24 Nisan 2017 tarihi itibariyle hasta muayene ücretleri yüzde 20 ile yüzde 60 oranında arttı. Devlet hastanelerine gidenlerin muayene ücretleri 5 liradan 6 liraya, özel hastaneye gidenlerin muayene ücretleri ise 12 liradan 15 liraya yükseltildi.

Ses İzmir şube, 'Sağlık, sosyal hizmet ve sosyal güvenlik gibi hizmetlere ulaşmak ve yararlanmak her insanın hakkıdır. Bu hizmetleri bireysel olarak bir karşılık, bedel ödeyerek sunmak, onları hak olmaktan çıkarmak demektir' diyerek alınan karara tepki gösterdi.

Sendikanın basın açıklamasının tam metni şöyle;

Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği'nde değişiklik yapılmasına dair tebliğin Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle 24 Nisan 2017 tarihi itibariyle hasta muayene ücretleri yüzde 20 ile yüzde 60 oranında arttı. Devlet hastanelerine gidenlerin muayene ücretleri 5 liradan 6 liraya, özel hastaneye gidenlerin muayene ücretleri ise 12 liradan 15 liraya yükseltildi.

Ayakta tedavi ve diş hekimi muayenesi katılım payı ücretleri, ikinci basamak resmi sağlık hizmeti sunucunda 6 lira, üniversiteler ile ortak kullanılan Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerinde 7 lira, üniversite hastanelerine bağlı üçüncü basamak sağlık hizmeti sunucularında 8 lira, özel sağlık hizmeti sunucularında ise 15 lira olarak belirlendi.

AKP Hükümeti dönemi birçok alanda yapısal değişimlerin gerçekleştirildiği bir dönem olarak yaşanmaktadır. Sağlık ve sosyal güvenlik alanı Türkiye’nin kendine özgü toplumsal ihtiyaçları yerine, küresel sermayenin ihtiyaçları/dayatmaları üzerinden şekillendirilmektedir. Uluslar arası sözleşmelere ve anayasaya rağmen neoliberal müdahalelerle üçüncü dünya ülkelerinin çoğunda olduğu gibi Türkiye’de de sağlık hizmetleri “reform” ve “dönüşüm” adı altında ticarileştirilmiş ve sağlık alanı bir rant alanı haline getirilmiştir.

AKP hükümeti iktidara geldiğinde sağlık hizmetleriyle ilgili “SGK kuyruklarında beklenmeyecek”, “herkes istediği hastaneye gidebilecek”, “herkes her türlü sağlık hizmetine ulaşabilecek” vaatlerini arka arkaya sıralamıştı. Ama bu vaatlerin kocaman bir yalan olduğu gün geçtikçe daha da net anlaşılmaktadır. Hastaneye tedavi olmak için başvurduğumuzda farklı isimler altında sürekli cepten ödeme yapmamız beklenmektedir. 

Toplumsal ihtiyaçların değil kârın esas alındığı; yurttaşlardan sağlık primi, katkı ve katılım paylarının alınmasının devreye girdiği zorunlu Genel Sağlık Sigortası (GSS) sisteminin can yakıcı maddeleri 1 Ocak 2012’de yürürlüğe girmiştir. Eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, 16 Aralık 2015’te Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde katıldığı törende bir velinin “Muayenelerden alınan katkı payını kaldırmayı düşünüyor musunuz?” sorusuna “Sağlıkta ilave alınan katkı payını kaldırma imkânı var ama gereği yok” cevabını vermiştir. Sağlık her geçen gün daha da paralı ve pahalı bir hizmet haline getirilmektedir.  Önceki yıllarda sosyal sigorta kapsamında ücretsiz olan birçok tedavi artık paralı hale gelmiş durumdadır.

Sağlık, sosyal hizmet ve sosyal güvenlik gibi hizmetlere ulaşmak ve yararlanmak her insanın hakkıdır. Bu hizmetleri bireysel olarak bir karşılık, “bedel” ödeyerek sunmak, onları “hak olmak”tan çıkarmak demektir.

DSÖ ‘’Her insan, sağlığını kazanabilir en yüksek düzeyine ulaşmak hakkına sahip olduğunu ve hükümetlerin de vatandaşları için yeterli sağlık ve sosyal ölçülerin koşullarını yerine getirmek sorumluluğunu taşıdığını’ belirtir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 25.maddesinde ifade edilen ‘her şahsın gerek kendisi gerekse ailesi için yiyecek, giyim, mesken, tıbbi bakım gerek sosyal hizmetler dahil olmak üzere sağlığı ve refahını temin ederek uygun bir hayat seviyesine sahip olma hakkını temin tüm devletlerin temel görevi olmalıdır’ demektedir.

T.C Anayasının 57. maddesi ‘‘Herkes sağlık ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir’’ der. Yine aynı maddenin 3. fıkrasında da ‘‘Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarda yararlanmak, onları denetleyerek yerine getirir’’ demek sureti ile devlete vatandaşların sağlıklı bir hayat sürmesini gerek kendi imkânları gerekse özel kuruluşlar vasıtasıyla sağlamak zorunda olduğuna dair bir ödev yüklenmiştir.

Neoliberal müdahaleler sonucu sağlık hizmetlerinden faydalanma ve yaşama hakkı insanlık onuruna yakışmayacak şekilde engellenmekte ve uluslararası anlaşmalarla anayasaya aykırı biçimde ihlal edilmektedir. “Sağlıkta Dönüşüm Programı” olarak kamuoyuna lanse edilen program hem sağlık hizmeti verenler hem de sağlık hizmetlerinden faydalananlar açısından tam bir yıkım programı olarak deneyimlenmiştir. Yasanın ilk gündeme geldiği 2006 yılından beri gerçekleşeceğini belirttiğimiz tüm ihlaller ve hizmetten dışlanma biçimleri maalesef somut olarak yaşanarak görülmüştür.

Milyonlarca kayıt dışı çalışanın, işsizin, yoksulun ve dışlanmış insanın olduğu bir toplumda, bireysel sağlık ve emeklilik paketlerine sıkıştırılmış, sosyalliğinden arındırılmış bir “sosyal” güvenlik anlayışının, büyük sosyal sorunlara gebe olduğu gerçeği görmezden gelinemez. Bireysel emeklilik sistemleri ve bireysel sigortalarla sosyal bir güvenliğin tesis edilmesi mümkün değildir.

Biz Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak nitelikli sağlık hizmeti verilebilmesi bakımından;

Sağlık alanında katkı payı başta olmak üzere tüm ek ödemelerin kaldırılmasını,

Sağlık ve sosyal hizmetlerin herkese eşit, ücretsiz nitelikli ve anadilinde verilmesi için gerekli düzenlemelerin derhal yapılmasını,

Sosyal güvenlik sisteminin işverenleri ve özel kurumları değil halkı, kadınları, işsiz ve yoksulları gözeten biçimde yeniden gözden geçirilmesini

Tüm bu usulsüz uygulamalara yol veren, özel sektörü gözetip işsiz, yoksul ve kadınları gözden çıkaran, paran kadar sağlık paran kadar sosyal güvenlik anlayışını dayatan 5510 sayılı kanunla yapılan tüm düzenlemelerin daha fazla mağduriyet yaratılmadan ortadan kaldırılmasını ve sosyal sıfatını hak eden bir sosyal güvenlik anlayışının oluşturulmasını istiyoruz!

 

Editör: Haber Merkezi