Bugün İz Gazete’nin ilk yayın günü artık her gün kapınızın önündeki bayide, ekmeğin hemen yanında. Ekmek kadar değerli, bu yüzden ekmeğimize sahip çıkar gibi sahip çıkacağımız gazetemiz. Ben ilk günden beri gönüllü olarak buralardaydım bundan sonrada burada olacağım. Artık köşe yazmıyorum, bundan böyle röportajlarım yayınlanacak bu köşede. İlk konuğum ise, benim için İzmir’in en nevi şahsına münhasır kadını Neptün Soyer oldu.
Karadenizli asker bir baba ve Ahıska’dan Erzurum'a göçmüş bir annenin kızı olan, İzmir ve memleket gönüllüsü bu güleç kadının yanında sizde ister istemez gülümsüyorsunuz.
Nazik, alçak gönüllü, kararlı, oldukça güçlü bir kadın profiline sahip Neptün Soyer ile röportaj yapmak gerçekten çok keyifli.

Tunç Bey ile nasıl tanıştınız? 

İkimiz de asker çocuklarıyız. Hikâyemiz İzmir’de askeri lojmanlarda başlıyor. Onlar, Güzelyalı lojmanlarında, biz OYAK Sitesi’ndeki lojmanlarda oturuyorduk. Aslında benim ailem ile Tunç’un ailesinin tanışıklığı babalarımızın 60'lı yıllarda ilk görev yerleri olan Kütahya'ya dayanıyor.Bu arada Tunç’un babası Kütahyalıdır ilk görev yeride Kütahya. Arnavutluk Priştine’den göçmüşler oraya. Benim babamda Karadenizli, annem Erzurumlu. Ahıska’dan göçmüşler Erzurum'a. Anne dedelerim Rus savaşından kaçıp Ahıska’dan Erzurum'a yerleşiyorlar. Anne tarafım Ahıska Türk'ü.Velhasıl ailelerimizin tanışıklığı Kütahya'ya dayanıyor. Bu yüzden hikaye aslında Kütahya'da başlıyor denilebilir.

Herkesin merak ettiği bir soru: İsmini kim koydu?

İsmimi babam koymuş. Babam Harp Okulu’nda gezegenleri öğrendiği zaman Neptün gezegenine ilgi duyuyor ve arkadaşları ile aralarında; birgün kızımız olursa adını Neptün koyalım diye konuşuyorlar. Ayrıca Kimya dersinde babamın sınıfta kalmasına neden olan bir Neptünyum elementi var.

Neptün aynı zamanda bir deniz tanrısının ismi. Babam o dönem büyük bir cesaretle benim ismimi Neptün koymuş. Küçükken ben ismimden dolayı biraz zorlandım. Sonrasında da Neptün ismi hep sosyalleşmemi sağlamıştır. Merak edilir, araştırılır, sorulur.

İzmir’e ilk ne zaman geldiniz?

Babamın işi dolayısıyla İzmir'e sürekli gelip gidiyorduk.1980 senesinde Batman’dan İzmir’e yerleştik, liseye burada başladım. Babamın İzmir’e tayin olduğunu öğrendiğimizde evde bir bayram havası olmuştu. Ancak babam emekli olmaya karar verdi. Evde buna karşı çıkan bir tek ben ve annem oldu. Asla emekli olamazsın bizim İzmir’de yaşamamız gerekiyor dedik. Çünkü emekli olsaydı İstanbul’a yerleşecektik. Kısa süreli bir İstanbul maceramız da oldu 78'in ağustos ayında tayin oldu 79'da İstanbul’da yaşadık Koşuyolu’nda, sonra babam emekli olmaması gerektiğini anladı. Albaylığının sonuna kadar da İzmir’de görev yaptı.

İzmir size ne hissettiriyor?

İzmir bana samimiyet duygusu hissettiriyor. Ben bir yandan küçük yerlerde herkesle tanış olmayı(O nedenle yıllardır Seferihisar’da yaşıyoruz), bir arada olmayı seviyorum. Hani diyorlar ya apartmanda kimse kimseyi tanımıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Olamaz. O yüzden İzmir bana rahatlık veriyor. İzmir’de sokağa çıktığımda yabancılarla karşılaşmıyorum; arkadaşlarımla, dostlarımla, hemşehrilerimle karşılaşıyorum. İzmir’de sokağa çıktığınızda kendinizi yalnız hissetmiyorsunuz. Birinin koluna girebilirsiniz İzmir’de sorun değil. İzmir’de masanızda yalnız olmazsınız asla, mutlaka bir tanışınız çıkar. İzmir’de yalnız kalınmaz.

İzmir'de yaşamaya başlamadan önce İzmir hakkında ne düşünürdünüz?

İzmir’de yaşamaya başlamadan önce fuara gelirdik, bir ayağımız hep İzmirdeydi. Gümüldür askeri kampı çocukluk ve gençlik yıllarımızın geçtiği yer. Yaz aylarında Gümüldür kampı çıktığı zaman evde bayram havası olurdu, dönem arkadaşlarımızla aynı zamana denk gelmek için dua ederdik. Gümüldür ’de çok anım vardır ama Tunç ile kampta hiç karşılaşmadık. Bir kamp aşkı olmadı yani.(Gülüyor)

İzmirli kadınları ayrıcalıklı yapan nedir sizce?

Biz İzmirli kadınlar kendimiz gibi oluyoruz. Yapmak ve söylemek istediklerimizi rahatlıkla ifade edebiliyor ve yapabiliyoruz. Daha özgür İzmir kadını, çünkü İzmirli kadınların yanında erkekleri var biz yan yanayız, el eleyiz.

İzmir’de yapmaktan en çok keyif aldığınız şeyler nelerdir?

Fotoğraf çekmeyi, dalmayı çok severim. Küçük koleksiyonlarım var. Kitap ayracı toplarım, binlerce kitap ayracım var. Ben hayatı çok seviyorum. Hep şükretmişimdir. Hislerimi içine atan birisi değilim karşı tarafı üzmeden, haddimi aşmadan, söylenmesi gereken yerde, söylemek istediğimi söylerim. Tabi arada bir benimde asfalyalarım atar. Ama mutluluğum uzun asfalyalarımın atması kısa sürer. Son olarak çok güzel bir yerde yaşıyoruz. Seferihisar ne kadar güzel, Dikili deseniz öyle, Kemeraltı, Kadifekale, Kordon… İzmir’in her yeri ayrı keyifli ve güzel…

İzmir köy kaldı deniyor, sizce de öyle mi?

Bence İzmir’i başka yerlerle karşılaştırmamak gerek. Gelişmişliğin tanımını doğru yapmalıyız. Gelişmişlik, ne kadar çok viyadüğünüz, köprünüzün, yolunuzun olduğuyla ilgili değildir. Eğitim düzeyiniz, ekonomik gelişmişliğiniz, sosyal hayatınız önemlidir. İzmir o anlamda bakıldığında zengin bir yer. Sizce de çok ironik değil mi İzmir’e köy dedikten sonra İzmir’in bu kadar çok göç alması? İzmir’in kırsalından da şehre göç yok. Çünkü kırsalı da iyileştiriyor İzmir ve kırsalda yoksulluk yok. İzmir aidiyet duygusu yaratan bir şehir ve İzmirli olmak gibi bir kavram var.

Sosyal sorumluluk projelerinde ve STK’larda oldukça aktif görevler alıyorsunuz, bu konuda neler söylemek istersiniz?

Hayal ettiğimiz bir kentte yaşamak için herkes kendi görev tanımını bilmeli. Üçüncü sektör diye bir şey var; birincisi kamu, ikinci özel sektör, üçüncüsü ise gönüllülük esasıyla çalışan sivil toplum örgütleridir. Çağdaş ülkelerde ekonomik ve sosyal anlamda gelişmişliğin göstergesi üçüncü sektörün başarısı ile ilgilidir. Bizde ise bu sektör ya tabelada kalıyor ya da ‘vardır bir hesabı’ diye yaklaşılıyor. Hâlbuki bu insanlar memleketin sigortasıdır. Ben İzmir’e gönül verdim bunu söylemeliyim. Her yaptığınız işin karşılığında para beklemek kadar insanı yoracak başka bir şey düşünemiyorum. Öğretmenlik yaptım, özel sektörde çalıştım, kendi işimi de yaptım hiçbir zaman önce maaş konuşmamışımdır önceliğim para olmadı.

İzmir, benim gönlümü verdiğim şehir ama o da benim gönlümü aldı. İzmir’e gönüllü olun. Hepimizin bir şeyde mutlaka gönüllü olması lazım. Mesela çevreyle ilgili gönüllü olabilir, çevre örgütlerinde yer alabilirsiniz. İzmir iyileştirilmeye, güzelleştirilmeye çalışılıyor biz de buna destek olmalıyız. Küçücük bir parçasında faydamız olursa İzmir tamamlanacak. İzmir bizim hayallerimizdeki şehir ama daha güzel olsun istiyorsak İzmir’e gönüllü olmalıyız. Mesela, Büyükşehir Belediyesi’nin ‘İzmir'e toz kondurmayacağız’ sloganını çok sevdim. Bende bir vatandaş olarak İzmir’e toz kondurmak istemiyorum. Bizlerin yerelde yapacağı çok şey var ve ben de buna her zaman gönüllü olacağım.

Editör: Haber Merkezi