ÖZLEM KARA/ İZ GAZETE- Gerçekleştirilen basın açıklamasında, Temel, Türkiye’nin trans cinayetleri sıralamasında Avrupa’da 1, Dünyada ise 9. sırada olduğunu belirtti. İsmail Temel ayrıca, “AKP hükümetinin bulunduğu siyasal, islamcı ve tekçi konumu gereği; gerek medyası gerek siyaseti içinde bulundurduğu siyasetçileri, bakanlıkları, eğitim sistemi gerekse diyanet gibi kurumları aracılığıyla transfobiyi, homofobiyi ve kadın düşmanlığını normalleştirmekte, yaygınlaştırmakta ve meşrulaştırmaktadır” ifadelerini kullandı.
 

“TÜRKİYE LGBTİQ+’LAR İÇİN GÜVENLİ DEĞİL”

20 Kasım 1998’de ABD’nin Boston şehrinde trans kadın Rita Herter’in göğsüne aldığı 20 bıçak darbesiyle vahşice katledilişinin ardından o gün Dünya Trans Hakları Hareketi 20 Kasım gününü 'nefret suçu mağduru transları anma günü' olarak ilan etti. Bugün 20 Kasım nefret suçu mağduru transları anma günü, özelinde transların maruz kaldığı ayrımcılığa, dışlamaya, ötekileştirmeye ve şiddete karşın kamuoyunun dikkatini çekmek ve transfobiye karşı dayanışma çağrısını duyurmak için burada toplandıklarını ifade eden Temel, “Erkek hegoman hükümetin ürettiği transfobik, homofobik ve LGBTİ+ karşıtı politikalar sebebi ile translar var oldukları tüm alanlarda ötekileştirilmekte, ayrımcılığa uğramakta, psikolojik,fiziksel şiddet görmekte ve kimlikleri çeşitli baskı mekanizmaları ile bastırılmaktadır. Türkiye trans cinayetleri sıralamasında, Avrupa'da 1. iken Dünyada ise 9. sırada olup, nefret saldırılarının da en yoğun olduğu ülkelerden biridir! Yani Türkiye, ne yazık ki translar ve LGBTİ+'lar için güvenli bir ülke değildir. Translara, LGBTİ+'lara ve kadınlara yönelik bu nefret saldırılarını, bu güvencesiz ortamı sadece topluma yıkamayız ve tesadüflere indirgeyemeyiz. Bu saldırıların her biri mevcut olan AKP hükümetinin politikalarıyla desteklediği saldırılardır. AKP hükümeti bulunduğu siyasal, İslamcı ve tekçi konumu gereği; gerek medyası gerek siyaseti içinde bulundurduğu siyasetçileri gerek bakanlıkları gerek eğitim sistemi gerekse diyanet gibi kurumları aracılığıyla transfobiyi, homofobiyi ve kadın düşmanlığını normalleştirmekte, yaygınlaştırmakta ve meşrulaştırmaktadır. Keza 2015 sonrası daha da belirginleşen AKP dayatmalarının sonucuna bakılınca translara yönelik nefret saldırıları artmış; trans, LGBTİ+ ve kadın cinayetlerinde ise artış yaşanmıştır. Tüm bu saldırıların ve politikaların toplamına bakılınca görülüyor ki; bugün transların maruz kaldığı tüm olumsuz koşulların en büyük sorumlusu AKP hükümeti ve faillerden taraf olan erkek yargıdır. Maruz kaldığımız olumsuz durumları teşhir ediyorken, bu teşhirin öznesi olan transların yaşadığı durumlar bazı kimseler için basit geliyordur ya da belki de bu nefret saldırılarının cezasız kalmadığını düşünüyorlardır fakat hiç de tahmin ettiğiniz gibi değil” dedi.
 

“KATLEDİLME TEHLİKESİ İLE KARŞI KARŞIYALAR”

Transların, gündelik hayatlarında nefret cinayetleri ile katledilme tehlikesi ile karşı karşıya geldiklerini, transları öldüren katillerin birçoğunun da ceza almadıklarını ya da yeteri kadar ceza almadıklarını belirten Temel, “Hande Buse Şeker'e müşteri olarak gidip, Hande'yi silahı ile birkaç kere vücudunun farklı bölgelerinden vurarak öldüren, öldürdükten sonra bile Hande'nin cansız bedenine tecavüz etmeye devam edip Hande'nin cansız bedenine işkence etmeye devam eden polis memuru Volkan Hicret'in onaylanmış olan hiçbir cezası yok. Üstelik, Hande Buse Şeker'in evinde kendi güvenliği amacı ile kurmuş olduğu, kamera sistemi olmasına ve bu tüm vahşet anının kamera ile kayıt altına alınmış olmasına rağmen, polis memuru Volkan Hicret'in onaylanmış hiçbir cezası yok. Mesela Hande Kader'i yakarak katleden kişi veya kişiler tespit edilmiş ve yargılanmış değil. Hande Kader'i katleden katil ya da katiller aramızda elini kolunu sallayarak dolaşmaya devam ediyor. Yani, transların ve LGBTİ+'ların yaşadığı durumlar tahmin ettiğinizden çok daha fazlası. Hande Kader, Hande Buse Şeker, Çağla Joker, Eylül Cansın, Okyanus Efe ve daha nice katledilmiş yada İntihara zorlandırılmış olan onlarca trans... Bugün onları acı ile tekrar anıyoruz fakat LGBTİ+ hareketinin ve kadın hareketinin ortak mücadelesinin bir kazanımı olan İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmediğimizi, bedeller ödenerek kazanılmış olan alanları terk etmediğimizi; erkek egemen düzene, heteronormatif sistemin cinsiyet dayatmalarına ve bunların koruyucusu olan iktidarın, tüm engellemelerine rağmen; sömürüsüz, adil, eşit ve cins eşitlikçi bir geleceği inşa etmeye devam ediyoruz! Katledilen Translar İsyanımızdır!” dedi.

Editör: Haber Merkezi