Doğma büyüme Lübbeyli olan Kahveci Mehmet Güler ‘’ Şu anda burada 5 kişi yaşıyor. 3 erkek, 2 kadın. Onlar buradan gitmek istemeyenler. 'Ölene kadar buradayız' diyorlar. Ben de onları terk etmek istemiyorum. Onların ihtiyaçlarını elimden geldiği kadar karşılamaya çalışıyorum. Her sabah gelip çayımı demliyorum. Bu çayı demlemeye ölene kadar devam edeceğim ve benden sonra da oğlum Ali var’’ diyor.Eşiyle evlenmeye karar verdiğinde bile köyünden vazgeçemediğini söyleyen Güler, şunları anlatıyor: “Ben askere geç gittim. Acemi birliğini Isparta’da yaptım. Askerliğimin bitmesine 1 hafta kala şimdiki eşimle tanıştım. Ona dedim ki, ‘Benim bir köyüm var. Bir tüpüm, bir tencerem, iki kaşık iki çatal, bir yatak bir de döşeğim var. 14 Mayıs günü terhis olacağım. Gelmek istiyorsan bir hafta sonra nizamiyenin önünde bekle beni’. Bana, ‘Düşünmem lazım’ dedi. Bir hafta sonra sabah, arkadaşlarla vedalaştım. Büyük bir heyecanla dışarı çıktım. ‘Acaba geldi mi, gelmedi mi?’ Bir baktım karşıda duruyor. Elimdeki valizler iki yana düştü.’’Evlerin günden güne yıkıldığını ifade eden Güler, şunları anlatıyor: ‘’Köyü ayakta tutan şey, şu anda bir kahvesinin olması. Akşam kahveyi kapattığım zaman burada kalan 5 kişi hüzünleniyor. Dağdan hayvanları getirirsin, kapatırsın ya ağıla. İşte köylü için de aynı öyle oluyor. Onlar bana derdini anlatıyor, benim de derdimi dinliyor. Bazen aramızda kırgınlık olsa da birkaç dakika sonra hiçbir şey yokmuş gibi konuşuyoruz. Çünkü zaten 5 kişiyiz. Bizim küslüğümüz sürmez, süremez. Köyde herkesin bir meşgalesi var. Fatma Abla köyde incir toplar, narları sular. Yani bütün su işi ona aittir. Mehmet Amca bahçe işleriyle uğraşır. Mehmet Amca’nın hanımı koyun güder, keçi güder. Deli incirlerin yapraklarını keser. Fevzi amcamızın işi ise yol boyunca taşları ayıklamaktır."

KÖYÜN YOK OLUŞUNU İZLEDİK

Mehmet Güler, köyde doktor olmadığı için yaşadıkları zorlukları ise şöyle anlatıyor: “Birkaç sene öncesine kadar köye sağlık ocağından doktorlar geliyordu. Ama şimdi o da yok. Hasta olduğunda ambulans çağırıyoruz ama buraya gelmesi çok uzun zaman alıyor. Bundan bir süre önce, Fadime Teyze yağmurlar nedeniyle evi üzerine yıkılmasın diye kaçarken merdiven boşluğuna düştü. Köyde benden başka kimse yoktu. Ambulans gelene kadar yaklaşık 2 saat havada asılı kaldı. Hiçbir şey yapamadım. Kurtardığımızda bayılıp düştü ve sonra köyü terk etmek zorunda kaldı.” Şartların zorluğundan ve sağlık hizmeti alamamalarından yakınan Güler, “Yan komşum yemek yerken sofranın üzerine kapanıp kalmış. 3 gün sonra bulduk cenazesini. Yani böyle böyle 5 kişi kaldık işte’’ diyerek köy nüfusunun günden güne yok oluşunu izlediğini dile getiriyor.

Köyün 1200’lü yıllarda ahşaptan inşa edilen camisi neredeyse yıkılmak üzere. Köyün tarihi yapısının yok olmasından duyduğu üzüntüyü ifade eden Kahveci Güler, şöyle diyor: ‘’2005 yılında köydeki camide 12-13 kişi namaz kılardık. Daha sonra 3 kişiye düştük. İmam vardı ama cemaat olmadığı için namaz kıldıramıyordu. En son 2016 yılında 13 Mayıs günü cuma namazını kıldık. Yani 1,5 yıldır namaz kılınmıyor camimizde. Şu anda ne imamımız var, ne de cemaatimiz. Bizim tek istediğimiz camimizin yapılması. Köy zaten gözümüzün önünde yıkılıyor. Yakın zamanda el atılmazsa o da diğerleri gibi yıkılıp yok olabilir.” Sahip oldukları her şeyin bir bir yıkıldığını belirten Güler, “Caminin onlarca fotoğrafını çekip gönderdim. Bazen uğraşamayacak hale geliyorum. Bir tarihin yok olmaması için elimizden geleni yapıyoruz. Devlet büyüklerimizin sesimizi duymasını istiyorum’’ diyerek yetkili kişileri bu tarihi yapının yok olmaması için bir şeyler yapmaya çağırıyor.

Duvar

Editör: Haber Merkezi