Op. Dr. İsmail Özsan "Latince adı pilonoidal sinüs olan kıl dönmesi, derinin iç tabakasına ilerleyen kılların oluşturduğu kronik iltihabı durumu olarak tanımlanır. Dökülen kılların yerçekimi etkisi ile vücuttaki  çukur alanlarda birikerek oluşabileceğini, en sık kuyruk sokumu, göbek deliği ve genital bölgede görülebileceğini" söyledi.

Op. Dr. Özsan, risk faktörleri arasında kıl yoğunluğunun fazla olması nedeni ile erkek cinsiyette daha sık görüldüğünü ancak bayanlarda da görülebileceğinin altını çizdi. Özellikle uzun süre oturarak çalışan kişilerin kuyruk sokumunda oluşan cilt zedelenmeleri ve terlemenin sonucun da bu bölgelerdeki kılların daha kolay derinin iç tabakasına yönelmesine sebep olduğunu söyledi.

Korunma yollarından da bahseden Op. Dr. Özsan, kıl bakımından yoğun yapıdaki vücutlara sahip kişilerin kişisel hijyenine dikkat etmesi gerektiğini ve günlük banyo ve bu bölgede travma yapmadan temizliğin çok önemli olduğunun bilgisini verdi.

Hastaların genellikle batmanın olduğu yerde akıntı, şişlik, ağrı ve sinus ağızlarının görülmesi gibi yankımalar ile hastanın çoğunlukla tanısını kendi koyduğunu söyleyen Op. Dr. Özsan, "Hastaların ancak çok şiddetli ağrılar çektiği ve kızarıklık abse geliştiği zaman bize başvuruyorlar" dedi.

Hastalar; irin akması, kanlı akıntı olası nedeni ile olayın iltihap olduğunun farkına varıp bunun antibiyotikler ile çözülebileceğini düşünebilirler. Fakat olayın mekanizmasına baktığımızda deri altına giren kılı yok etmede başarılı olmadığı için, akıntı oluşmakta, akıntı olması kötü bir durum veya antibitik tedavisi gerektiren bir durum değildir. Bilhakis akıntı oluşmaz ise bu bölgelerde abse oluşma riski artmaktadır. Abse oluşması durumunda absenin boşaltılmasından sonra antibiyotiklerden faydalanıyoruz." dedi.

Cerrahi yöntemlerin dışında, kıl dönmesinin yatağının temizlenmesi sonrasında alkol uygulamalarının yapılabileceğini söyleyen Op. Dr. Özsan, "Lazer gibi tedaviler hastalığın derecesine göre önerilebilmektedir" dedi.

Cerrahi yöntemlerde bilinmesi gereken en önemli durum kıl dönmesi hakkında önerilecek tüm tedaviler sonrasında tekrar etme riskinin her zaman olabileceğini belirten Op. Dr. Özsan,  "Tedavi planlanmasında öncelikle kıl dönmesi büyüklüğü önemlidir. Açık bırakma ameliyatları halen düşük oranlarda tekrar riski olan ameliyatlardır. Ancak üretim çağındaki bireylerin her gün pansuman yaptırmaları ve yara kapanmasının uzun sürmesi gibi dezavantajları vardır." dedi.

 

KİŞİSEL HİJYEN

Op. Dr. Özsan, "Öncelikle uygun olan her vakaya mikrosinüsektomi uygulamaya çalışmaktayız burada yaklaşık 0.5 cm den kıl dönmesi kisti çıkarılmakta ve dikişler kapatılmaktadır. Ameliyat sonrası hastaların konforu uygun ve mükemmel derece olmalıdır. Cerrahiye uygun olmayacak vakalarda flep çevirme cerrahisi uygulayarak hastaların erken dönemde hayatlarına devam etmelerini sağlamaktayız. Yani tekrar riski her zaman olan bir durum için önce küçük işlemler uygulanması gerektiğini düşünmekteyiz. Kliniğimizde yürüttüğümüz mikrosinüsektomi vakaları ile ilgili çalışmalar sonucunda 2 yıllık nüks oranlarımızın diğer yöntemlere benzer olduğunu görmüş olmamız bizi bu yolda ısrarla devam etmemiz gerektiğini düşündürmektedir dedi. 

Ameliyat sonrasında hastaların kişisel hijyenine dikkat etmesi ve bunun sürekliliğinin sağlanması gerektiğini dile getirdi.

Editör: Haber Merkezi