının yeterli olduğunu söyledi.

Soyer, İzmir'de otomat uygulamasının hayata geçmediği dönemde 1 milyon 60 bin civarında maske dağıtıldığını belirtti. Otomat uygulamasının yeni olduğunu ve şu an 10 metro istasyonunda bu otomatların yer aldığını belirten Soyer, günde 50-60 bin civarında maske üreten imalathanelerin de kurulduğunu, dolaysıyla her gün 50-60 bin maskenin bu otomatlarda dağıtılmak üzere hazır bulunduğunu söyledi.

“MÜCADELE BİÇİMİ GELECEĞE IŞIK TUTUYOR”

Corona virüsü pandemisinin Türkiye'yi etkisi altına almasından bu yana nakdi yardımlar yerine ayni yardımlar yaptıklarını belirten Soyer, bu kapsamda “Direnç Paketi” adı verilen yardım kolilerinin dağıtıldığını söyledi ve bu kampanyanın kendileri için anlamını şu şekilde anlattı:

* Ülkelerin bu salgınla mücadele ediş biçimleri aslında geleceklerine ışık tutuyor. Örneğin Macaristan'da Orban, parlamentoyu feshetti, bütün yetkileri eline aldı, yasaları değiştirme yetkisini eline aldı ve kendisine inanılmaz şekilde büyük bir otorite kurdu.

* Bu hastalık ile de ancak bu otoriteyle mücadele edebileceğini düşünüyor. Bir tarafta böyle bir mücadeleyi öngörenler var, bir tarafta da Almanya, Kanada, Yeni Zelanda gibi, birlikte bir dayanışma ruhu ortaya çıkararak, bu salgının etkisini hafifletmeyi öngören bir yönetim biçimi var.

* Türkiye'nin hangisine yöneleceği bu biraz da burada, salgınla mücadele ediş biçimiyle ortaya çıkacak. Biz bu ‘Direnç Paketi' kampanyasına bir az bu gözle bakıyoruz. Daha çok İzmirlinin işin içine gereceği, birlikte yaşamanın güzelliklerini ortaya çıkaracağımız bir modele dönüştürmeye çalışıyoruz. Bu salgın bittiğinde bizi büyük bir ekonomik kriz bekliyor ve biz daha bugünden dayanışmayla hareket etmeyi başaramazsak, o ekonomik krizin tahribatı daha ağır olacak. Biz 56 binin üzerinde erzak paketi dağıttık, bunun önemli bir bölümü gönüllülerin ulaştırdığı paketler. Bizim “biz.izmir.com” diye bir internet adresimiz var, orada da halkın bakkalı diye bir buton var. O butona tıkladığınızda iki paket çıkıyor karşınıza, biri 60 TL, diğeri 130 TL'lik erzak paketleri bunlar. Siz de gücünüze göre bu paketlerden sipariş veriyorsunuz, biz de onu en çok ihtiyaç sahibi olan vatandaşlarımıza ulaştırıyoruz. Böylelikle hem alan el, veren el birbirini görmüyor, hem gücü olan gücü olmayana yardım ediyor, hem işini kaybeden kişiler bir şekilde ihtiyaçlarını karşılayabilmiş oluyor.

* Özetle bir dayanışma ruhuyla moral yaratılmış oluyor ve ihtiyaç sahipleri de ihtiyaçlarını bu vesile ile karşılamış oluyor. Dolayısıyla biz bu salgından sonra da böyle bir şehirde yaşamak istiyoruz, o sebepten bu kampanyayı başlattık.”

ÇİFTÇİYE DESTEK PROJESİ

Mengü, Soyer'e bu salgın sürecinden çiftçinin nasıl etkilendiği sorusunu yöneltti.

Bu dönemin çiftçiler için oldukça zor olduğunu belirten Soyer, olumsuz anlamda tarımın da etkilendiğini anlattı.

Gelecek hafta kiraz döneminin olduğunu belirten Soyer, özellikle dışarıdan gelen işçiler konusunda bir sıkıntı olduğunu, onların bu süreçte çalışmayacağını, öte yandan fidan dikimi, hasatı ve pazarlaması konusunda sıkıntılar olduğunu söyledi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bu üç aşamada da üreticinin yanında olacaklarını belirtti. Tüm hasadı gelmiş ürünlerin fiyatlandırılmasında rol oynadıklarını belirten Soyer, ürünlerin satılmasında kritik bir miktarın olduğunu, bu miktarı belediyenin satın alarak erzak paketlerine ekleneceğini söyledi. Öte yandan ürünlerin toplanması için de bir seferberlik başlatılacağını söyleyen Soyer, özellikle haftaya başlayacak olan kirazların toplanma süreci için üniversite öğrencilerini davet ettiklerini belirtti.

“GÖÇMENLER İÇİN DİYALOG MERKEZİ”

Soyer, göçmenler konusunda da açıklamalarda bulundu. 150 bin civarında, bir kısmı Afgan, bir kısmı Suriyeli olmak üzere göçmenin bulunduğunu söyleyen Soyer, bu konuda Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği ile birlikte çalıştıklarını ve göçmenlerin hem kendi dillerinde çözümler üretileceği hem ihtiyaçlarının karşılanacağı bir diyalog merkezi projesinin olduğunu söyledi. (Sözcü)

Editör: Haber Merkezi